kapat
26.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Tatiller üç güne çıksın!

11:00 Büroda, sütlü kahve elde. Evde oturmak amma iyi geldi. İşe alışmak da daha kolay oluyor böyle ekstra tatil yapınca. Haftada üç gün tatil kesinlikle daha iyi bir şey. Haftada dört gün çalışmak, insanlık için daha uygun.

Almanya'da öyle yapmaya başlamışlar. İşten adam atmak yerine maaşları düşürüp dört günlük çalışmaya geçmiş araba fabrikaları. Eh onlar yapar tabii. Zaten eşek yüküyle para verdikleri için... Maaş üçte ikisine düşünce de insan gibi yaşayabiliyorlar... Ama tümüyle evde oturup evden iş göndermek söz konusu olsa sanırın ben yarıya da düşmesine razı olabilirim... Zaten paranın yarısı yola gidiyor. Ve de tabii manasıca verdiğimiz yemek paralarına... Evet evet... Kesinlikle evde çalışılmalı...

Evde oturunca oturup kitap okudum ben de. Orhan Pamuk'un "Kar"ını bitirdim sonuda. Kaç haftadır elimde oyalanıp duruyordu... Canım atlayıp Kars'a gitmek istiyor. "Karpalas" otelinde kalıp bütün o mevzuların geçtiği kahvehanelerde oturup birer çay içmek istiyorum. Tabii eğer atmadıysa isimleri... Sonra o Ermeni konaklarını dolaşacağım tek tek. Ve üç kavanoz bal ile bir teker kaşkaval peyniri alıp geri döneceğim... Kars hatırası diyip, yer dururdum peynir ve balı...

Esasında romanı, konusunun geçtiği yerde okumak kadar zevkli bir şey yok. Bunu bir kerecik yapabilmiştim. Amin Maulouf'un Taşkent'ini okurken tesadüfen Taşkent'deydim. Gerçi kitap pek de orada geçiyor denilemezdi ama yine adı Taşkent'di ve ben de Taşkent'te "Taşkent Oteli"nde kalıyordum. Çok keyifliydi.

Orhan Pamuk'un Yeni Hayat'ını okurken bunu çok yapmak istemiştim. Sözünü ettiği istikametlere, aynı romandaki sırayla gitmek istemiştim. Aynı otobüs firmalarından, aynı koltuk numarasından yer alıp günlerce gecelerce yolculuk etmek. Ve aynı yerde kaza yapmak... Delice biliyorum ama istemiştim işte...

Ne olacak bu Tolga?
Şimdi ben bu Tolga'yı ne yapacağım? Adam düpedüz kandırmış beni. Çok şeker, çok hoş ama kandırmış işte. Güya ilk görüşte aşık numarası yapmış ama öyle değilmiş işte... Tamamen değilse de büyük bir oranda dolduruşa gelmiş. Ve belki de arkadaşlarını hayal kırıklığına uğratmamak için benimle takılmıştır. Bundan nasıl emin olabilirim ki? Erkekliğin onda dokuzu gaza gelmek değil midir? Erkekler dolduruşa gelip evleniyorlar bile. Gerçi bu durumda kız mı erkek mi zarara uğruyor o da ayrı bir tartışma. Sonuçta kızın istediği olmuş oluyor.

Nasıl da her konuyu evlenmeye getirebiliyorum bazen kendime hayret ediyorum. 31 yaşında bekar bütün kızların hakikaten derdi bu mudur? Hayatımdan şikayetçi değilim. Etrafımda kimse "evlen" diye tutturmuyor. Ne annem -ki bu çok enteresan bir durum değil, iki kere terk edilmiş bir kadın olarak evlilik düşmanı olması çok normal- ne babam, ne de arkadaşlarım... Yani Bridget Jones gibi "bencil evlilerin" saldırısına ve aşağılamalarına maruz değilim. O zaman neden bende bir treni kaçırmışlık hissi var? Neden "Bundan sonra erkekler sadece ve sadece benimle yatıp kalkacak ama asla evlenmeyecek" gibi bir paranoya içindeyim?

Bugüne kadar hiç evlenme teklifi almadığım için olabilir mi? Ne kadar tuhaf. Bir sürü sevgilim oldu, kimisiyle de ciddi aşklar yaşadım ama hiç birisi bana evlenme teklif etmedi! Allah allah! Neden acaba? Modern erkekler evlenme teklifi etmeyi mu unuttular? Yoksa Türk erkekleri böyle bir şeye alışık mı değil? Görücü usulü evlenme adetinin genetik bir tezahürü olabilir mi? Yani severek evlenme biz Türklerin genlerine henüz işlememiş dolayısıyla severek evlense de evlenme teklifi henüz yapamıyor. Tabi tabi... Sen kendini böyle teselli et bakalım... Genetik tezahürmüş.

TKİMSE SENİNLE EVLENMEK İSTEMİYOR İŞTE. BU KADAR BASİT!
Çok da umurumdaydı... Ben de sizinle evlenmek istemiyorum.

Parmak ağrısı...

Bugün Salı ve benim her tarafım hâlâ ağrıyor. Bu Cumartesi de temizlik sorunumu çözemedim ve her yeri kendi başıma temizledim. Amma zormuş ha... Ellerim ağrıyor. 30 milyon versem mi acaba? Ama.. ama... bu kadar para... Yok katiyen veremem... Ne yapalım. Evin her yeri de pırıl pırıl olmayıversin. Evime gelip tozdan şikayet eden de yok zaten. Eden varsa o zaman kendi temizlesin.

Evet. Kendileri temizlesin. Benim şikayetim yoktur!

Tuğçe BARAN



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır