kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Ekim 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
AYŞE ÖZYILMAZEL

Mecburen mecburiyetten söylenen yalanlar

'Sorma canım toplantım uzadı gelemedim', 'Uzun ilişkiden yeni çıktım', 'Ankara'dan abim geldi', 'Uyuyakalmışım...', 'Telefonumu kaybettim'... Yalanlar, yalanlar, yalanlar... Hadi kabul edin! Hepimiz yalan söylüyoruz. Tamam! Tamam! Siz asla yalan söylemezsiniz ama biz söylüyoruz işte idare edin. Hele yalandan bahane bulmakta uzmanız, uzman. Siz deyin kibarlıktan, ben diyeyim içimizi kemiren korkulardan. Hani şu ilkokulda dersten sıkılınca öğretmene sıktığımız 'Karnım ağrıyor öğretmeniiim' tipinde yalanlardan bahsediyorum. Yapmak istemediğimiz şeyler, mecburiyetler, aman kırmayayımlar bizi sağlam yalancı yapmıyor mu sizce? Hadi biraz daha açayım. Bayram bayram ben bu konuya nereden geldim sayın okur?

ÇOK TATLISIN AMA....

Geçen gün bir kız arkadaşım yüzünde büyük bir gülümsemeyle geldi "Ayşe ne yaptın biliyor musun?" " Yooo..." "Biri vardı görüştüğüm ve benimle ilişkisi olsun istiyordu ama ben istemiyordum. İlk kez doğruyu söyledim." "Ne dedin?" "Ben senden yeterince hoşlanmıyorum" dedim... Ki bu arkadaşımız için bir devrimdir sayın okur. Kendisi çoğumuz gibi asla bu konularda doğruyu söylemezdi. Klasik cevaplardan patlatırdı işte 'Senden hoşlanıyorum ama şu anda bir ilişkiye hazır değilim' (hazırım da seninle değilim!), 'Çok yıprandım' (seninle görüşmek güzel, gönlümü hoş tutuyorsun da o adam değilsin), 'Çok tatlısın, mükemmelsin ama korkularım var' (aşık değilim!).

YALANDA SON NOKTA

Alın size uzmanlık sorusu: Diyelim bir arkadaşımızın doğum günü, daveti olur, son anda gitmek istemeyiz. Ne deriz? Toplantımız uzar, işten başımızı alamayız, hastalanırız, ailevi bir sorun patlar, en kolayı en yakın arkadaşımızın bize acil ihtiyacı vardır. Sevgilimiz bizi görmek ister, bizse o gün olur ya yalnız kalmak isteriz. O zaman da bir türlü 'Ben yalnız kalmak istiyorum' lafı çıkmaz ağzımızdan. Sevgilimiz o bizim be! Bize en yakın insan! Ama yoook! Cesaret evde yok, dürüstlük evde yok! Ya uyuyakalırız, ya acil işler çıkar (sanki acilde doktoruz yani), halamız gelir. Hala demişken, bir arkadaşımın da sanal halası vardır. O hala, olur olmaz zamanlarda çıkagelir ve kızı tutar. Kız da kibarlıktan 'Hayır' diyemez. Vah canım... Hatta işi öyle ileri götürür ki, halasının dedikodusunu bile yapar. Yalanda son nokta! Aradığınızda ulaşamadığınız ve size geri dönmeyen biri ille de cebimi arabada unutmuştur, numaraları silinmiştir, telefonu değişmiştir, şarjı bitmiştir değil mi? İyi de nedir derdimiz? Acaba kibarlık mı sebebimiz? Doğruyu söylersek kimi kıracağız? Yalanlara dayandırdığımız ilişkilerimizi nasıl sahici yapacağız? Bu mecburiyetlerle kurulmuş hayatla nasıl başa çıkacağız?

SAHİCİ İLİŞKİLER KURMALI
Sanırım tüm bunların sorumlusu 'medeniyet'! Çünkü medeniyet devamlı bize bir şeyler söylüyor. -meli'ler, - malı'lar, gerekler, kurallar başımızın etini yiyor. Olmamız gereken bir şey var, onu olmazsak yanlışsız, eksiğiz zannediyoruz. Ben anladım ki, beni bu davranışlara iten korkularım. Sevilmeme, beğenilmeme, saygısız bulunma, reddedilme, terk edilme, yanlış anlaşılma korkularım. Ama sahteleşiyor ilişkilerim. Yalanlar çıkıyor ağzımdan, yalanlar çıkıyor ağızlardan... Tabii bazı insanların bizi devamlı suçlu hissettirip, onlara yalan söylemeye ittiklerini biliyorum. O konu ayrııı. Neyse işte, yüksek müsaadenizle sahici ilişkiler kurmak istiyorum artık! Gitme-gitmeme, gelme-gelmeme, arama-aramama özgürlüğümün olduğu, karşılıklı sevgimizden emin olduğumuz ama asla zorlamadığımız ilişkileri yaşamak istiyorum. Çok şey mi istiyorum?