kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Türkiye'nin ve Türklerin dostları..

Bunca yıl bunca ülke gezdim, dolaştım.. Hani eskiler "Çok yaşayan değil, çok gezen bilir" demişler.. Bende ikisi de var olaraktan söylüyorum..
Bu dünyada biz Türkleri en seven millet İsrailliler.. Türkiye'ye en dost devlet de, İsrail..
İki Tel Aviv gecesinde yaşadıklarım, düşüncelerimin altına kocaman bir damga vurdu..
Nasıl birer gurur, coşku ve duygu gecesiydi onlar..
İlki Tel Aviv Sefiri'nin evindeki Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu'ydu..
Ev dediysek yanılmayın.. 10 dönümlük enfes bir bahçe, içindeki yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarıyla.. Bugüne dek gördüğüm en güzel rezidanslardan biri.. Kira.. Ev sahibi çok ucuza satmaya hazır, ama bizim Dışişleri hâlâ düşünüyormuş.. Niye düşünüyorsa artık..
Ev kentin banliyösünde.. Elektrik kısıtlaması yüzünden loş, hatta karanlık ve nerdeyse boş denecek kadar tenha kent caddelerinden geçip evin sokağına girdiğimizde, elçinin evi önünde gösteri falan var zannettim.. Bir kalabalık.. Bir kalabalık.. Siviller, askerler.. Gelenler, gidenler.. Bre aman, bu ne iş?..
Ne işi içerde anladım..
Bin kişiden fazla gelmiş, İsrailliler, Cumhuriyetimizi kutlamaya..
Ve
de en başta Cumhurbaşkanları Simon Peres.. Bir yığın bakan.. Genelkurmay Başkanları.. Komutanlar.. Kentin ileri gelenleri..
Tabii, orada kaldığım süre içinde tanıma fırsatı bulduğum Sefaret ekibinin büyük bir başarısı bu çok önemli kalabalık.. Ama arkasında, bu halkın, Türkiye sevgisi var.. Vefadan doğan sevgi.. Sevgiden doğan dostluk.. Avrupa engizisyonu Yahudileri temizlerken kucak açan, onlara yer ve yaşam veren, dinlerine karışmayan, Kudüs ve yöresinde onlara elleşmeyen Türkleri unutmamışlar belli..
Zali Toledo'yu görmem mi tam kapıda.. Yıllar yılı İstanbul'da Kültür Ataşesiydi İsrail'in, tanışır, sevişiriz.. Koluma girdi, "Gel seni Cumhurbaşkanımızla tanıştırayım" diye.. Peres kenarda duruyor.. Etrafı kalabalık.. Zali yardı.. "Türk gazetecisi" dedi, beni tanıtırken. El sıkıştık.. Geri çekiliyorum. Zali "Bir resim" dedi.. Yan yana durduk. Bir de resim çektiler, resmi fotoğrafçı ve ötekiler.. Bir daha teşebbüs ettim ayrılmaya.. "Olmadı" dedi, Peres, bana bakıp.. Koluma girip yanına çekti tekrar.. Sonra elini uzattı. El sıkıştık, ama bırakmıyor, sımsıkı ve sımsıcak tutuyor ve fotoğrafçıya işaret ediyor.. "Şimdi çek" diye.. Çekti.. "Şimdi oldu" dedi, el ele resim çekildikten sonra..
Kimim ben?.. Bir Türk gazetecisi.. İsrail Cumhurbaşkanının bu sıcak yaklaşımı için yeterli bu kadarı..
İki adım attım, Hikmet Ağabey orda.. Hikmet Çetin.. Bir konferans için gelmiş..
"Hıncal, bizim Dışişleri nasıl değişmiş, burada göreceksin" dedi..
Gördüm..
Nasıl genç, nasıl güzel kızlar genç ve yeni diplomatlarımız.. Hikmet Ağabeyle benim zamanımda, Mülkiye'nin tamamında bu kadar kız öğrenci yoktu.. Onların içinde güzeli de okul tarihine geçerdi dolayısıyla.. Ben bir Sevil Sultanı hatırlarım mesela, o dönemin Hariciye güzellerinden..
