ANADOLU'DA Yörsan'ın peynirlerini bilmeyen yoktur neredeyse. Kaşar, tereyağ, kaymak, dil, lor, dil, karabiberli, kekikli, mantar, cevizli, fındıklı, antep fıstıklı, kırmızıbiberli, çeşni mozerella, Van Otlu, Urfa, Antep, Mihaliç, İzmir Tulumu ve Kıbrıs Hellim'i... Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Hatta Yörsan'ın ünü Türkiye'yi de aşıp ta Japonya ve Amerika'ya bile ulaşmış. Japon Havayolları ile Japonya'ya uçarsanız, yiyecek listesinde Yörsan'ın yoğurdunu görebilirsiniz. 2002 yılı rakamlarıyla 49 trilyon lira ciroya sahip şirketin, Balıkesir-İzmir yolu üzerindeki restoranı da en az peynirleri kadar ünlü. Bu restoran özellikle İstanbullu tatilcilerin uğramadan geçemediği bir mekan. Gelin, bakkal dükkanı ile başlayıp peynir ve zeytin ticareti ile devam eden ve İstanbul Sanayi Odası'nın 500 büyük firması arasına giren Yörsan'ın öyküsünü, kurucusu Sebahattin Yörük'ten dinleyelim.
* Nasıl başladı peynircilik? Biz Yörsan'ı üç kardeş kurduk. 1960 yılında askerlik için Van'dan Ankara'ya geldim. Cumhuriyet Muhafız alayında askerliğimi bitirdikten sonra Van'a dönmedim ve Ankara'da bir bakkal dükkanı açtım. Sonra kardeşim İzzettin'i, ardından da Şerafettin'i yanıma aldım. 1969'a kadar bakkal dükkanı devam etti. 1969 yılında peynir ve zeytin ticaretine başladık. 1979'a kadar bu ticaret devam etti. 79'da Balıkesir'de bir mandıra satın aldık. 1984 yılında da fabrikayı kurduk. O gün bugündür de üretim devam ediyor.
* Yörsan'ın markalaşması nasıl oldu? O zamanlar pastörize süt üretimi ve ya kültür peynirciliği yoktu. Herkes kendi yoğurdunu, peynirini kendisi yapıyordu. Biz bu işi sanayiye dökelim diye düşündük. Gıda teknolojileri konusunda dünyanın bir numarası sayılan Alfa Laval'dan teknoloji aldık. Aslında işe başlarken kimse bize inanmadı. Kimse bu şekilde peynir üretileceğini düşünmüyordu. Bu konuda üretici de azdı. Kaliteli de üretim yapınca herkes tarafından beğenildi ve çok tuttu. Zamanla Anadolu'nun her yerine ürün göndermeye başladık. Biz Türkiye' de ilklerini gerçekleştirmiş bir firmayız. Yöresel peynir grubunu ilk defa satışa sunduk. Hem dünyanın hem de Türkiye'nin en büyük peynir fabrikalarından birine sahibiz. Şu anda günde 500 ton süt işleme kapasitesi ile çalışıyoruz.
* Markalaşmada en çok neye dikkat ettiniz? İşin başı kalite. Kaliteli mal ürettiğinizde eninde sonunda birileri sizi farkeder. Bir de tüketici ile iyi iletişim kurmak çok önemli. Ben Türkiye'nin her yerine gittim. Ürünümü anlattım. Birilerinin bizi anlatmasını değil bizim kendi kendimizi tüketiciye anlatmamızı tercih ettik. Bu da tüketicide güveni artırdı. Biz işe başladığımızda kültür peyniri nedir kimse bilmiyordu.
* Süt ve süt ürünlerinde ihracat zordur ama yurtdışını zorladınız mı? Japonya ve Amerika'ya satışımız var. Gemiyle soğuk hava depolarında gidiyor ürünler. Japon havayollarının yemek listesinde Yörsan yoğurdu görebilirsiniz. Japonlar önce peynir aldı. Beğenince diğer ürünlerden de istedi. Şimdi onlara nar suyu göndereceğiz. Hedefimiz dünya markası olmak. Kuveyt ve Kuzey Kıbrıs'la da temaslarımız var.