kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Kasım 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Gürgen Öz: "Komedyenlik beni hayatın acıtıcı yönünden koruyor"

* Yeni nesil oyuncular parlayıp bir anda yok olmaktan endişe duyuyor. Televizyon oyuncuyu çabuk mu tüketiyor? Evet, hepimiz böyle bir endişe taşıyoruz. Yeni nesil oyuncuların dezavantajlı olduğu konu, insanların yer aldığınız yapımlara her an birçok platformdan ulaşabilmesi. Dizilerimizi kaçırırlarsa tekrarından, olmadı, internetten yakalıyorlar. Ayrıca magazin programlarından hayatımızdaki her noktaya öğrenebiliyorlar. Hem özlenmiyoruz, hem de gizem kalmıyor. Bunlar da çabuk tüketilmek için oldukça yeterli nedenler.

GİZEMİMİ KORUYORUM

* Peki siz ne tür önlemler alıyorsunuz? Her şeyden önce doğru yapımlarda yer almaya çaba gösteriyorum. Hayatımı gözler önüne sermeyerek gizemimi korumaya çalışıyorum. Ve de elbette televizyonda olmaktan büyük keyif almama, maddi olarak da doymama rağmen, sinema için de büyük uğraş veriyorum.

* Bir yapımı ne zaman tek başınıza sırtlanmayı planlıyorsunuz? Bu konuyu çok düşündüm ve henüz erken olduğuna karar verdim. Zaten zamanı geldiğinde kendiliğinden olacaktır. Benim yapmam gereken, o güne hazır olmak. Nimetlerinden faydalanmak adına, şöhreti kısa yoldan elde etmek, büyük paralar kazanmak için altından kalkamayacağım işe girişmem. Aksi takdirde bu benim sonum olur.

* Hırsı değil de stratejisi olan bir oyuncu musunuz? Aynen öyle. Her oyuncu zirvede olmak ister. İstemezse yaptığı işe hakaret eder. Zirveyi istemek oyunculuğun doğasında vardır. Kartallar da zirveye ulaşır, yılanlar da. Biri uçarak, diğeri sürünerek. Sürünerek çıkan zirveye ulaştığı anda, uçarak çıkanın yemeği olur. Önemli olan körü körüne uçmak değil, ne zaman uçacağını bilmek.

* Komedyen olmak tercihiniz miydi, yoksa şartlar mı öyle getirdi? Bu benim hayata mizahi bakışımla, karakterimle ilgili. Komedyenliği karakterimden dolayı ben tercih ettim. Böylelikle hayatın acıtıcı yönünden daha az hasar görüyorum, korunuyorum.

* 'Avrupa Yakası'nda Gaffur karakterini canlandıran Peker Açıkalın'ın yerine rol almaya başladınız. Bu durum üzerinizde strese neden oldu mu? Oldu elbette. Sonuçta izleyicinin beğendiği, gündelik yaşamında ağzından düşürmediği bir karakterin boşluğunu doldurmam gerekiyordu. Bu da diziye başladığım ilk günlerde bir strese yol açtı. Çünkü Gaffur ile Cesur arasında bir kıyaslama mutlaka olacaktı. Hiç kimse kimseyle kıyaslanmak istemez. Ama Gülse Birsel'in Cesur karakterini yazma şekli, benim o karaktere verdiğim hayat, bütün o endişelerimi yersiz kıldı. Çok şükür Gaffur ile kıyaslanmadım.

* 'Makina'da özellikle konuklarla olan diyaloglarınızla parladınız. O diyaloglar doğaçlama mıydı? Elbette belli bir çalışma yapıyorduk ama etki bıraktığım yönler doğaçlamalardan çıktı. Okan Bayülgen'in bana hızlı düşünme, düşündüklerimi hızlı bir şekilde uygulayabilme adına çok büyük katkıları oldu.

* Doğaçlama yeteneğinizle mi öne çıktınız? Gruptaki herkes çok çalışıyordu. Hepimizin görevleri vardı. Hepimiz birbirimizle paslaşıyorduk ama evet, doğaçlama sırasında ben daha ön plana çıktım. Bunun nedeni sanıyorum, benim doğaçlamaya biraz daha hakim olmamdan kaynaklandı.

CEM YILMAZ'A HAKSIZLIK

* 'Komedyenlerin çok para kazanması yaptıkları işlerin kalitesini düşürüyor' şeklindeki görüşe katılıyor musunuz? Evet, bu görüş Cem Yılmaz için üretildi. Böyle bir yargıya varmak Cem Yılmaz'a yapılan büyük bir haksızlık olur. O, koca bir 10 yıl herkesi güldürdü. Cem Yılmaz'ı tek bir kalemle silmek doğru değil. Kendisi başka bir mecraya yöneldi. Kendi sinemasını yapmak istiyor. Sinemada kötü işler de yapmıyor ki. Evet, çok büyük şöhret olmak, çok fazla para kazanmak bir yandan da halktan uzaklaşmak anlamına gelir. Bu da beslenme kaynaklarının köreldiğinin düşünülmesine neden olabilir. Ama bir çözüm bulunur. Beslenme kaynaklarına ulaşmanın başka yolları mutlaka vardır. Ve inanıyorum ki, Cem Yılmaz da o yolları bulmuştur.