kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Ağustos 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

'Kısa dönem' cumhurbaşkanı

Geçen gün, " Abdullah Gül adaylıktan çekilse çekilse Tayyip Erdoğan için çekilir " demiştim. Bu bir olasılık, bir spekülasyondu elbette. Gelin bir başka olasılığa daha değinelim:
"Abdullah Gül olmasın " diye yaygara koparanlar şöyle bir senaryo karşısında ne yapar acaba:
Tayyip Erdoğan, nisan ayında olduğu gibi bir kez daha AKP'nin adayının Gül olduğunu açıklıyor...
Bunun üzerine Abdullah Gül şöyle bir konuşma yapıyor: "Biz esasen cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini istiyoruz... Ancak şu anda bu mümkün değil... O halde şimdi aday oluyorum ama referandum sonucu ' halk seçsin' çıkarsa, süremin bitmesini beklemeyip hemen istifa edeceğim ki devletin tepesine milletin seçeceği kişi otursun..."
Böyle 'kısa dönem' cumhurbaşkanlığı sözü, Gül'e itiraz eden koroyu nasıl da ters köşeye yatırır, değil mi? 22 Temmuz seçimlerindeki gibi allak bullak olurlar.
İster misiniz, " Cumhurbaşkanlığı makamı oyuncak değildir, Gül süresini tamamlasın " diye bağırmaya başlasınlar!
Amma eğleniriz!
Not: Laf aramızda, onlar Gül'ün kalmasını tercih ederler, çünkü böylece altı oklarını atacak bir hedefleri olur. Halkın seçeceği cumhurbaşkanı karşısında ise gıkları çıkamaz.

Yanlış değerlendirme
Dünkü yazıdan sonra bazı okurlarımız " Atatürk döneminde Kemalizm yoktu... Kemalizm daha sonra, Atatürk'ün vefatının ardından oluşturulmuş bir ideolojidir " dedi.
Doğrusunu isterseniz ben de... Atatürk'ün ' Kadro' dergisine karşı çıkmasına, " doktrin oluşturursak inkılapları dondururuz " türü değerlendirmeler yapmasına, pragmatizmine, hiç kompleks duymadan yanlışlardan kolayca dönmesine, Serbest Fırka denemesine filan bakarak böyle olduğunu düşünüyordum.
Hatta bu fikirden hareketle bazı yorumlar da yapmıştım.
Ancak tarih üzerine uzmanlaşmaya çalışan bir okurumuz (adını hatırlamıyorum, gönderdiği epostayı yanlışlıkla silmişim) 1930'ların başında, dönemin Milliyet gazetesinde bir hafta kadar süren " Kemalizm Nedir " başlıklı bir yazı dizisi çıktığından söz etti. Birkaç başka örnek daha verdi.
Dolayısıyla " Atatürk döneminde Kemalizm yoktu " iddiasına artık kuşkuyla bakıyorum.

Kemalizm-Atatürkçülük farkı
Bazı okurlar da Kemalizm ile Atatürkçülük arasında fark olduğunu söylüyor. Sosyolog Prof. Nilüfer Göle de aynı saptamayı yapar.
Peki iki kavram (ya da iki kitle) arasındaki farklar tam olarak nelerdir? Hangi noktalardadır?
Mesela " Kemalistler darbe heveslisidir, Atatürkçüler ise 'Ne şeriat, ne darbe' sloganını atar " deniyorsa...
1980 darbesini yapan Kenan Evren'in, Kemalizm yerine Atatürkçülük kelimesini tercih ettiğini hatırlatırım.
Bir başka nokta: Darbe atmosferi oluşturmak amacıyla düzenlenen cumhuriyet mitinglerine katılanlar Atatürkçü olabilir ama unutmayın ki onları harekete geçiren Kemalistlerdi.
Bu konuyu daha fazla tartışmak gerekiyor.

F.Bahçe'ye 'uzun' gerek
Gelelim Fenerbahçe'ye... Defansına ve orta sahasına pres yapan bir takım karşısında F.Bahçe bocalıyor. Topu kontrollü biçimde çıkarmakta zorlanıyor. Bunun üzerine Lugano, Edu, Önder Turacı, Can Arat ve özellikle Roberto Carlos uzun oynuyorlar. Ancak Kezman bu toplara hâkim olamıyor; çünkü öyle bir özelliği yok. Top orasına burasına çarpıp uzaklaşıyor. Kezman'a havadan değil, defansın arasına ve yerden pas atmak gerekiyor.
Dolayısıyla F.Bahçe'ye... Havadan gelen uzun pasları kontrolü altına alacak... Ya da anında kafayla Kezman'a ve diğerlerine indirecek... Eğer onlar geç kalırsa rakip kaleye arkası dönük biçimde topla bir süre oyalanacak kafa hâkimiyeti yüksek, uzun boylu bir forvet şart... Ayrıca böyle bir forvet, kornerlerde de çok yararlı olur; gol atar, gol attırır ve top çeler.
Ben spor sayfalarındaki transfer haberlerine bu açıdan bakıyorum. Diğer tip forvetlere ilişkin haberler (doğru ya da yanlış, o ayrı konu) beni hiç heyecanlandırmıyor.