kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Mayıs 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Bunların niyeti faşizm

Sözlüklere bakarsanız 'ulusalcılık' kelimesinin karşısında 'milliyetçilik' yazdığını görürsünüz. Ancak ülkemizdeki siyasi ve toplumsal yapı, bu iki kelimenin farklılaşmasına yol açmıştır.
Fark şurada: Din, milliyetçiliğin içinde, önemli bir boyut olarak yer alır. Bu din boyutunu, milliyetçilikten çıkardığınızda geriye ulusalcılık kalır.
Bazı saf vatandaşlar, ulusalcılığı "ülkesini sevmek" sanıyor. Ulusalcılığı pompalayan operasyonları eleştirdiğimiz zaman, "Ülkemi seviyorum, bunun nesi kötü" diyorlar. Elbette kötü değil. Ama keşke ülkesini sevmek ile ulusalcılık aynı şey olsa. Değil ki!
Bugün Türkiye'de vazedilen ulusalcılık, otoriter bir rejim oluşturma sevdasıdır. Bu arzu birkaç adım daha ileriye götürüldüğünde totaliter bir rejime, yani faşizme varır.
İşte örnek...
Ama önce bir soru: Sizce yükseköğretimin yani üniversitenin temel amacı nedir?
Şöyle: Doktorluk, mühendislik ya da tarihçilik gibi... Belli bir bilimi öğrenmiş, onu uygulamaya ve geliştirmeye hazır insanlar yetiştirmek.
Ama eğer Yükseköğretim Kurumu'nun (YÖK) yasasına (4'üncü ve 5'inci maddeler) bakarsanız, Türkiye'deki yükseköğretimin başka amaçları olduğunu görürsünüz: "Atatürk inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı... Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan... Toplum yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisi ile dolu... Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren..." kişiler yetiştirmek.
Yasa bu görevleri üniversite mezununa yükledikten sonra, 'nihayet' şöyle devam ediyor: "Hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı..."
Yani YÖK yasasının bu maddesinde bilim 'beşinci' sırada yer alıyor!
Bunu ilk gördüğümde, "12 Eylül darbesinin hazırladığı yasa işte böyle olur" deyip geçmiştim.
Meğer hata yapmışım.
Star gazetesinde yazan Prof. Eser Karakaş, YÖK'ün geçtiğimiz cuma günü çıkardığı yönetmeliğe dikkatimizi çekiyor. Bu yönetmelik yurtdışından alınan diplomalarla ilgili.
Yönetmeliğe göre... Yurtdışından alınmış bir diplomanın, Türkiye'de de geçerli olabilmesi için... Öğrencinin okuduğu herhangi bir dersin, anayasaya ve YÖK'ün yukarıda değindiğim 4'üncü, 5'inci maddelerine ters düşmemesi gerekiyor.
Bunun anlamı şu:
Diyelim ki İngiltere'nin ünlü üniversitesi Oxford'da okuyorsunuz... Danışman hocanız, Kürtlerle ya da tarikatlarla ya da 1915 olaylarıyla ya da ne bileyim, mesela eşcinsellerle ilgili bir dersi almanızı söyledi... Siz de hocanızın tavsiyesine uydunuz...
Diplomanızla birlikte sevinçle ülkenize döndüğünüzde, "Hop, dur bakalım" diyecek YÖK, "Bu diploma Türkiye'de geçmez."
Niye?
"Çünkü okuduğun şu ders yasamıza aykırı."
Hatırlayın: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, herkesin "devlet ideolojisini" benimsemesini istemişti...
Ben de böyle talebin, böyle bir arzunun, ancak Stalin Rusya'sı ya da Nazi Almanya'sı gibi totaliter rejimlerde geçerli olduğunu söylemiştim.
Bu eleştirimi abartılı bulanlar olmuştu.
İşte buyurun: YÖK'ün diploma denklik yönetmeliği tam da bunu yapıyor.
Siz istediğiniz kadar, "Yahu ben ülkeyi seviyorum, icabında onun için ölmeye hazırım" diye bağırın....
Ya da mesela, "O dersi okudum, çünkü karşı tarafla mücadele etmek için fikirlerini, iddialarını bilmek zorundayım" diye itiraz edin.
Fark etmez. Madem o dersi okudunuz, zihniniz bulanmış, hatta kanınız dahi bozulmuştur.
Artık makbul vatandaş değilsiniz.