Cennet bahçede dolaşırken Yusuf karşıma çıkmaz mı?.. Benim Ankara yıllarından briç dostum.. İsrail basın ataşesiydi o zaman.. Benden iyi Türkçe konuşarak. Karısı Suzan'la birlikte tüm gazetecilerin yakın dostuydular da, bizimle bir de briç muhabbeti vardı. Haftada bir ya onlarda, ya bizde toplanırdık. Onlarda oldu mu, Suzan'ın müthiş yemekleri..
Modern Folk'un da en büyük hayranlarıydılar. İsrail'den getirdikleri plaklarla repertuvarımızı genişletmişlerdi.. "Öcal Ağbi ne âlemde?.. Ahmet, Doğan, Selami hâlâ müzik yapıyorlar mı" dedi, yılların ardından..
1972'de bebekleri oldu ve ayrıldılar Türkiye'den.. "Nerde o pış pışladığım bebek" dedim.. "İşte bu" dedi, yanındaki genç kadını işaret ederek.. "Şimdi 36 yaşında ve iki çocuk annesi.."
"Bebek" dedim.. "Seni salladım ben, bilir misin?.."
"Nece konuşayım baba" dedi, bebek Yusuf'a.. "Türkçe konuşsana" dedi Yusuf.. Konuştuk.. Kızına da öğretmiş Türkçeyi, Türkiye'den ayrıldıkları halde..
36 yıl olmuş görüşmeyeli.. Vay vay vay.. Yusuf da, Meksika Büyükelçiliği'nden emekli olmuş bu yıl..
Derken Atagün.. Aaa.. Sydney'de Olimpiyat sırasında Kenan'la (Onuk. Onu da andık ya..) bana nasıl ev sahipliği yapan THY Müdürü de Tel Aviv'de değil mi?.. Müthiş hamle yapmış THY, Tel Aviv'de de.. Günde dört sefer var İstanbul'a.. Hepsi dolu..
"Bunca yolcuyu nasıl buluyorsun" dedim.. "El Al'i bitirdik" dedi.. "Şimdi dünyanın dört bir yanından İsrail'e gelen bütün transit yolcuları biz taşıyoruz.."
Harika müdür Atagün, şimdi Sao Paola bürosunu kurmaya gidiyormuş Brezilya'ya..
Kalabalık dağıldıktan sonra, Büyükelçiyle oturduk.. Namık Tan, müthiş bir diplomat.. Resepsiyondan belli. Ama harika bir insan ayni zamanda.. Hani bizim zamanın Mülkiye'sinde adları Züppeyun olan takımla ilgisi yok.. Söylemeseler bütün gece büyükelçi olduğunu anlamazsınız..
Eşi Figen Tan, dünya tatlısı.. Dünya şirini o da.. Bilinen "Sefire" tarifiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan nasıl cana yakın, nasıl içten, nasıl koşuşturan bir ev sahibesi.. Konuklarını oturtmak için elinde sandalye koşuşturan sefire gördünüz mü hiç?..
Bir de broşür yazmış İsrail ve Kudüs hakkında.. En öz bilgiler.. "Her gelene ayrı ayrı anlatmak zor. Oysa bu hazırladığım notu veriyorum, tamam.."
Bana da verdi.. Nasıl akıllı hazırlanmış bir bilgi dağarcığı..
Modern Türkiye'nin modern dışişleri işte bu..
Gece yarısından iki saat sonra, "Ne olur ne olmaz" diye bizi hava alanında karşılayıp otele teslim eden Müsteşar Mehmet Kemal Bozay'dan, gezi boyu yanımızdan ayrılmayan Kültür ve Enformasyon Müdürü İnanç Özçakmak ve Hikmet Ağabeyin dikkatini çeken genç ve güzel diplomatlarımız Ceylan'dan Gizem ve Jülide'ye, ötekiler.. Hele de Ceylan'ın dostluğu, yakınlığı..
Ben bunca yıldır böyle bir hariciye ekibi görmedim..
Nasıl mutlu bitti, Tel Aviv'de ilk gecem..