|
|
|
|
|
|
Görüntü yabancı gözyaşları Türk!
Fethullah Gülen kent kent dolaşıyor... Ankara'ya, Çorum, Malatya, Diyarbakır, Konya, Antalya, Aydın'a gidiyor... Buralarda konferanslar veriyordu. Böylece onun vaazlarını dinlemeyenlere de ulaşmış oluyordu.
Anti-Darwinist! Kuran, bilim, Darwinizm'in eleştirisi, toplumsal adalet gibi konuların yanı sıra işlediği temalardan biri de bir 'Altın Nesil' yetiştirmekti. Kabaca söylersek, 'altın nesil' kavramı; zeki, yetenekli, terbiyeli, dinine bağlı ve aynı zamanda pozitif bilimlerle de donatılmış bir kuşağın yetiştirilmesine ilişkin projesinin genel adıydı. MSP'nin de sempatisi sayesinde Fethullah Gülen cemaati daha da büyümüştü. Yıldızı giderek parlıyordu. 1976'da Manisa'dan İzmir Bornova'ya tayin edildi. Hoca'nın cuma vaazları dolup taşıyordu. Artık açıkça belli olmuştu: Fethullah Hoca klasik Nur cemaatinin içinde yer almayacak... Mesela Yeni Asyacılarla birlikte hareket etmeyecek... Onun yerine kendi çizgisini, kendi tarzını oluşturacaktı. Diğerlerine danışmadan, kararlarında bağımsız davranacaktı.
Selam İstanbul 1977'de Fethullah Gülen görevli olarak Almanya'ya gitti. Burada da konferanslar verdi: Berlin, Frankfurt, Hannover, Hamburg, Münih... Bu yıl önemli bir olay daha oldu: Fethullah Hoca ilk kez İstanbul'da, Eminönü'ndeki Yeni Cami'de vaaz verdi. Ağustos ayındaki o vaazdan sonra eylül ayında bu kez Sultanahmet Camii'nde bir vaaz daha verdi. Onu dinleyenler arasında Başbakan Süleyman Demirel ve Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil de vardı. Fethullah Gülen artık İstanbul'a gelmeyi; Türkiye'nin siyasi değil ama ekonomik ve kültürel 'başkentinde' faaliyet göstermeyi düşünmeye başlamıştı. Cemaatinin büyümesi için buna mecburdu. Hem yurtiçi gezilerinde, hem de Almanya seyahatinde gördüğü ilgi onu iyice cesaretlendirmişti. Edirne'den İzmir'e giderken duyduğu tedirginliği artık geride bırakmıştı. 1978'de önemli bir olay daha oldu. Şubat ayında Gülen cemaati bir dergi çıkarmaya başladı: Sızıntı. Sızıntı dergisi genel olarak 'Nurcu' çizgideydi. Yani İslami bilgilerin dışında, Bediüzzaman'ın yaptığı gibi Kuran ile evren arasında paralellikler kuruluyordu.
Ah O Gözyaşları! Fethullah Gülen'in de 'M. Abdülfettah Şahin' takma adıyla yazdığı Sızıntı dergisinin ilk sayısı büyük ilgi görmüştü. Bunun en önemli nedeni kapağında yer alan 'Ağlayan Çocuk' resmiydi. Bu resim hem Gülen cemaatinin, hem İslami kesimin, hem de Türkiye'- nin o dönemki ruh halini çok iyi yansıtıyordu. Gülen'in kaleme aldığı başyazı, "Bu ağlamayı dindirmek için yavru" başlığını taşıyordu. İşin ilginç yanı bu resim yurtdışından alınmıştı. Gözyaşı döken oğlanın ortalama bir Türk çocuğuyla bir alakası yoktu. Bu tema, yani "Türk'e ya da Anadolu insanına benzemeyen, sarışın, mavi gözlü insanlara duyulan ilgi" daha sonra da devam edecek... 1983'teki Özal iktidarından sonra adeta patlama yapacaktı... Hâlâ da özellikle reklamlarda bu imge, bu hayal, bu arzu varlığını devam ettiriyor. Biteceği de yok! Neyse... Bunlar olurken ülkede 'anarşi' adı verilen dönem başlamıştı. Herkes herkesle kavgalıydı. Her gün birileri öldürülüyordu. Eğimli zeminde ülke 12 Eylül 1980 darbesine doğru gidiyordu.
|
|
|
|
|
|
|
|
|