kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Galip doğanlar.. Mağlup doğanlar..

"İnsanlar üçe ayrılır.. Sayı saymayı bilenler ve bilmeyenler" diye sevdiğim laflar yazmıştım yıllar önce.. Ertesi gün fakslar gelmişti, "Üçüncü türü yazmayı unutmuşsun" diye de, çok gülmüştüm.. Bakın gene yazmıyorum.. Çünkü insanlar üçe değil, ikiye ayrılır..
"İnsanlar ikiye ayrılır.. İnsanları ikiye ayıranlar ve ayırmayanlar.."
Ben birinci guruptanım. Bu yüzden, bu yazıda insanları ikiye ayırıyorum..
Galip doğanlar.. Mağlup doğanlar.. Aslında bu ayrım bana değil, Amerikalılara ait ya.. Born winner.. Born looser derler onlar..
Başarı, galip doğanlara aittir.. Bunlar hiç engel, özür tanımazlar.. Karşılarına çıkan, zorluklar, imkansızlıklar, onlar için başarılarının, zaferlerinin değerinin artmasıdır. Hoşlanırlar hatta, koşulların zorlanmasından..
"Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız" diyen Kartacalı Anibal, galip doğanlardandır.
Memleketin bütün kalelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış, her köşesi emsalsiz bir galibiyetin sahipleri tarafından bilfiil işgal edilmiş, millet fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş, daha da beteri, memleket dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde, kendi menfaatleri için işgalcilerle işbirliği yapmışken, Kurtuluş Savaşına karar veren, başlayan ve zaferle sonuçlandıran Mustafa Kemal Atatürk, galip doğanlardandır.
Moralimin en bozuk olduğu anlarda, Gençliğe Hitab'ı hatırlarım.. Ortaokul ezberi diye değil, her satırını düşünüp sindirerek..
Galip doğanlar için, imkânsız yoktur. Çare tükenmez..
Öte yanda mağlup doğanlar, tüm miskinlikleri içinde, adeta bir engel çıksa, bir özür sahibi olsak da, yapmasak diye beklerler. Zekâları sadece mazeret üretir. Sadece şikâyet eder, sadece ağlar ve sadece birilerinin gelip kendilerini kurtarmasını beklerler.. "Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin" tam bunların lafıdır..
Tamam mı?..
Değil..
Lafa bakıp sakın ola kimse "Ben böyle doğmuşum" kaderciliğine düşmesin.. Ben inançlı bir insanım.. Kadere inanırım.. Ama kader sadece "Ölüm"dedir.. Onun ötesinde Tanrı insana kendi kaderini değiştirmesi için tüm yetenekleri vermiştir..
Boyun eğmez, baş kaldırırsanız, mağlup doğanlardan olsanız bile, galip doğanlar sınıfına atlayabilirsiniz..
Galipler sınıfına geçmenin yolu, yenmektir.. Boyun eğmemek, yenilgiyi kabullenmemektir.. Kazanmak için, kazanana kadar, tekrar tekrar denemek, uğraşmaktır..
Mağlup doğan birisi, nasıl galip doğana dönüşebilir?..
İşte bunun sırrı..
Önce kendi kendisini yenmeye başlayarak..
İlk zaferlerinizi kendinize karşı kazanmaya başlarsanız eğer, kısa zamanda galip doğanlar safında yerinizi alırsınız..
Kendine karşı zafer ne demek..
Kendinize yönelik akılcı kararlar almak ve uygulamak..
Bana "Bu kadar işi bir güne nasıl sığdırıyorsun" derler.. Her sabah, ama her sabah, gece kaçta yatarsanız yatın, 7.30'da kalkmaya alıştırırsanız kendinizi, bir günün sandığınızdan fazla uzun olduğunu görürsünüz.. Merak etmeyin, geç yattığınız geceler eksik kalan uykularınız birbirlerine eklenmez. Tüm bir haftanın uykusuzluğunu mesela gidermek için bir tek gece 7 saat uyku yeterlidir. Vücut hemen sıfırlar kendisini..
