Cumhurbaşkanı Sezer'in AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan'a yeni hükümeti kurma görevi vermesi ile birlikte siyasi hayatımızda yeni bir süreç başladı . Bu sürecin üç ayağı mevcut. Bunlar;
TBMM Başkanı seçimi,
Cumhurbaşkanı seçimi ve yeni
kabine oluşumu.
Bu üç ayağın AK Parti tarafından başarı ile geçilmesi halinde devlet, siyaset ve ekonomik yaşamda geleceğe yönelik umut ve iyimserlik artabilir . Buradaki başarıdan kastım her üç oluşumda da
AK Parti' nın
'toplumsal merkezin partisi' olma iddiasıyla örtüşe kararlar verebilmesidir. Böyle bir durumda
AK Parti'ye yönelen kendi dışındaki çevrelerden gelen itiraz ve gerilim yaratabilen nitelikteki eleştiri ve tutumlar da dayanaksız kalacaktır.
Peki
'toplumasl merkezde olma' nın gerektiği tutum nedir?
Kuşkusuz bu tutum
'uzlaşma' gerektiren bir tutumdur.
'Dayatma' yerine
'uzlaşma' demokrasimizin bundan sonraki olgunluk düzeyini belirleyecek en önemli tutum olacaktır. Bana göre,
Başbakan Erdoğan'ın seçim gecesinden başlayarak yaptığı konuşma ve takındığı tutumla bu gerekliliğin farkında olduğunu göstermiştir.
Bahsetmeye çalıştığım
'uzlaşma' nın gereğinin yapılabilmesi için hem
AK Parti' nin, hem
TBMM' de var olan muhalefetin ve hem de
TBMM dışındaki çevrelerin uzlaşma girişiminde
Recep Tayyip Erdoğan'a yardımcı olması ülke yararına olacaktır. Ancak,
AK Parti'liler unutmamalıdırlar ki, gerek
2002 ve gerekse 2007 seçimlerindeki seçim zaferlerinin en büyük faktörü ve mimarı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğidir . Recep Tayyip Erdoğan ile AK Partili seçmenler arasındaki gönül bağı sayesinde bugünkü Meclisin ezici çoğunluğu
AK Parti'den olmuştur.
Recep Tayyip Erdoğan, partisini zafere taşıyan bir lider olarak zafer sarhoşluğuna kapılmamış ve seçim sonuçlarından sonra yaptığı konuşmada kendisine oy vermeyen yüzde 53.5 lik kesimin de hassasiyetlerini göz önüne alacağını ifade etmiştir. Bunun anlamı uzlaşmadır. Ancak
Başbakan Erdoğan'ın bu söylemleri de sözde kalmamalıdır. Öte yandan AK Parti'liler,
Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yeni dönemde
'toplumsal merkezin partisi' haline getirme çabalarına destek verirlerse
AK Parti' nin bugün yüzde 46.5 olan oyu,
Adnan Menderes'in 1954 yılında aldığı yüzde 57'lik oya ulaşma potansiyeli şu an için mevcuttur.
Ancak, '
uzlaşma' yerine
'gerilim ve dayatma' politikası izlenirse unutmasınlar ki, Türk seçmeni bugüne kadar dayatmacı uzlaşmaz tutumlara prim vermemiştir. Dolayısıyla yeni dönemde devlet hayatında makul ilişkilerin oluşması, gereksiz kuşku ve gerilimlerden kaçınılması ve siyasal konsantrasyonun gereksiz kavgalara değil, hizmete ve icraata yönetilebilmesi için hem
AK Parti' lilerin, hem de
muhalefetin Başbakan Erdoğan'ın uzlaşma arayışlarına destek vermesi gerekir. En başta da
AK Partililerin kendilerine iki seçim zaferi kazandıran liderleri
Recep Tayyip Erdoğan'ın çevresinde, onun vereceği kararlar doğrultusunda kenetlenmeleri ülkenin hayrına olacaktır.
Yayın tarihi: 8 Ağustos 2007, Çarşamba
Web adresi: http://www.sabah.com.tr/2007/08/08//ayaydin.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.