kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Ekim 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Sinem Kobal ve Mehmet Aslan, ‘Nefes Nefese’ adlı dizinin ardından ‘Ayakta Kal’ filminde buluştu. Birlikte bir yarışma da sunan çift, bir internet sitesinin anketine göre, ekranda birbirine en çok yakışan çift.

Sinemanın yeni 'rüya çifti'

09.10.2008
Sinem Kobal ve Mehmet Aslan; Türk Sineması'nın unutulmaz ikilileri Hülya Koçyiğit-Ediz Hun, Türkan Şoray-Kadir İnanır, Gülşen Bubikoğlu-Tarık Akan, Ayhan Işık-Belgin Doruk'un izinde... Son filmleri 'Ayakta Kal'da liseli aşıkları canlandıran çift bu konuda hayli iddialı!..
Sinem Kobal
Oyunculuk, tamamen kamera karşısında 'alaylı' olarak öğrenilecek bir meslek. Bu işe çocuk işçi konumunda, 13 yaşında başladığım için magazine alıştım. Amacım ünlü olmak değil, başarılı olmak. Fakat Türkiye'de pazar dar, kaliteli işler harcanıyor. Mehmet'le birbirimizi tamamlıyoruz. Canlı yayında sunuculuk yaparken, ben mülayim davranıyorum. Mehmet erkek olduğu için yeri geldiğinde daha keskin ve sert olabiliyor...

Mehmet Aslan
Sinema kalıcı bir sanat. Yaptığınız işin afişini duvarınıza asabilirsiniz. Yakında dördüncü filmimi çekeceğim. Demek ki eğitimini almadan da başarabiliyorsunuz. Sinemada sınır yok, her rolü oynayabilirsiniz. Fatih Sultan Mehmet'i, Metin Oktay'ı ya da babamı oynamayı çok istiyorum. Türkiye'de 10 milyon seyirci var. Bu da, gösterime girecek 30 filmden 27'sinin batacağı anlamına gelir

Sinemanın yeni 'rüya çifti' olarak nitelenen Sinem Kobal ve Mehmet Aslan, Marie Claire dergisinin anahtar kelimelerinden yola çıkarak; hayata, aşka ve kariyerlerine dair konuştu.

* Son filminiz 'Ayakta Kal'
Mehmet Aslan: Fakir gençle zengin kızın aşkı anlatılıyor gibi gözükse de, asıl vurgulanmak istenen Anadolu lisesi ile kolej arasındaki çatışma. Biz de 'Ayakta Kal'da bu çatışmaların ortasında yaşanan bir aşkı anlatıyoruz. Sinem Kobal: Bu film Türk Sineması'nın ilk gençlik draması. Sınıf çatışmasını en güzel şekilde yansıtmaya çalıştık. Filmde, bir aşk hikayesi üzerinden ders veriliyor.

BABAMI OYNAMAK İSTİYORUM
* Sinema mı, dizi mi?
S.K.:
Bir filmde rol almak daha zevkli. En güzeli kendinizi o dev ekranda izleyebilmeniz.
M.A.: Sinema bir sanat dalı. Her şeyden önce kalıcı... Yaptığınız işin afişini duvarınıza asabiliyorsunuz. Diziler popüler kültüre hizmet ediyorlar. Yaparsınız, unutulur. Sinemada sınır yok. Her rolü oynayabilirsiniz. Ben biyografileri seviyorum. Fatih Sultan Mehmet'i, Metin Oktay'ı ya da babamı oynamayı çok istiyorum.

HALK KALİTEYİ ANLAMIYOR
* Türkiye'de oyuncu olmak...
M.A.:
Türkiye'de her şey çok hızlı gelişiyor. Diğer ülkelerden geride başladık ve herkese yetişmeye çalışıyoruz. Bu yüzden de şişerek gelişiyoruz. Bütçe sorunu var. Mesela 'Ayakta Kal'ı dört haftada çektik. Amerika'da bu sürede sadece kostümler hazırlanıyor. Kısıtlı zamanlarda çıkardığımız işi görseler çok şaşırırlardı.
S.K.: Çok fazla iş var ama kaliteli işler de harcanıyor. Türkiye'de pazar dar. Almanya'ya açılabildik sadece.
M.A.: Şimdi bir de rayting kaygısı var. Kaliteli işler yapılıyor ama halk o kaliteyi anlamadığından reytingler düşük oluyor ve proje sonlandırılıyor. Bazen de saçma sapan diziler tutuyor.
S.K.: Eskiden gösterime giren film sayısı belliydi. Şimdi çok film var. Yeni sezonda yaklaşık 30 Türk filmi gösterime girecek.

KAMERA KARŞISINDA ÖĞRENİLİR
M.A.:
Hepsini bir milyon kişi izlese 30 milyon eder ama bir kişi yılda iki kere Türk filmine gidiyor. Toplam seyirci sayısı ise 10 milyon. Demek ki 30 filmin 27'si batacak.

* Oyunculuk eğitimi...
S.K.:
Ben Dormenler'de eğitim aldım ama bunun çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Oyunculuk bence tamamen kamera karşısında, 'alaylı' olarak öğrenilecek bir meslek. Kendinizi ortaya koyabileceğiniz rollerle başarılı olabiliyorsunuz ve o rollerin doğru olduğunu anlamak için de çok deneyimli olmanız lazım.
M.A.: Ben de Sinem gibi oyunculuğun en iyi kamera karşısında öğrenildiğine inanıyorum. 'Ayakta Kal' üçüncü filmim. Yakında dördüncü filmime de başlayacağım. Demek ki bir şekilde eğitimini almadan da başarabiliyorsunuz.

BİR CÜMLE İÇİN KAVGA ÇIKAR
* Canlı yayın sunuculuğu...
M.A.:
Birbirine ısınamayan iki insan, canlı yayında beraber sunuculuk yapamaz. Birbirinizi sevmiyorsanız, biri bir cümle daha fazla etse kavga çıkabilir. Yarışmacı baskın olduğu zaman Sinem mülayim davranıyor, ben demir yumruk yapıp konuşmayı bitiriyorum.
S.K.:Birbirimizi tamamlıyoruz. Mehmet, erkek olduğu için, yeri geldiğinde daha sert ve keskin tavırlar sergileyebiliyor.

SONRADAN GÖRME DEĞİLİZ
* Göz önünde yaşamak...
S.K.:
Bu işe 13 yaşında, çocuk işçi konumunda başladığım için, magazine ve göz önünde yaşamaya alıştım. Amacım ünlü olmak değil, başarılı olmak. Yolun başında ünlü olmak amaçlanırsa, başarılı olmak çok zorlaşır.
M.A.: Sinem genç yaşta başladı, ben babam sayesinde bu ortamın içinde yetiştim. Sonradan görme değiliz, burnumuz kalkık değil.