kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Temmuz 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

30 yılımı 2 bavula sığdırarak geldim

BARIŞ ERDOĞAN
Polonyalı Magoşa Işıklar

Gazeteci Aykut Işıklar'ın eşi Magoşa Işıklar: Türkiye'de beni en mutlu eden şey, yabancı olduğum için kimseden aşağılayıcı bir söz işitmemek; kötü tavır görmemek oldu. Türkler, yabancılara çok yardımcı oluyor

Polonya'nın Poznan kentinde sakin bir hayat sürdüren Magoşa Işıklar'ın hayatı Ağustos 1989'da Türkiye'den 'Sopot Müzik Festivali' için gelen heyete rehberlik etmesiyle bir anda değişti. Heyette yer alan Kayahan, Nilüfer, Ahmet San gibi medyatik isimlerin arasında magazin gazetecisi Aykut Işıklar da vardı. Şaka ile karışık başlayan flörtleri sonunda mutlu bir evliliğe dönüştü ve Magoşa Işıklar, 30 yılını iki bavula sığdırıp Türkiye'ye gelme öyküsünü GÜNAYDIN'a anlattı.

ŞAKACIKTAN NİŞANLANDIK

* Sopot Müzik Festivali için Polonya'ya gelen Türk heyete rehber olarak görevlendirilmiştim. O tarihte Samsun ve Ankara vapurlarını Türkiye için üreten bir gemi şirketinde dış ticaret departmanında çalışıyordum. İlk üç-dört gün Aykut ile neredeyse hiç konuşmadık.

*
Son gün Kayahan'ın şarkı söylediği gecenin sonunda bir bara kutlamaya gittik. İlk kez orada Aykut bana "Magoşa sen evli misin? Türkiye'de yaşar mısın?" gibi sorular sormaya başladı. Türkiye'yi biliyor, Türkleri tanıyordum. Orada Aykut bir yüzük buldu, şakacıktan nişanlandık. Ertesi sabah otobüsle havalimanına gittik; ben orada ağlamaya başladım.

* Aykut, Türkiye'ye döndükten sonra her gün beni telefonla aramaya başladı. Aşkını ifade edebilmek için Nilüfer'in söylediği, Kayahan'ın parçası olan 'Seni Seviyorum'u bana telefonda dinletiyordu.

SADECE AYKUT İÇİN GELDİM!


* Herhalde o dönem bütün gelirini telefona yatırdı. Baktım bu işler böyle telefonla olacak gibi değil. O zamanlar ben 30 yaşındayım, Aykut 40. Hayatta bir karar almak lazımdı. Türkiye'de yaşayan bir arkadaşım beni davet etti. Böylece Aykut'u ve çevresini tanıma fırsatı bulacak, kararımı verecektim.

* Aykut beni sanatçı, gazeteci arkadaşlarıyla tanıştırdı; çalıştığı SABAH gazetesine götürdü. Sonra ailesiyle tanışmak istedim. Ailesinin üyelerini görünce içim iyice rahatladı. Hepsi kültürlü, Avrupai insanlardı. Orada "Tamam bu iş, evlenelim, bir deneyelim" dedim.

*
Bu kararı almak benim için çok zor oldu. Ailemi, iş kariyerimi, arkadaşlarımı ve vatanımı terk ediyordum. 30 yaşındaydım, kurulu bir hayatım vardı. Belki bu kararı daha genç yaşta alsaydım benim için daha kolay olacaktı.

* Ne Türkiye, ne Türkler, ne de para pul için; sadece Aykut için Türkiye'ye geliyordum. Evlendikten sonra ülkemde yaşadığım 30 yılı iki bavula sığdırıp geldim. Bu gerçekten çok zor bir karardı.

*
Komünist dönemde bir yabancı ile evlenmek ayrı bir sorundu. Türkiye ile bizdeki kurumlar farklı. Burada evlenebilmek için Aykut'un Türkiye'deki belediyeden bekar olduğu ve benimle evlenmesinde sakınca olmadığına dair bir belge alması gerekiyordu. Halbuki Türkiye'de bu belgeleri, nüfus idaresi veriyor ve sadece 'Aykut Işıklar bekardır' diye bir kağıt veriyordu.

'RAMAZAN HUZUR VERİYOR

* İşlemler bir noktada tıkandı. Mahkemeye gittim. O sırada Aykut, Kartal Belediye Başkanı'na durumu anlattı. O da imzalı mühürlü Türkiye'de hiçbir geçerliliği olmayan bir kağıt hazırladı. Böylece muradımıza erebildik. Polonya'da nikahımızı kıydık. Tek kelime bile Lehçe anlamayan Aykut, nikah ve düğünde başrol oynayan bir figüran gibiydi.

*
Türkiye'ye geldiğimde ilk işim Türkçe öğrenmek oldu. TRT 1'deki 'Susam Sokağı'nı izleyerek Türkçe öğrenmeye başladım. Selahattin Duman'ın o zamanki eşi Bilge, TÖMER'de (Türkçe Öğretim Merkezi) çalışıyordu. Dünyalar iyisi bir insandı, çok iyi bir öğretmendi. Sayesinde Türkçeyi öğrendim.

* Türkiye'de beni en çok mutlu eden şey, yabancı olduğum için hiç kimseden bu zamana kadar aşağılayıcı bir söz işitmemek; kötü bir

tavır görmemek oldu. Tam tersine Türkiye'de insanlar yabancılara yakınlık gösteriyor, yardımcı oluyor. Oğlum Güneş doğduğunda, komşular yemek getirirdi.

*
Komşular dini bayramlarımı kutluyor ve bu beni çok sevindiriyor. İki din, iki kültürü biz bu evde yaşıyoruz. Ramazan ayında iftar sofrası, davetler huzur veriyor. Ezan sesini duyduğumda duygulanıyorum, tüylerim ürperiyor. Aynı şekilde Paskalya ve Noel'i de evimizde kutluyoruz.

* İktisat mezunuyum, Polonya'da çalışıyordum. Türkiye'de evliliğimizin birinci yılında Güneş doğdu. Güneş'i bir bakıcıya emanet etmek istemedim, anneliğin tadını çıkardım. Sizin kolejlerde yetişsin, ufku açık olsun diye büyüttüğünüz çocuk; bakıcının elinde 'ayıptır', 'günahtır' diyerek; korkak ve cahil yetişiyor.
Haberin fotoğrafları