kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Ağustos 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Kuzey Irak üstüne

Irak Başbakanı Nuri ElMaliki dün Ankara'ya kolu kanadı kırık geldi: Mukteda El Sadr'ın radikal Şii hareketinin temsilcilerinden sonra Sünni lider İyad Allavi'nin bakanları da hükümete karşı boykot başlattı.
Böylece Bakanlar Kurulu'nun 37 üyesinden 17'si çekilmiş oldu. Geriye yalnızca Şii ve Kürt bakanlar kaldı.
Bir başka deyişle, Maliki sadece Kürtler'in desteğiyle ayakta durabiliyor.
Bu koşullarda Türkiye'nin Kürt liderlere baskı talebine Maliki'den olumlu yanıt beklentisi ne kadar gerçekçi olabilir?
Hiç kuşkusuz topu Barzani'ye atacak. Barzani her zamanki gibi "PKK sorunu askeri değil siyasal yollardan çözülebilir" diyerek Türkiye'ye "Af" çıkarmasını tavsiye edecek. Türkiye bunun üstüne ABD'ye bıçağın kemiğe dayandığı uyarısında bulunup "Ya bir şeyler yap ya da ben yapayım" resti çekecek. ABD buna "Üçlü mekanizma"nın işlemeye devam ettiği, biraz daha sabredilmesi gerektiği cevabını verecek.
Kısacası, sorun labirentte turlamaya devam edecek.

ABD ve Irak'tan hayır yok
Bu kısır döngüde sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için fotoğrafın bütününü görmek gerekiyor:
- Maliki, PKK'ya karşı harekete geçemez. Çünkü, Bağdat yönetiminin Kuzey Irak'ta esamisi okunmuyor. Ayrıca Irak ordusunda Kürt güçler çok ciddi bir ağırlığa ve özellikle Bağdat'ta güvenliğin bir ölçüde sağlanmasında hayati öneme sahip. Ve nihayet petrol gelirlerinin paylaşımı, eski Baasçılar'ın yönetime entegrasyonu ve yaklaşan bölgesel seçimlerin tarihinin belirlenmesi gibi sorunlarla boğuşurken, üstelik bunları bir an önce çözmesini isteyen ABD'nin baskılarını göğüslemeye çalışırken, PKK sorununa ne öncelik, hatta önem verebilir, ne de Kuzey Irak'ta istikrarın bozulmasını göze alabilir.
- Barzani ve Talabani, PKK'ya karşı parmağını kıpırdatmaz. Çünkü öncelikle PKK, Kuzey Irak'ta azımsanmayacak bir taban oluşturdu. Ayrıca iki Kürt lider için PKK, Türkiye'ye karşı ciddi bir koz. O nedenle onu gözleri gibi sakınıyorlar: Son zamanlarda Kandil Dağı'na giden batılı gazeteciler, PKK'nın örneğin İran sınırına yakın Kortek dağlarında Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin kışlasına yerleştiğini, Barzani yönetiminin de buna göz yumduğunu bildirdiler.
- ABD, PKK'ya karşı operasyon düzenle(ye)mez. Çünkü PKK'nın diğer kolu, İran'ın başını ağrıtan PJAK çok işine yarıyor. Kandil'de PKK'nın ve PJAK'ın kampları iç içe. Yöneticileri de: PJAK'ın başı Abdul Rahman Hacı Ahmedi, KongraGel'in yürütme konseyi ve "Kürdistan Ulusal Kongresi" üyesi Ayrıca ABD ile aleni ilişki içinde. Geçenlerde "Kandil'deki kamplarına Amerikalı generallerin gelip gittiklerini" açıkladı. Şu sıralar Washington'da Hacı Ahmedi; Amerikalılar yalnızca "Üst düzeyde temas yok" demekle yetiniyorlar, yani alt seviyedeki görevlilerle de olsa görüşme yapılıyor.
Peki böyle sürüp gidecek mi? Açık söylemek gerekirse, önümüzde üç seçenek var:
- Ya ABD'yle, hatta AB ile bozuşmayı, Güneydoğu'daki hareketlenmeyi ve sınırın öte yakasında BarzaniTalabani peşmergeleri ile de çatışmayı göze alarak Kuzey Irak'a girilecek.
- Ya Barzani ve ABD'nin harekete geçmelerini sağlayacak adımlar atılacak. Onların talepleri açık: ABD öncelikle İran'la işbirliğine son verilmesini bekliyor. Barzani ise Kerkük'ün Kürt özerk bölgesine katılmasıyla sonuçlanacak referandumun ve onun tetikleyeceği gelişmelerin kabullenilmesini istiyor.
- Ya da oyalamaya -ve arada bir gaz almaya-dayalı satüko devam edip gidecek.
Hangisi ehveni şer dersiniz? Ya da hangisi tercih edilmeli?