kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Mayıs 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
atv
Kanal 1
ABC
ASLI AYDINTAŞBAŞ

AK Parti'ye yapılan teklif

Emekli diplomat Gündüz Aktan'ı aradığımda, MHP'den milletvekili adayı olmayı yeni kabul etmiş, hala biraz şoktaydı.
Önce siyasete atılma kararını kutladım partiler diplomat, işadamı, sanatçı, bürokrat kökenli isimleri ne ölçüde Meclis çatısı altında toplayabilirse, siyasetin seviyesi de o kadar yükselecek. Aktan, başarılı bir Dışişleri kariyeri sonrasında köşe yazarı olarak milliyetçi/ulusal çizgiye yönelmiş, ancak zeki analizleri ve sıra dışı mantığıyla klasik ulusalcı reflekslerin dışında düşünebilen, günlük tempoda "okunması gereken" yazarlardan biri olmuştu.
Fakat benim arama nedenim, siyasi kariyerini konuşmak değil, salı günkü Radikal gazetesindeki yazısını irdelemekti. Aktan'ın "Akıllanmamak" başlıklı yazısı, gerçekten de başlıktan anlayacağınız ölçüde sert, bir o kadar da kafa karıştırıcıydı. Katılmasam da gazeteci merakımı kabarttı.
Yazıda aslında emekli diplomat AK Parti'ye "Baba" filminde Marlon Brando'nun ölümsüzleştirdiği gibi "Sana reddedemeyeceğin bir teklif yapacağım" diyordu.
Aktan özetle AK Parti'nin cumhurbaşkanının halk tarafından seçmesi ısrarından vazgeçmesi gerektiğini, çünkü bunun "Cumhuriyet'in kurucu ilkelerini savunanlar" tarafından kabul edilemeyeceğini söylüyor. Emekli diplomat "rejimle sorunu olduğu" düşüncesinde olduğu AK Parti'ye şu teklifi yapıyor: "AKP uzlaşı olmadan cumhurbaşkanını seçtirmekten artık vazgeçmeli. Rejimle sorununu halletmek istiyorsa, milletvekili adaylarını ona göre seçmeli. Türk kimliğini üst kimlik olarak tanıdığını ilan etmeli. İddia ettiği gibi laikse, Anayasa'nın 24. maddesindeki tüm unsurları tek tek benimsediğini sözle ve uygulamayla kanıtlamalı."
Yazının sonunda bir de "Yoksa...!" bölümü var. Aynen şöyle "Yoksa kaybeder. Kaybetmenin seçim ve darbe dışı yolları da var. Batı'nın itiraz etmediği..."
Burada Aktan'ın ima ettiği, bir süredir Ankara'da dillendirilen bir dedikodu. Yani cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, hatta cumhurbaşkanlığı konusunda ısrarcı olursa AK Parti'ye yönelik "kapatma davası" gelebileceği.
Aktan'ın iddiası doğruysa, "sistem" ya da "devlet" diyebileceğimiz mekanizma, AK Parti'ye şu mesajı veriyor: "Bak, sen ekonomiyi iyi götürdün, trenleri güzel işletiyorsun, hükümette çalışkansın. Bununla yetin. Ancak daha ötesine, yani sistemin temel direklerine, cumhurbaşkanlığına, anayasaya falan dokunma. Yoksa her şeyi elinden alırız."
"Trenleri işlet, yolları asfaltla, ekonomiyi düzelt, ancak daha fazlasını isteme" teklifi. Dün sohbet ettiğim bir bakanın deyimiyle "Sen hamallığa devam et, gerisine karışma" seçeneği.
Aktan'a bunun Soğuk Savaş döneminde Fransa ve İtalya gibi ülkelerde komünist partilere sunulan "seçenek" gibi olduğunu hatırlatıyorum: Belediyelerde iktidara gelebilirsin ancak hükümeti asla düşünme! Benzetmemi onaylıyor.
Bu durumun kolay izah edilemez olduğu konusunda şüphe yok.
Ancak demokrasi argümanını bir kenara bırakalım. Bir an için diyelim ki, böyle bir "gizli teklif" gerçekten var. O zaman anlayamadığım iki şey var. Birincisi, madem bu partiyi sistemsel, varoluşsal anlamda "meşru" görmüyorsunuz, bu neden 4.5 yıl sonra, son dakikada ortaya çıkıyor? Genelkurmay bildirisine gelene kadar, CHP dışında sistemin tüm birey ve mekanizmaları, AK Parti hükümetini kabul etmiş, hatta Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına bile "Evet" demiş gözüküyordu. Bu ülkede Annan Planı'ndan tutun anayasa değişiklik paketlerine kadar çok değişmeler oldu. Yapılan itirazlar, AKP'nin varlığına değil, şu ya da bu politikaya yönelikti. Oysa bu ölçüde varoluşsal bir itiraz varsa, nasıl olur da 4.5 yıl dillendirilmez? Bir inandırıcılık sorunu yok mu?
Anlayamadığım ikinci nokta, nasıl olup da seçimlerin yapıldığı, demokratik kuralların geçerli olduğu bir ülkede sistemin kendi kudretinden bu ölçüde emin olduğu. "AK Parti ebediyen ekonomiyle, vapurların işletmesiyle ilgilensin gerisine uzanmasın" diyenler, sonsuza kadar bu sistemi kontrol edebileceklerinden, toplum mühendisliğinde aksatmadan başarılı olacaklarından nasıl emin olabiliyorlar?
Bu da Aktan formülünün ikinci zayıf noktası...