kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Nisan 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Sonunda dünya faiz rekortmenliğinden kurtulduk

Dünyanın yaşadığı kredi krizi merkez ülkelerde faiz düşüşüne, çevre ülkelerde de faiz artırımlarına yol açıyor. ABD'de faiz oranları 3 puan düştü. AB Merkez Bankası faiz artıracaktı, bundan vazgeçti. Şimdi faiz düşüşüne karşı direniyor. Ancak yine de önümüzdeki aylarda indirime gitmek zorunda kalacağı tahmin ediliyor. Japonya çok seyrek de olsa faiz artırıyordu, bunu bıraktı.
Buna karşılık bazı Doğu Avrupa ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeler faizlerini artırmak zorunda kalıyor. Dün bu ülkelere İzlanda da eklendi.

- Birincilik gitti- İzlanda küçük bir ülke ama Türkiye için önemi, artırdığı faiz oranı ile dünya birinciliğini elimizden alması. Artık Türkiye yüzde 15.25'lik faiz oranı ile İzlanda'nın yüzde 15.50 faizinin altında, dünyanın en yüksek ikinci faizini ödüyor. Gerçi Türkiye'de Merkez Bankası sistemden borç alıyor. Bunun faizi yüzde 15.25. Yani sistem, Merkez Bankası'na her gece bu oran üzerinden para satıyor. İzlanda'da ise borç verme faizi yüzde 15.50. Orada da sistem Merkez Bankası'ndan borç alarak döndüğü için, temel faiz oranı o oluyor.

- Keşke geri kazanmasak- Dolayısıyla çeyrek puanlık farkla dünya faiz rekortmenliğinden iki yıllık aradan sonra kurtuluyoruz. 2006 yılında yaşanan finansal dalgalanmada Türkiye faizi 4.25 puan artırmak durumunda kalmış ve yüzde 17.50'ye çıkartmıştı.
Daha önce de çeşitli defalar ve uzun yıllar dünya faiz rekortmenliğini elimizde bulundurmuştuk. Özellikle 1990'lı yıllarda.
Bu açıdan aslında kaybettiğimiz negatif bir olguydu. Keşke kaybetmeye devam etsek, kısa süre sonra tekrar geri kazanmasak bu rekortmenliği.

- Dış fonlara bağımlılık- Önümüzdeki dönem ve içine girdiğimiz riskler inşallah buna izin verir. Çünkü Türkiye'nin cari açığı yüksek, dış borçları fazla ve bu nedenle dışarıdan gelecek fonlara, yapılacak yeni borçlanmalara aşırı bağımlı bir ülke. Bırakın tersine dönmeyi, sermaye girişinde bir aksama veya azalma bile, bizi ciddi biçimde etkileyebilir. Sırf cari açıktan dolayı her ay 3.5 milyar dolarlık bir taze kaynağa ihtiyacımız var. Dünyada ise kredi krizi devam ediyor. Para tamamen kurumuş değil ama kredi faizleri yükseliyor. Büyük ülke merkez bankaları faiz düşürüyor ve piyasalara likidite veriyor ama bu kredilere henüz yansımış değil. Hatta tersine yansıyor.

- Siyasi belirsizlik riski- Kaldı ki risk anlamında sadece küresel kredi krizi yok. Artık Türkiye'nin bir de siyasi krizi veya siyasi istikrarsızlık sorunu var. Bu da sermaye girişini değil çıkışını teşvik eden bir unsur.
Bütün bunlar sonucunda Türkiye'nin faizde kaptırdığı birinciliği kısa sürede geri almak zorunda kalmaması için, en azından siyasi belirsizliği azaltması, ekonomik reformlara geri dönmesi, IMF ile yeni bir program yapması, AB ile müzakerelere yeni bir ivme katması gerekiyor. Burada da asıl iş, zaten belirsizliği yaratan siyasi iktidara düşüyor.
Aksi tardirde yükselen faiz oranları ile durgunlaşan ekonomi belli bir süre Türkiye'ye hakim olursa, bunun ekonomik sonuçları elbette herkesi etkiler ama siyasi sonuçları da hükümeti etkiler.

- Sonuç- "Bir çocuğun vazgeçemediği huyu, en çok ceza aldığı huyudur." Mignon Mclavghin