kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Ağustos 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Meclis'teki çiçek bahçesi

MHP lideri Devlet Bahçeli, üç yıl kadar önceki tarihi konuşmasında Diyarbakırlılar'a "Cumhuriyet'in kuruluşundan beri farklı renk ve kokudaki çiçeklerin barış içinde yaşadığı Türkiye bahçesinde ayrık otları çıkmasına izin vermeyin" diye seslenmişti.
DTP'liler dün bu çağrıya anlamlı bir jestle yanıt verdiler: Bahçeli'ye ellerini uzatarak, Türkiye bahçesinin Güneydoğu serasındaki çiçeklerden bir demet sundular.
İki tarafı da kutluyoruz. Onlar için belki küçük ama Türkiye için büyük, çok büyük bir adımdı.
İki tarafı da alkışlıyoruz. Ama özellikle DTP'lileri. Çünkü seçimlerin başından dün Meclis'e adımlarını atıncaya kadar geçen sürede öyle baskıları göğüslediler, öylesine yoğun ve geniş tahrik kampanyasının ateş çemberinden geçtiler ki, dayanmak kolay değil
İmralı bir yandan, Kandil bir yandan, Erbil bir başka yandan...

Türkiye'ye verilen söz
Daha dün Mesut Barzani'ye yakın bir internet sitesinde onlara şu çağrı yapılıyordu:
"İşgale sadakat yemini etmeyin. Millet sizi seçti, o yeter. İşgalcilerin meclisine hak ettiği değeri verin ama sadık olacağına söz vermeyin! Bu fırsatı kaçırmayın, yemin etmeyerek Türkler'in planını bozun!"
Hiç biri oyuna gelmedi. Bundan sonra da gelmeyeceklerine inanıyoruz. Ahmet Türk'ün dün verdiği "72 milyonu temsil edeceğiz. 72 milyonun sorunlarını çözmek için çalışacağız" sözüne güveniyoruz.
Aysel Tuğluk'un verdiği güvenceye de: "Cumhuriyetimizi demokratikleştirmek hem vekil olarak, hem de anayasal yurttaş olarak öncelikli görevimiz olacak. 'Farklılıklara evet, ayrılıkçılığa hayır' diyerek, etnik ve hatta dinsel milliyetçiliğe prim vermeyeceğiz. Çözümü hep birlikte, Meclis çatısı altında, tam demokraside arayacağız. Bizim Türkiye'ye verilmiş sözümüz budur! "
Bir şey daha söylüyordu Aysel Tuğluk: "Bütünleşmenin, birarada yaşamanın figürleri olmak istiyoruz. Birinci Meclis'in ruhunu istiyoruz."
Birinci Meclis "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesi"ydi. O irade, Türk ve Kürt milletvekillerinin ortak eseriydi.
Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey o ortak iradeyi Meclis kürsüsünden şöyle haykırıyordu:
"Elcezire cephesinde birlikte çarpıştık, Türkler'le beraber kanımızı döktük. Ayrılmadık, ayrılmak istemedik ve istemiyoruz."
O ortak irade Bitlis, Erzurum, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Pozan, Diyarbakır ve Van milletvekillerinin tümünün ortak imzasıyla, barış görüşmelerinin yapıldığı Lozan'a şöyle bildiriliyordu:
"Türk-Kürt tek vücuttur. Kürtler hiçbir vakit Türkiye camiasından ayrılamaz ve bunu ayırmak için hiç bir kuvvetin tesiri yoktur. Avrupa hükümetlerinin Kürtler'i savunmaya yetkileri olmadığı defaatle memleketimiz halkıyla beraber protesto edilmiş olduğu halde, yine azınlıklar arasında sayılmak istenmesi teessüf vericidir. Kürtler her vakit Türkler'le beraber vatan uğrunda daima ölmüş ve ölmeye hazırdır."

Bu Meclis'in işi çok
Birinci Meclis, hep birlikte, hepimizin ortak iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. 23'üncü yasama dönemi Meclis'i ise yine hepimizin ortak iradesiyle Türkiye'yi barışın ve insan haklarının tam egemen olduğu, daha demokratik bir ülke yapacak reformları ileri götürmeli.
Bu Meclis'in işi çok. 11'inci Cumhurbaşkanı'nı seçtikten sonra hiç vakit yitirmeden Cumhuriyet'in en büyük projesi olan AB yolculuğunda son iki yılın rötarını kapatmak için gece-gündüz çalışmak zorunda.
İlerleme Raporu'nun neredeyse eli kulağında. Uyum yasalarını, reform paketlerini o tarihe, yani Kasım'a kadar açtık açtık. Yoksa Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy pusuda bekliyor!