kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Şubat 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Sınırları değiştirmek

Başbakan Erdoğan, kamu yönetiminde ilk görevi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı olduğu için yerel yönetimlerin önemini herkesten iyi bilir.
O nedenle sık sık "Siyaset yerelde başlar. Yerelde siyaset, halkla bütünleşmektir, demokrasiyi halkla birlikte geliştirmektir" der. (En son geçen Salı günü AK Parti Grubu'nda tekrarladı.)
Dedikleri son derece doğru. Zaten Türkiye'nin 21 Kasım 1988 tarihinde imza koyduğu, 9 Aralık 1992'de Meclis'ten geçirdiği ve 1 Nisan 1993'te de yürürlüğe soktuğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da aynı amacı taşıyor: "Yerel makamların her türlü demokratik rejimin temellerinden birisi olduğunu düşünerek; vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkının demokratik ilkelerden biri olduğunu düşünerek; bu hakkın en doğrudan kullanım alanın yerel düzeyde olduğuna kani olarak; gerçek yetkilerle donatılmış yerel makamların varlığının hem etkili hem de vatandaşlara yakın bir yönetimi sağlayacağına kani olarak; değişik Avrupa ülkelerinde özerk yerel yönetimlerin korunması ve güçlendirilmesinin demokratik ilkelere ve idarede ademi merkeziyetçiliğe dayanan bir Avrupa oluşturulmasında önemli bir katkı sağlayacağını düşünerek..." (Şart'ın önsözünden)

Toplamak ve bölmek
Erdoğan'dan ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'ndan bu alıntıları hükümetin bir projesi nedeniyle yaptık. İktidar Türkiye'nin yerel yönetimler haritasını değiştirmeye hazırlanıyor.
Başbakan'ın dün resmen doğruladığı bu çalışmaya göre; bir yandan nüfusu az (2 binin altında) belde belediyeleri lağvedilip mahalle veya köy yapılacak, bir yandan da Kadıköy, Çankaya, Gaziosmanpaşa, Ümraniye gibi büyük ilçeler bölünecek. Erdoğan çalışmanın gerekçesini "Büyüyen beldeleri ilçe yapıyoruz. Çok büyük ilçeler var ki, onları da bölmek suretiyle, hizmeti süratli yapmak amacıyla yeni ilçeler oluşturuyoruz" diye açıkladı ve bu düzenlemenin ülke genelinde 1.3 milyon kişiyi kapsayacağını belirtti.
O kapsamın içinde biz de varız. Bahçeşehir'de oturduğumuz için. Hükümetin çalışmasıyla ilgili olarak basına yansıyan bilgiler ve Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu'nun açıklamaları doğruysa, Bahçeşehir Belediyesi de lağvedilecekler arasında bulunuyor.
Bahçeşehir, Bakanlar Kurulu kararıyla "Model ilçe" olarak kuruldu. 2001'de referandumla belediye oldu. Habitat'tan Avrupa Konseyi'ne kadar birçok uluslararası kuruluştan ödül kazandı. Konut sektöründe çok prim yapan bir "Marka" olarak gösteriliyor. Bugün 50 bin olan nüfusu Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) ortaklığıyla gec-egündüz süren inşaatlar tamamlandığında, en geç bir-iki yıla kadar 150 bine çıkacak.
Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Başkanlığı dönemindeki ekibinde yer alan Kadıoğlu, "Mart ayında Bahçeşehir ve Kıraç beldelerinin de katılımıyla 1 milyon nüfuslu Esenşehir ya da Esenbahçe isimli yeni bir ilçe doğmuş olacak" diyor.

Garip bir çelişki
Kadıoğlu'nun dediği gerçekleşirse, bu birleştirme Erdoğan'ın son derece doğru olan "Siyasetin, yani demokrasinin yerelde başladığı" ilkesine de, hükümet çalışmasında esas alınan iki kritere de ters düşecek:
- Nüfusu az belde belediyelerinin lağvedilmesi öngörülüyor; Bahçeşehir'in nüfusu 50 bin.
- 745 bin nüfuslu Kadıköy'ün, 897 bin nüfuslu Ümraniye'nin "Çok büyük" oldukları gerekçesiyle bölünmesi amaçlanıyor; bir yandan da Bahçeşehir ile Esenyurt birleştirilip 1 milyonluk ilçe yaratılıyor. Hem de İstanbul'un herhalde en büyük ilçesi oluşturuluyor.
Umarız, iktidar sözcüleri bu garip çelişkiye mantıklı yanıt verirler. Yoksa "Siyasi hesap" iddialarını göğüslemekte zorlanırlar. Çünkü Bahçeşehir'de AK Parti 2004 yerel seçimlerinde de, 2007 genel seçimlerinde de başarılı sonuç alamadı. Esenyurt'ta ise hem 2004'te, hem de 2007'de birinci parti oldu.
Bir önemli nokta daha var. Türkiye'de 15 yıldır yürürlükte olan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın 5'inci maddesi şöyle: "Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara danışılmadan değişiklik yapılamaz."
Bu, lağvedilecek, birleştirilecek ve bölünecek belediyelerin tümünde referandum düzenlenmesi, o belediyelerin sınırları içinde yaşayan vatandaşların görüşünün sorulması anlamına geliyor.
Hukuk, uluslararası sözleşmeler ve demokrasi bunu gerektiriyor...