kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Temmuz 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Türkiye'yi anlamak...

( "Rahat ölmek istiyorum" ).
Çoğumuz, yarım anlamak, pek anlamamak istiyoruz.
"Türkiye fotoğrafı" nda istemediğimizi kazımak, istediklerimizle montaj yapmak, "70 milyonluk aile" dediğimizde dahi, hoşlanmadığımızı dışarıda bırakmak istiyoruz.
Kimini üniversiteye, kimini "kamusal alanlar"a, okul bahçesine, nizamiyeye sokmuyor, bir başkasını linç etmek istiyoruz.
Kendi kimliğine, hayatına, tarzına, varlığına saygı bekleyen birçoğumuz, ötekininkini çiğnemekte hiç tereddüt etmiyor.
Esasında, bir an yücelttiklerimizin dahi hakikaten kim olduğunu bilmiyor, hiç önemsemiyoruz.
"Şehit uzman çavuş" zincirine en son Mardin'de eklenen Muzaffer Karaca' dan bir önceki isim.
Fotoğrafta, "Şehit Uzman Çavuş Saadettin Yazıcı" dan "geride kalanlar" ın en kıymetli parçaları:
Tatvan'dan tayin olup Giresun Alucra Tepeköy'deki çatışmada 29 yaşında öldürülen uzman çavuşun memleketi Sivas Güneyköy'deki babaevinde, eşi Esma, oğulları 4 yaşındaki Mustafa ile 2 yaşındaki Alper.
Ne olduğunu bilince, fotoğrafın içini parçalamayacağı insan yoktur.
Lakin şunlar da var:
1. Bir kısmımızda, aslında ölümlere kayıtsızlık.
2. Bir kısmımızda, şehidi yüceltip arkasındaki insanı asla umursamamak.
3. Bir yandan, sivil ve askeri yetkililerin törenlerdeki elbette samimi üzüntüsü; bir yandan bu insanların yaşarken adeta insan yerine konmaması.
4. Şehitliğe övgü, teröre nefret arasında; yakınların, terörü lanetlerken dahi, tüm saygılarıyla da olsa, ölümü, çatışmayı, sivil ve askeri yöneticileriyle devleti sorgulayışının duyulmaması.
5. Bir yandan "Vatan, millet, Sakarya" denirken; konumları, sınıfları, inançları, gelirleri, rütbeleri, kılıkları, eğitimleri, aidiyetleri, halleri yüzünden "aşağı, aşağıda, altta" sayılmalarına, sık sık aşağılanmalarına, kimi siyasetçinin, bürokratın yahut askeri üstün bu yüzden kolayca hırpalaması ile kimi hanımların, beylerin onları, yakınlarını, onlara benzeyenleri aslında "cahil, göbek kaşıyan, köylü, başörtülü" bulmasına dair kesif ve şiddetli ikiyüzlülük.
Derinden acı çektiğine inandığım Komutan, cenazede aileye, "Teselliniz şehit yakını olmanın haklı gururudur. Sakın yılgınlığa, kırgınlığa, umutsuzluğa kapılmayın" diyordu.
Ama ne hükümet bir adım atmıştı umut vermek için, ne de Genelkurmay.
Bu insanlar, on binlerce aile, yaşarken kırgındı!
Daha önce iletilmiş yüzlerce uzman çavuş mesajından birinde diyordu ki, "Arkada bıraktığımız insanların rahat olmasını istiyorum. Daha doğrusu, rahat rahat ölmek istiyorum."
Bir başka uzman çavuş, "Sağlıklı girdiğim meslekte sağlık kaybı yüzünden yeterli rapor alamayınca sokağa atılmak istemiyorum" demişti.
Bir başkası "Bize neden insan hakkı, şefkat yok. Çocuğumuz, eşimiz hastalansa, şehre götürsek, neden Devlet orduevine almaz? Neden insandan saymaz?" diye soruyor, bir diğeri "İlgiyi şehit olduktan sonra görmek istemiyoruz. Çalışırken de insan gibi davranılsın istiyoruz" diye sesleniyordu.
Malulen emekli bir diğeri, "Bir orduevi kapısında nöbetçi er, sizi uzmansınız diye içeri almadığında, o kapıda, kopan bacağınızın, kör olan gözünüzün, terörist beklerken donup kesilen ayak parmağınızın kıymeti yoktur" diye adeta hıçkırıyordu.
Türkiye'yi anlamak istiyorsanız, tüm fotoğraflara ve fotoğrafın tümüne iyi, candan, içten, yakından bakacaksınız.
Hissetmek istiyorsanız Türkiye'yi, fotoğrafın ötesine gidip insanların ruhuna, içine içine, yüreğine dokunacaksınız.