kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Olgaç, altı yıl metin yazarlığı yaptıktan sonra reklamcılığı bırakıp caz dünyasına profesyonel olarak adım atmış.

Reklamcılıktan caza uzun ince bir yol

BÜLENT DENLİ
BÜLENT DENLİ
26.09.2008
İLİŞKİLİ HABERLER
Reklamcılıktan caza uzun ince bir yol
Sezgi Olgaç daha yolun başında. Cazla tanışaması henüz çok yeni. Doğrusu ben de kendisini bir iki kez dinleyebildim. Ama, çabuk öğrendiği kanısındayım, kulağı müthiş.
Anladığım kadarı ile gördüğünü duyduğunu bir hamlede hafızasına kazıyor. Ayrıca sahnede hem seyirci ile hem diğer müzisyenlerle kolay iletişim kuruyor. Bunun sırrı karşı karşıya gelince ortaya çıktı, çünkü bu sempatik kız, aslında reklamcı. İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünü bitirdikten sonra reklam sektörüne girmiş. Yaklaşık altı yıl metin yazarı olarak çalışmış. Birçok projeye imza atmış. Yani işi bu, insanlarla iletişim kurmak. Ayrıca çok da sıcakkanlı. Her ne kadar içe kapanık bir insan olduğunu anlatsa da bu özelliklerinden dolayı bence durum hiç de öyle değil.
Sezgi'nin müzikle olan ilgisi çocukluğunda başlıyor ve bakın o günleri nasıl anlatıyor: "Küçüklüğümde mikrofona sarılır ortada şarkı söyleyip, dans ederdim. İlkokulda mandolin dersi, org dersi ondan sonra gitar falan derken kendime göre sürekli müziğin içinde oldum.
Annem babam öğretmen, babam bir ara müzik öğretmenliği yapmış ama ailede profesyonel müzisyen hiç yok. Ama iki ablam dahil herkesin kulağı iyidir. Galiba benim kulağım biraz daha fazla, çünkü ben şarkı söylemeye başladım mı susturamıyorlardı."

KENDİMİ BİR ANDA STÜDYODA BULDUM
Sezgi Olgaç'ın müzikle yolu reklamcılık yaparken kesişmiş. Reklam filmlerinin müziklerini hazırlayan sanatçılar ile tanışmış.
Selim Demirdelen'in bir projesi ise Sezgi için dönüm noktası olmuş: "Selim reklam filmleri yönetmenidir, aynı zamanda piyano da çalıyor.
Gidiyor geliyor bu arada değişik bir albüm hazırlıyor. Parçaları değişik sanatçılar seslendiriyor, aralarında türkücüler, popçular var. Bir parçaya vokalist arıyorlar. Bana dinletti o parçayı. Melodiyi çok sevdim, hiç akılda yokken 'Bu parçayı ben söylerim,' dedim. Bu cesaretim onlara da ilginç geldi.
Beni dinler dinlemez kendimi stüdyoda buldum." Sonrasında iş giderek ciddileşmiş, konserler festivaller derken sahne tozunu yutmaya başlamış. Ama bakmış ki mevcut bilgisi, gelişen müzik hayatını karşılamıyor, araştırıyor soruşturuyor Sibel Köse'de karar kılıyor: "Sibel Köse'nin telefonunu aldım ve bir gün telefon ettim, 'Aaa tabii gel bir gün, bakalım' dedi ve atölyesine katılmaya gittim.
Bir anda beynimden vurulmuşa döndüm. Ben çok müzik dinlerim, söylerim ama orada birkaç gün içinde gördüklerim benim için girilmemiş gizli bir bahçeydi. Yeni dönemde hemen çalışmaya başladık. Sibel Köse ve Randy Esen o zaman birlikte çalışıyorlar. Bilgileri birikimleri o kadar geniş ki insan doğal olarak etkileniyor."

ARTIK MÜZİK AIR BASIYOR
Sezgi Olgaç, Sibel Köse atölyesinden geçenlerin öğrendiklerini sergileyecekleri bir gece düzenlenmiş. Herkes iki şarkı söylemiş: "Önder abi (Focan) beni ilk kez orada dinledi.
Bana 'Bilgi Üniversitesi'nden misin yoksa konservatuvardan mısın?' diye sordu.
Reklamcı olduğumu söyledim, çok şaşırdı.
Şarkıcılığımı beğendiğini söyledi. O günden sonra Önder Focan ile diyaloğumuz gelişti. Bir grup oluşturuldu. Artık, basta Erdal Akyol ve saksofonda da Serdar Barçın vardı. Böylece gerçek profesyonel sahne hayatım başladı." Peki, Sezgi ne yapacak? Damarlarına müzik bu kadar işlemeye başlamışken hangi yolu seçecek, reklamcılık mı, yoksa müzik mi? Biliyorum bu soru zor: "Müzik benim için müthiş bir şey. Hele kulak eğitimi aldıktan sonra daha da güzelleşti. En ince sesleri duyabileceğimi kavramak, bir akorun içindeki tüm sesleri tek tek duymayı öğrenmek gerçekten çok güzel. Benim bu güzelliklere ulaşmam için reklamcılığa devam edip para kazanmam şarttı. Ama bir süre sonra her şey çorba oldu. Müziğe daha çok zaman ayırmam gerekiyordu ama bu kez işim aksıyordu. Bu yüzden müzik eğitimine bir süre ara vermek zorunda kaldım. Ama aklım orada kaldı. Öyle böyle derken çalıştığım reklam ajansından ayrıldım. Özel iş yapmaya başladım. Reklamın müzikle kesiştiği noktalara önem verdim.
Şimdi cıngıllar hazırlıyorum. Altı yılımı verdiğim reklamcılıktan ayrılmak çok zor ama artık müzik ağır basıyor." Evet efendim. Sezgi'nin serüveni böyle.
Son yedi yılın hesabını tam çıkarmış değil.
Çalışmakla şarkı söylemek arasında zor bir seçim yapmış. Görünen o ki Sezgi Olgaç önünde reklamcılıktan caza uzanan uzun ince bir yol var. Bu yolda müzikle birlikteliğine kendisi kadar zaman da karar verecek.