kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Darbelerden haberdar olan teşkilat bu bilgiyi bağlı olduğu başbakanlardan bile gizlemek zorunda kaldı.

Darbeler ve sıkıyönetimler gizli servisi de vurdu

Ferhat Ünlü
Darbeleri hükümetlere haber vermemekle suçlanan eski MİT yöneticilerinden Cevat Öneş, askeri müdahalelerin MİT'i çağın gerisinde bıraktığını söylüyor..
İLİŞKİLİ HABERLER
Darbeler ve sıkıyönetimler gizli servisi de vurdu
BAŞLARKEN
Türkiye'nin istihbarat geçmişi, tarih araştırmalarının en netameli, en çetrefil kısmını oluşturuyor. Modern milli istihbaratın başlangıcından itibaren yaklaşık yüz elli yıllık zaman diliminde geriye doğru yolculuk yapmanın önünde epey engel var. İstihbaratın, doğası gereği, "gizli saklı" bir faaliyet olması bu engellerin başında geliyor. Ayrıca Türkiye'nin, Ermeni ve Kürt meselesi gibi 20. yüzyıla çeşitli dönemlerde damgasını vurmuş ve uluslararası nitelik kazanmış iki temel sorunla uğraşması Türkiye'deki istihbarat araştırmalarını daha hassas kılıyor. Bu açıdan, değil beş on yıl öncesine dair araştırma yapmak, Teşkilatı Mahsusa'nın yaklaşık 100 yıl önceki faaliyetlerine dair belgelere ulaşmak dahi zor. Bu yazı dizisi için görüştüğümüz emekli istihbaratçılardan Cevat Öneş, Nuri Gündeş, Burhan Basgün ve Yavuz Ataç kamuoyunun bilmediği ve merak ettiği konularda önemli açıklamalarda bulundular. Yüz yüze ya da telefonla konuştuğumuz, tanıdıkları vasıtasıyla temas kurduğumuz kimi istihbaratçılar, çeşitli sebeplerle yazı dizisinde isimleriyle görüş beyan etmeyeceklerini belirttiler. Aralarında bugüne dek hiç konuşmayanların da bulunduğu bazı istihbaratçılardan açıklama yapmak isteyenler oldu, ancak onlarla da zaman konusunda anlaşma sağlanamadı. Sonuçta dizide adı geçen bütün MİT mensuplarına ulaşıldı ve cevap haklarını kullanabilecekleri kendilerine bildirildi. SABAH'ın, farklı kaynaklardan yararlanarak hazırladığı bu yazı dizisi, Türk istihbarat tarihinin kimi bilinmeyen yönlerine ışık tutmayı amaçlıyor.

Milli İstihbarat Teşkilatı'nın, tarihte ilişkilendirildiği Türk istihbarat örgütlerinin başında Teşkilatı Mahsusa geliyor. Ne var ki, modern Türk istihbaratının köklerini, Birinci Dünya Savaşı yıllarında dünyanın çeşitli bölgelerinde faaliyet yürütmüş, dışa dönük bu yarı askeri örgütten ziyade 19 yüzyılın sonu ve 20 yüzyılın başına dek hâkim olan İstibdat Devri'nde içe dönük çalışan, Sultan II. Abdülhamit'in gizli hafiye örgütü "Yıldız"da aramak daha doğru. Başta Sherlock Holmes'un maceraları olmak üzere pek çok polisiye yazın ürününü Yıldız Sarayı'nda özel bir büro kurdurarak tercüme ettirip okuyan II. Abdülhamit, Türk tarihinde yalnızca istihbaratın değil, psikolojik harbin de ilk uygulayıcısı olarak nitelendirilebilir. Türk gizli teşkilatlarının temeli Yıldız ile atılmıştı. MİT'in İstanbul Bölge Başkanlığı'nın Yıldız'a kurulmuş olması da elbette bu tarihi olguyla doğrudan ilişkili. 1880 yılında kurulan "Yıldız İstihbarat Teşkilatı", MİT'in resmi tarihçesini yazan teşkilat mensubu Dr. Erdal İlter'e göre, özel çıkarlara hizmet veren bir kuruluş haline gelmişti. Bunda, pek çok uzmanın belirttiği üzere, Yıldız'ın "jurnalci" yapısının büyük etkisi var. Abdülhamit hatıralarında, bugün hâlâ etkileri görülen bu istihbarat anlayışını savunurken, "Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya karar verdim. İşte düşmanlarımın jurnalcilik dedikleri şey budur" demişti.

CIA'YA İLHAM VEREN ÖRGÜT
Yıldız'ın kurulmasında İngilizler etkili olurken, Teşkilatı Mahsusa ise İttihatçıların genel politikasından ötürü Alman etkisinde kalacak ve Eşref Sencer Kuşçubaşı gibi neferler, meşhur İngiliz casusu Lawrence ile Arabistan'da mücadele etmek zorunda kalacaktı. Başta, Şuayyibe'de intihar eden Teşkilatı Mahsusa Reisi Süleyman Askeri olmak üzere 30 bin kişilik örgüt kadrosunun çoğu yurtdışında faaliyet gösterdi. Öğretim üyesi Kaya Karan'ın MİT mensupları için hazırladığı "Türk İstihbaratının Tarihçesi" adlı çalışmada, Teşkilatı Mahsusa'nın amacı, "İhanet şebekelerini ortadan kaldırmak, dışarıdaki belirli hedeflere karşı sabotajlarda bulunmak, Osmanlı topraklarındaki gizli servislere karşı mücadele etmek" olarak açıklanıyor. Karan'ın sözünü ettiği yöntemler teşkilatın, 1947'de kurulan ABD gizli servisi CIA'e bile ilham verdiği tezini destekler nitelikte. Amerikalı bir araştırmacının Birinci Dünya Savaşı'ndan yıllar sonra Türkiye'ye gelip Eşref Sencer Kuşçubaşı ile görüşmesi de ilginç bir ayrıntı olarak gizemini koruyor.