kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Ekim 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
YÜKSEL AYTUĞ

Allah kurtarsın!

Televizyon dizilerindeki karakterlerin neredeyse yarısı, hayatını hapiste geçiriyor. İçinden cezaevi, nezaret, demir parmaklık geçmeyen dizi neredeyse yok gibi... Yaprak Dökümü'nde Oğuz tahliye oldu, Şevket hâlâ gün sayıyor. Dudaktan Kalbe dizisinde Lamia da mahpus damlarına düştü ne yazık ki... Kurtlar Vadisi Pusu'da İskender Büyük'ün tutukluluk hali sürüyor. Onun hapsettiği Polat Alemdar ise bir buçuk aydır alıkonulduğu karanlık dehlizlerden kurtulmanın çaresini arıyor. Parmaklıklar Ardında dizisini zaten saymaya gerek yok, adı üstünde... Malum, ekonomik kriz dizi setlerini de vurdu. Neredeyse tüm diziler birer sit-com haline dönüşüp, "tek mekanlı" hale geldi. Geçen hafta Aşk-ı Memnu'yu izledim. Tüm dizi neredeyse yalıda başladı, yalıda bitti. Prodüksiyon bütçesini kısmanın bir yolu da karakterlerden birini cezaevine tıkmaktan geçiyor. Bir koğuş, üç ranza, bir demir parmaklıklı kapı ile 4-5 bölüm çekebiliyorsunuz. Bir de dikkatimi çeken, tüm dizilerdeki cezaevi sahnelerinin aynı yerde çekiliyor olması. Tahminim o ki, bir ekip içeride dizisini çekerken, diğeri koridorda sırasının gelmesi için volta atıyor. Ne diyeyim, Allah kurtarsın!..