kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Şubat 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MUHARREM SARIKAYA

Türban düğümü...

Üç aylık sürece bir bakalım...
Önce ramazan ayıydı; ardından muharrem orucu geldi.
Din eksenli tartışmalar, konuşmalar bitecek diye beklenirken, İspanya'da bir yabancı gazetecinin planlanmayan sorusu üzerine bu kez türban konusu açıldı.
Son üç haftanın ilk gündem maddesi ve gerginliğin tetikleyicisi olmayı da sürdürüyor.
Özetle, Türkiye üç aydır toplumun geniş kesimlerinin aynı duygu ve düşünceyi paylaştığı; birlikte gururlandığı veya hüzünlendiği bir tek olayı yaşamıyor.
Aksine her geçen gün yeni bir tartışma, hatta çatışmanın odağına doğru hızla yol alıyor.

İmamın vaazı
Anlatacağımız üç olay yaşananların en güzel göstergesi.
İlki Esenyurt'taki bir camiden...
Hoca "cuma vaazı" nı veriyor; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın metninde olmayan konulara girip çıkıyor; celalleniyor, esip kükrüyor.
Önce organ bağışı konusuna giriyor; ardından rektörlere saldırıyor.
"Sen mi karar vereceksin türbana rektör efendi; sen kim oluyorsun ya... Bakın öncelik İslam'ındır; Türklük, Kürtlük, Lazlık ondan sonra gelir. Türban inşallah da yakın vakitte her yerde serbest olacak. Kimse önünde duramayacak."

"Burhan Hoca..."
İkincisi, bizzat tanıklık ettiğimiz Meclis Anayasa Komisyonu'ndan...
Anayasa değişiklik teklifi konuşuluyor; milletvekilleri birbirini dinlemiyor; bazıları sahneye oynuyor.
Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'nun içinde bulunduğu durum en vahimi.
İç Tüzük tanımıyor, "Ben yaptım oldu kardeşim" diyor.
"Yapamazsın" diyene de cevabını yetiştiriyor; "Vay yavrum vay..."
Partili arkadaşları Kuzu'nun İç Tüzük hatası yaptığını kabul ediyor; Burhan Hoca devam ediyor.
Komisyon sırasındaki sohbetimizden anlıyoruz ki anayasa değişiklik teklifini hazırlayan AK Parti ve MHP'liler de geldikleri noktadan hoşnut değil.
İki partinin akil düşünen insanları çıkış arıyor.
Komisyonu izleyen, tecrübesine herkesin saygı gösterdiği bürokrat formül öneriyor:
"Anayasa değişikliği ile yetinir, YÖK Yasası'nın Ek 17'nci maddesinde değişiklik yapmaz, askıya alırsanız sorunu çözersiniz. Anayasa değişikliğinde zaten 'Kimse, kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple yüksek eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz' dediniz. YÖK Yasası'nda yasak yok ki bir daha düzenleme yapıp başın örtülmesini tarif ediyorsunuz."
Bazı milletvekilleri öneriye sıcak bakıyor.
Ancak salondaki "karşılıklı kollama" çözüm önerisinin dinlenmesinin önüne geçiyor.

Anıtkabir mitingi
Üçüncü tablomuz ise dünden, Anıtkabir'deki türban yasağının kalkmasına karşı düzenlenen mitingden...
Her ne kadar 14 Nisan'daki kadar kalabalık olmasa da mitinge katılanların profilinde değişiklik yoktu; kadın ve genç kızlar çoğunluktaydı.
Aldıkları karar da şöyleydi:
"Bundan sonra Anıtkabir'le sınırlı kalmayacak; Türkiye'nin her noktasında eylem başlayacak."
Başa dönersek; Türkiye'de özellikle siyaset geçmişte de birkaç kez kırılan aynı fay hatlarına sürekli enerji yüklüyor.
Üniversitelerde olayların patlamasının ardından nelerin yaşandığını unutmuş gibi türbana düğüm atmaya devam ediyor.