kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Bahri ve Azize Tanrıkulu kardeşler, ikinciliğin ne demek olduğunu çok iyi biliyor.

Bir aileden iki madalya

ECE KOÇAL
18.09.2008
Biri Atina, diğeri Pekin Olimpiyatları'nda gümü. madalya kazanan Tanrıkulu kardeşler, Türkiye'de tekvando denilince ilk akla gelen isimler oldu. Üstelik ikisi de aynı zamanda beden eğitimi öğretmenliği yapıyor..
Onlarınki tam bir tekvandocu ailesi. Ağabey Bahri Tanrıkulu (30), 2004 Atina Olimpiyatları'nda, kardeş Azize Tanrıkulu (22) 2008 Pekin Olimpiyatları'nda gümüş madalya aldı. Küçük kardeş Çağrı (19) ise 2012 Londra'ya hazırlanıyor. Hepsinin aynı yolda gitmesine ağabey Bahri öncü olmuş. Okuduğu üniversiteler bile aynı. İkisi Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği mezunu, küçük kardeş ise hâlâ okuyor. Aslen Diyarbakırlı aile üyeleri, Antalya'da yaşıyor. Zaten sorun da burada başlıyor! 2008 Olimpiyatları'nda Türkiye'ye madalya kazandıran sekiz kişiden biri olan Azize Tanrıkulu, Çin'de madalya mücedelesi yaptığı gün, yani 21 Ağustos'ta Türkiye'de öğretmenlik atamaları gerçekleştiriliyordu. Bir yıl önce üniversiteyi bitiren milli tekvandocu, öğretmenlik başvurusunda bulunmuştu. "Geçen yıl, milli sporcuların öğretmenlik atamaları spor yaptıkları şehre çıkacak diye bir yasa çıktı. Ben de buna güvenerek başvurdum. Spor yaptığım yerin Antalya olduğunu belirttim. Ama Şırnak çıktı. Umarım bayram sonunda değişecek," diyor Tanrıkulu. Ama bu durum onu yıldırmamış. Şırnak'a gidip öğretmenliğe başlamış ama 15 Eylül'deki kampı için geri dönmüş. Zaten milli sporcuların öğretmenlik hayatları pek okulda geçmiyor. Aynı şekilde Antalya'da beden eğitimi öğretmeni olan Bahri Tanrıkulu neden her ikisinin de illa ki öğretmen olmak istediklerini şöyle anlatıyor: "Yılın sekizdokuz ayı milli takım kampında geçiyor. Ama Antalya'da olduğum sürece okuluma gitmeye, oradaki öğrencilere yardımcı olmaya çalışıyorum. Milli sporcuların öğretmenlik yapması, gelecekte oradaki öğrencilere katkı sağlayacak. Birkaç yıl daha spor yapacağım. Bıraktıktan sonra öğretmenliğe devam etmek, başarılı sporcular yetiştirmek istiyorum." Olimpiyatlar'da Türkiye'nin kazandığı sekiz madalyadan birinin sahibi olan Azize Tanrıkulu, altın madalyayı Koreli rakibine yenilerek kaybetti. Tekvandonun anavatanı Kore olduğu için, bu da biraz onun avuntusu olmuş: "Bir Avrupa ülkesinin sporcusuna yenilseydim çok üzülürdüm. Bir Koreliyle maça çıktığınız zaman puanlamalar Kore'ye doğru gidiyor. Çünkü merkez hakem komitesini Koreliler oluşturuyor." Bunun üzerine Bahri Tanrıkulu araya giriyor: "Kore'nin bir hegemonyası var. Finale geldiğinde Azize'yle çok konuştum. Ben Atina'da ikinci olduğum için ikinciliğin ne demek olduğunu çok iyi biliyordum. İstedim ki kardeşim birinci olsun. Onu çok iyi konsantre ettim. Onun gözlerinde o hırsı gördüm, şampiyon olacağına inanmıştım." Tanrıkulu kardeşler, olimpiyatlarda en çok ABD adına yarışan Lopez kardeşlerle karşılaştırıldı. Azize, Diana Lopez'i yenerken, Bahri Stevan Lopez'e yenildi... İki kere dünya şampiyonu, bir kez Olimpiyat ikincisi olan sporcu, bu yenilginin üzüntüsünü bir süre yaşamış: "En çok madalya beklenen sporculardan biri bendim. Benim talihsizliğim oldu. Her sporcu her zaman başarılı olamıyor. Kumar gibi... En çok bu maç için hazırlandım. Çünkü bu spor için biraz yaşlandım. Yurtdışında 35'e kadar yapan var ama yaşlandıkça daha çok antrenman yapmak lazım. Ben fazlasıyla yaptım. Ama altı dakikada işim bitti. Dört yıl boşa gitti, çöpe at! Bu da psikolojik olarak yıprattı beni. Neyse ki Azize madalya aldı."

KÜRSÜDEN İNİNCE HERKES EŞİTTİR
Olimpiyatlar biri için hezimetle, diğeri için sevinçle sonlandı. Ama her ikisi de dönüşte, bir haftalık tatilden sonra Antalya'da antrenmana başladı. Çünkü bakış açılarını şöyle anlatıyorlar: "Kürsüye çıkarsın, madalyan takılır, o an bir numara sensin. Ama kürsüden indikten sonra herkes eşittir. Bir sonraki turnuva için herkes eşit şartlarda çalışmak zorunda." Bu arada bir organizasyona katılmak için İstanbul'a geldiler. Trafik yüzünden gidecekleri yere geç kalsalar da, biz en azından otomobilin içinde uzun uzun konuşma fırsatı bulduk. İkisinin ortak yönü, son derece hırslı olmaları. Başarılı olmalarında, önlerine çıkan engellerin de önemli rolü var. Yaşadıkları sakatlıklardan üniversitede yaşadıkları umursamaz, hatta taş koyan tutumlara kadar... Şu an en yakın hedefleri ise iki ay sonra Konya'daki Takımlar Avrupa Şampiyonası'nda başarılı olmak.
Haberin fotoğrafları