kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Cumartesi SABAH  
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Bayram gibi bayramları özledik!

Önümüzdeki hafta bayram tatili başlıyor.
Yine uzun bir bayram tatili var. Okullar yeni açılmış, tatilden dönülmüşken yeni bir uzun tatil olacak çocuklar için...
Bu arada okul korkusu, okula alışma sorunu tam çözülmeye başlayan çocuklar için de her şey sil baştan başlayacak. Dersler, ödevler gibi konularda yapılan programlar muhtemelen bozulacak. Dönüşte sanki okullar yeni açılıyormuş gibi başlamak gerekecek. Bütün bu söylediklerim, okullar açıldığı için planlamalar yapan aileler ve çocuklar için geçerli. "Daha erken, nasıl olsa olur," diye düşünenler ayrı bir yazı konusu olabilir. Uzun bayram tatilleri bir süredir, yaşanılan yerden uzaklaşmak amaçlı kullanılıyor.
Çalışanların dinlenmeye hakları olduğunu biliyorum. Gerçi bu tatiller genellikle bir koşturmaca, uzun yolculuklar, adeta çalınan zamanlar olduğu için kaçırılacakmış gibi yaşanan yoğun eğlenceler nedeniyle pek de dinlenme olarak geçmemektedir.
Oysa ben gerçek törenleriyle bayramları özledim. Sabah uyanıp, iki üç gün her an misafir gelecek ya da biz gidecekmişiz gibi özenli giyinilmesini, kapıyı çalan mahallenin tanımadığınız çocuklarının şeker istemesini, bahşiş için kapıya gelen bekçiyi, davulcuyu, iş yoğunluğu nedeniyle uzun süredir görülemeyen tanıdıkların bayram nedeniyle ziyaret edilmesini, böylece insanların özellikle büyük şehir karmaşası ve yüzyılın getirdiği telefon, mail gibi sanal haberleşme araçları nedeniyle unutmaya başladığı dostukların yeniden hatırlanmasını, sarılıp-öpüşerek temas edilmesini özledim. Evde yapılan tatlıları, sunulan kahveleri, likörleri özledim. Artık eskisi kadar sık ziyaret edilmeyen yaşlıların çocuklarını, torunlarını, yeğenlerini gördükleri zaman oluşan gözlerindeki parıltıyı, yüzlerindeki gülümsemeyi özledim. Onlar ellerini öperken duydukları gururu hissetmeyi özledim.
Bez mendillerin içinde ellerini öpenlere verdikleri bayram harçlıklarını özledim.
Bu özlemlerden bahsedince, bayram nedeniyle yayımlanan Vodafon reklamı akla geliyor. Hani, bayram gezmesine giden gençler, yüz yüze olmalarına karşın, alışkanlıkta telefon mesajı yollar gibi konuşuyorlar... İlk anda komik gelse de aslında ürkütücü. Yıllardır söylediğim, "Bir süre sonra çocuklara 'Bir ağaç resmi çiz,' dediğimizde, gerçek ağaç yerine bilgisayar çizimi göreceğiz," endişesinin canlanmış hali gibi... Her ne kadar amaçları başka olsa da, umarım bu gözle izler ve sadece bayramları değil, başka bazı şeyleri de gözden geçirirsiniz.
Çocukların birçoğu bunları unuttu.
Ben çocuğumun bayramın anlamını öğrenmesini isterdim. Bayramlık yeni giysi, yeni ayakkabı alınmasını zevkle beklemesini, bayram sabahının heyecanıyla ayakkabılarını başucuna koyarak uyumasını, alacağı bayram harçlıklarını hesaplamayı, harçlığın elden değil, zarif bir şekilde mendil arasında verilmesinin kibarlığını, sevdiklerini görmenin ve onlara sarılmanın zevkini, büyük eli öpmenin yaşa olduğu kadar, kendinden fazla yaşanan tecrübeye ve bilgiye saygı olduğunu, bilgisayarın oluşturduğu sanal dünyadan çıkıp, sadece bayram süresince de olsa gerçek dünyayı görmenin mutluluğunu yaşamasını ve öğrenmesini isterdim. Ama olmadı.
Onun için de bayram, tatil anlamını taşıyor tüm yaşıtlarında olduğu gibi...
Ama ben hâlâ umutluyum. Her bayram deniyorum. Size de öneririm. Hepinizin, aileleriyle birlikte bayramı kutlu olsun.