kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Kasım 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
NAZLI ILICAK

"Babaannelerin" ve "torunların" başörtüsü

ELİMDE, Anar'ın, Hazar Eğitim ve Dayanışma Derneği için gerçekleştirdiği "Türban" araştırması var. Bulgular, Milliyet gazetesinin 3.5.2003'te yayınladığı değerlendirmeler ve TESEV'in Binnaz Toprak ile Ali Çarkoğlu'na yaptırdığı araştırmanın neticeleriyle örtüşüyor.
Öncelikle işe, "Türban-başörtüsü" ayırımından başlayalım. Adı geçen araştırmalarda, büyük çoğunluk, örtüsünün, "türban" değil, "başörtüsü" olduğunu söylüyor.
Peki, "türban" kelimesini neden dayatılıyor? Bunu, derneğin araştırması için yorum yazan İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Prof. Ferhat Kentel'den okuyalım: "Başörtüsü meselesi, 'türban sorunu' olarak tanımlanıyor. Oysa, araştırmada, konunun birinci derecede muhatapları, % 79 oranında başlarını örttükleri nesneye 'başörtüsü' diyor. Türban kavramını kullananların oranı, sadece % 6. Milliyet araştırmasında da, örtülerine türban diyenlerin oranı % 5'ti. Türkiye geleneklerine ait bir kelime olan başörtüsü, onu takmayanlar tarafından türbana dönüştürüldü. Başörtüsü, babaannelerin kullandığı ve reddedilemeyecek bir kelimeye ve işarete tekabül ettiği için, bir yabancılaştırma operasyonuyla, türban olarak ilân edildi ve savaş açıldı. O zaman şu da söylenebilir: Türkiye'de sorun türban değil; sorun, başörtüsü ve onun temsil ettiği ya da başörtüsüyle içe geçen bir yaşam tarzı, bir kültür, bir değerler bütünü, şu ana kadar yürütülen devlet merkezli modernleşme sürecinden farklı bir modernleşme hikâyesi, devlet kontrolündeki dinsellikten farklı bir dinsellik. Bu durumda, türban, laiklik karşıtı bir simge olmaktan ziyade, 'otoriter laikçilik anlayışının bir simgesi' haline geliyor."
Kentel'in önemli bir başka değerlendirmesi de şöyle: "Araştırmaya göre, tesettürlü kadınların % 98'inin annesi de başını örtüyor. Demek başörtüsü, siyasal ve ideolojik bir kopuşun değil, bir geleneğin ya da 'devamlılığın' işareti. Yani bir anlamda, 'babaannelerinin başörtüsü' ve bugün kentlerde sorun yaratan 'türban', aynı bütünün, aynı hikâyenin bir sonucu. Sorun yaratan tek fark ise şu: Babaannelerin okullaşması, üniversiteye gitmesi ya da meslek hayatına girmesi söz konusu değilken, babaannelerin, 'modernleşmenin bir sonucu olarak değişen torunları' üniversitelere ve iş hayatına giriyorlar. Kent hayatında belli bir zaman diliminde statükolaşmış, arkasında sınıfsal güç ilişkileri barındıran ve 'çağdaş' giyim kuşam kabulleri etrafında dengeleri bozuyorlar."