kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
22 Ekim 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
ŞİRİN SEVER

Bizimkiler ve onlar

Sağolsunlar gazeteci arkadaşlarımız sayesinde Altın Portakal Film Festivali'ni oturduğumuz yerden adım adım öyle bir takip ettik ki, gitmiş kadar olduk! Davetli olduğum halde gidemedim Antalya'ya. Fakat ne yalan söyleyeyim, gazetelerdeki haberleri, dedikoduları, film eleştirilerini okudukça pişman oldum durdum 'ah eşek kafam' diye... Neyse, geçmişe mazi derler! Özellikle bizim Ayşe'nin (Özyılmazel) meraklı, keyifli yazıları sayesinde otel lobisinde, partilerde, ödül töreninde, köşede bucakta ne varsa atlamadan haberdar oldum. Ona da kocaman bir ellerine sağlık! Geriye ne kaldı peki? Portakal geyikleri tabii ki... Pazartesi sabahından beri gazeteleri inceliyoruz, ekipçe 'portakal' muhabbeti yapıp duruyoruz; hepimizin dikkatini aynı şey çekmiş, iyi mi? Hollywood starlarının mütevazılığı, hiç kasılmadan eğlenceye ayak uyduruşları, kalabalığa karışmaları, doğal olmaları, dans etmeleri, şarkı söylemeleri vs. 'Aa ne kadar şekerler' filan diye onları severken bulduk kendimizi; kanımız kaynadı! Bir bakıyorsun fotoğraflara; Mickey Rourke festival başkanı Engil Yiğitgil'e puro ikram etmiş, kendisi bizzat yakmaya çalışıyor. Bir bakmışsın Kevin Spacey kapanış gecesinde almış mikrofonu eline rap yapmış, ardından Serdar Ortaç şarkıları söylemiş. Duysan inanmazsın! Ya 'Piyanist'in unutulmaz oyuncusu Adrien Brody'ye ne demeli? Bizim Ayşe'nin önceki gün hakkında yazdığı yazıyı çevirmişler adama, gece yarısı 'Hello' diye bizim kızı aramış, teşekkür etmiş, gazeteyi de yanında götüreceğini söylemiş. Dün Ayşe ile "Yaşasın GÜ- NAYDIN Hollywood'da" diye makara yapıyorduk. Hadi diyelim onlarınki Antalya'nın havasından, portakalın suyundan... Koskoca şarkıcı Christina Aguilera'nın 'Var mısın Yok musun'a katılıp ot gibi oturduğunu, kasım kasım kasıldığını mı sanıyorsunuz? İzleyenler biliyor; yarışmacı adamın kelini bile ovuşturmuş uğur getirsin diye... Tamam klasik kıyaslama diyeceksiniz ama Allah aşkına söyleyin; bizimkiler niye burunlarından kıl aldırmaz, kasılmaktan kaskatı kalır, şişik egolarından patlarlar sürekli? Mesela Tarkan'ı o ortamda Serdar Ortaç şarkıları söylerken görebilir miydiniz? Türkan Şoray'ı gönlünce dans ederken izleyebilir miydiniz? Ya da ne bileyim Çağan Irmak'ın yanına yanaşıp 'bi fotoğraf' deseniz, "Kesinlikle olmaz, ben basınla muhatap olmuyorum" deyip arkasını dönüp gitmez miydi acaba? Yalan mı?