kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Nisan 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Artır tasarrufunu kur ve cari açık belasından kurtul

Geçen hafta Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen "Kur rejimini tartışmaya açalım" demişti. Bu tartışma isteğinden benim çıkardığım, rahatsızlık yaratan unsurun kur rejimi değil, kurun düzeyi olduğuydu. Bu öyle bir düzey ki, rekabet gücünü olumsuz etkiliyor, ihracatı baskı altına alıyor, ithalatı teşvik ediyor, yurt içinde üretimi zorlaştırıyor, istihdam yaratılmasını yavaşlatıyor.
IMF ile yeni bir program yapmanın ve hükümetin yeni ekonomik kararlar almasının eşiğinde cari açık ve bağlantılı şekilde kurun düzeyi veya kur rejiminin tartışılmasında yarar olabilir. Çünkü cari açığın üç büyük destekçisinden biri de kur.
Yine geçen hafta CNBC-e'de sorularımızı yanıtlayan iktisatçı Hasan Ersel'e bu kur tartışmasını sorduk. Bir süreden beri netleştirmeye çalıştığım bir sorunun yanıtını Ersel'in cevabında buldum. Kurun düzeyini, cari açığı yurt içi tasarruf eğiliminin zayıflığına ve ülkeye yabancı sermayeyi çekme biçimine bağlayan Hasan Ersel, kur ve yabancı sermaye konusunda Çin ve Rusya'nın izlenmesi gerektiğini savunuyor.

- Hasan Ersel'in söylediği- Ersel'in kur rejimi ve cari açık konusunda söyledikleri şöyleydi:
"Kur rejimi her zaman tartışılmalı. 'Bu en iyisidir' diye bir şey iktisatta yok. Her rejimin kendine göre bazı avantajları ve sıkıntıları var. Dolayısıyla tartışılmalı. Geçmişten beri beni en çok kaygılandıran şu oldu: TL reel olarak çok güçlendiğinde, olayı geri çalıştırmak çok zor bir şey. Sisteme şok vermek gerekiyor. Şok verdiğiniz zamanda ya bir firmayı batırıyorsunuz, ya da bir şey oluyor. TL'yi hızlı devalüe etmek çok zor bir şey, onun için TL'nin değerlenmeyen bir yere oturması lazım. Bunun yapılması da, Merkez Bankası'nın döviz alıp satmasıyla olmaz. Bu, başka türlü bir olay. Onun için Türkiye'nin tasarruflarını artırması gerekir.
Bir örnek vereceğim size: Yabancı sermaye geliyor, çok memnunuz. Yabancı sermaye gelince parayı Türkiye'ye getiriyor, döviz arzı artıyor. Neye göre artıyor? TL'ye göre artıyor. Bunun üzerine TL değerleniyor ve bu Türkiye'nin ihracatını olumsuz ve ithalatını etkiliyor, cari açık büyüyor.

- Yabancının geliş şekli- Peki, ben ABD'liyim, siz de beni davet ettiniz: 'Sen gel buraya bir fabrika kur ama makinelerini de al gel. Para değil makinelerinle gel, fabrikayı kur, işe devam et.' Yani Türkiye'de yapacağın harcama için döviz getirme. Bu adam makineleri toplayıp İzmir Limanı'na çıkardığı zaman Türkiye'de döviz piyasasında hiçbir değişiklik olmaz. Döviz gelmedi ama yabancı sermaye geldi. Türkiye'ye yabancı sermayeyi biz, sanayiye katkıda bulunmak, bir yenilik getirmek, teknolojik ye nilik için aramıyoruz. Bizim tasarruf açığımız var, biz para arıyoruz. Para da döviz olarak geldiği için, döviz bollaşıyor, döviz bollaşınca TL değer kazanıyor.
Tasarruf oranı yüzde 14- Oysa Türkiye'ye gelen yabancı sermaye bu hale dönüşürse, o zaman Türkiye'nin üretime ve ihracatına katkısı olur, üstelik TL'de fazla değerlendirmeye yol açmayabilir. Örneğin Çin ve Rusya. Her iki ülkenin tasarruf oranı yatırım oranının üstündedir. Bu ülkelerde yabancı sermayeye karşı tavır, ihracat yapacağı, yeni teknoloji getirecek olduğu zaman yetkililer peşinde koşuyor, ne yapılması gerekiyorsa yapıyorlar. 'Paramla geldim' dediğinde de, 'İşte bir köşede devam et' diyorlar.
Türkiye'nin kendini ona ayarlaması lazım. Onun için tasarruf üzerinde duruyorum. Kötü bir durumumuz var. Türkiye'nin özel tasarruf oranı ABD düzeyinde. ABD hiç memnun değil halinden, görüyoruz; biz buradayız. Özel kesimde tasarruf oranı yüzde 14, yatırım ise çok yüksek, aradaki fark dışarıdan finanse ediliyor. Bu da üzerine yüzde 7 daha bindirmek veya yüzde 7 cari açık demek.
Oysa ki tasarruf oranı Çin'de yüzde 45, Rusya'da yüzde 30'un üzerinde.

- Asıl sorun tasarruf eksikliği- Hızlı büyüyebilen, ekonomisini yeniden yapılandırabilen hiçbir ülkede tasarruf oranı düşük değil. Ve hiçbir ülke cari açık yoluyla dışarıdan kaynak transfer ederek kendini kurtarmış değil. Yabancı sermaye ile kendini kurtarmış hiçbir ülke yok. Ama büyümesi doğru bir yola oturduğunda yabancı sermayeden çok yararlanmış ülke örnekleri var . Çin diye anlatıyorum.
Bu durumda ekonominin asıl sorunu cari açık ya da tasarruf oranını artırma odaklı olarak ortaya çıkıyor. Yüzde 14 tasarruf edeceksin, yüzde 21-22 yatırım yapacaksın, aradaki farkı dışarıdan getirdiğin dövizle finanse edeceksin ve 'TL değerlenmesin' diyeceksin, bu olmaz."

- Tasarruflar niye düşük?- Hasan Ersel'in yanıtı böyle. İş gelip dolaşıp sermaye birikimine, tasarrufların artırılmasına dayanıyor. Kurun, rekabet gücünün, ekonominin tıkandığı nokta burası. 'Niye Türkiye'de tasarruf eksikliği var?' diye sorulabilir. Bunun birden çok yanıtı, yanıtların da arkasında yapısal nedenler var. Bu da başka bir günün yazısı.

- Sonuç- "Veri kötüyse sonuç da kötü olur." İngiliz Atasözü