Şimdi bakın.. Ertesi gün için program yapıp mesela "Yarın sekizde kalkacağım" diyor, ama sabah sekizde, saatin çalan sesini duyunca, kendinizce çok inandırıcı sebeblerle gece yaptığınız programdan vazgeçip, uykuya teslim oluyorsanız, bilin ki, tipik bir mağlup doğansınız.. O gün belki keyifle uykuyu sürdüreceksiniz.. Ama giderek beyniniz bilinçaltınıza haber yollayacak.. "Sen kararlarını uygulayamayan birisin. Sen iradene hakim değilsin. Sen günün koşuları önünde eğilip bükülüyor ve dik duramıyorsun.."
Bitti..
"Sigarayı bırakıyorum" diyorsunuz, bırakamıyorsunuz.. "Yemeği azaltıyorum" diyor, azaltamıyorsunuz.. "Her gün yarım saat yürüyeceğim" diyor, her gün yürümemek için bir özür buluyorsunuz.. Aldığınız kendinize yönelik her kararı erteliyorsunuz.. Durmadan erteliyorsunuz..
İşte tipik bir mağlup doğansınız ve hep öyle kalacaksınız..
Size bir kopya vereyim..
Kendinizi tartın.. Tanıyın ve yapamayacağınız kararlar vermeyin..
"7.30'da kalkacağım" demeyin mesela.. "9.30" deyin.. Uygulayabileceğiniz kararlar alın ki, uygulamaya başladığınızı görüp, kendinize güveninizi arttırmaya başlayın.. Sonra 9.00, sonra 8.30 yapabilirsiniz, bir defada 7.30'a gücünüz yetmeyecekse..
Sigara da öyle..
500 kere "Bıraktım" kararı alıp, 500 defa geri dönerek kendi kendinize her defasında "Ben ne zavallı bir adamım" demek yerine, "Öğleye kadar içmeyeceğim" deyin.. İşte Ramazan ayı.. En koyu tiryakiler bile akşama kadar dayanmıyor mu?.. Öğleye kadar içmemek çok önemli.. Sabah kalktığınızda metabolizma, uykudan harekete doğru dönüşmeye başlar. Bu saatlerde hücrelerinizin en çok ihtiyaç duyduğu şey oksijendir.. Oysa dumanın içindeki karbon monoksit, hemen bir oksijen çalarak karbon dioksit olmak istediğinden, ciğerlerinize çektiğiniz oksijeni de eksiltir.. Bu kirli kent havasında ne oksijen çekiyorsanız zaten.. Hücrelerin en çok oksijen istedikleri saatlerde, bu oksijeni dumana kaptırmak, cinayetin dik alasıdır. Kaç bin hücreniz ölür tahmin edemezsiniz.. Vücut, metabolizma, çarkına oturduktan sonraki duman bu kalkar kalkmaz içeri çekilen kadar tehlikeli değildir yani.. O zaman "Öğleye kadar bıraktım" derseniz, daha kolay başarılı olabilir, bunu başarınca da "Niye tümden bırakmıyorum ki" diyebilirsiniz..
Özet..
Galip doğanlar sınıfına girmek, hayatta başarılı olmak, yükselmek istiyorsanız, ilk zaferlerinizi kendinize karşı kazanmak zorundasınız. Bunun yolu da kendinizi iyi tanımak ve uygulayabileceğiniz kararları alıp, mutlak uygulamaktan geçiyor.. Altından kalkamayacağınızı bildiğiniz, hergün deneyip başarısızlığınızı gördüğünüz planları her defasında yapmak ve her defasında gene başarısız olmak, mağlup doğanlar arasındaki yerinizi perçinlemekten öte yarar sağlamaz..
Karar sizin..
(24 Kasım 2001'de yayınlandı..)