kapat
20.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Tartışmak.. Eleştirmek.. Yıpratmak..

"Geceleri başımı yastığa koyduğumda huzur içinde uyuyorsam, bu Ordumuz sayesindedir" diye kaç kez yazdığımı unuttum.

Ülke geneli de benden farklı değil.. Ne zaman anket yapılsa, ülkede en güvenilen kurum olarak "Ordu" çıkar, arkasından gelenlere fark atarak, hatta toplamlarından fazla oy alarak..

Sonuçların böyle olmasını, sadece Ordu'ya bağlamak hatalı olabilir.. Öteki kurumlar kendilerini o kadar güvenilmez hale getirdiler ki, tutunacak dal arayanlar, Ordu'ya sarılıyorlar..

..ve de bakın Ordu, bu güvene layık olacak şekilde davranıyor.. Cumhuriyet'in ve onun temel ilkelerinin ödün vermez savunucusu olarak dimdik duruyor..

Ordu'nun bu duruşu da, ülkede bir başka hesapları olanları fena halde rahatsız ediyor. Atatürk Cumhuriyeti'nin ilkelerinden rahatsız olan demokratlar(!), ülkeyi Afganistan yapma hayallerine dalanlar aslında çok farklı kutuplarda olmalarına rağmen, Ordu'yu yıpratma amacında el ele veriveriyorlar..

Bu ülkenin en hızlı solcuları, en ünlü liberallerinin, en siyasal İslamcı gazetelerde toplanmış, oraları karargah haline getirmiş olmalarına bakın, manzara-i umumiyeyi anlarsınız..

Vatansever aydınlar bu tavra dikkat etmek ve oyuna gelmemek zorundalar..

Son günlerdeki, askeri yıpratmaya yönelik müthiş kampanyadan söz ediyorum..

Ordu birden gündeme geldi.. Önce Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Kılınç, Silahlı Kuvvetler Akademisi'nde, her türlü fikrin tartışıldığı bir "Akademik" ortamda, AB'nin tek seçenek olarak düşünülmesinin yanlışlarına değindi. (Silahlı Kuvvetler Akademisi'nin ne olduğunu öğrenmek isteyenler, M. Ali Kışlalı'nın Radikal'deki yazılarını dikkatle okusun ve peşin hükümlerden kurtulsunlar.)

Yer yerinden oynadı.. Paşa'nın fikirlerine karşı çıkıldı. Daha da ileri gidildi.. "Asker konuşmasın, sussun" dendi.

Ardından başta zamanın Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, emekli, ama önemli görevler ifa etmiş generaller, mahkum olan ve hapse giren Emekli Yarbay Korkut Eken'in nasıl bir kahraman olduğunu ve nasıl verilen görevleri yaptığını anlattılar.

Bir defa daha kıyamet koptu. Öyle şeyler yazıldı, söylendi ki, sanırsınız, Susurluk Çetesi denen o sanal kurum aslında Ordu..

***
Biz her fikrin tartışılmasından yanayız. Bastırılan, yer altına itilen, fitneye ve silahlı eyleme dönüşen fikirlerin daha da büyük zararlar verdiğini görerek yaşıyoruz. Tamam..

Bir herkesin fikrini hiçbir şeyden çekinmeden açıklamasından yanayız.. Kimseye "Sus" deme hakkımız yok.. Susan bir millet olmak bizi buralara getirdi. Konuşan millet olmalıyız. O da tamam..

Bir herkesin, her kurumun korkusuzca eleştirilmesinden yanayız.. Cumhurbaşkanı da eleştirilmeli, Ordu da, yargı da.. Hiç kimse ve hiçbir kurum, eleştirilmez değildir, olamaz.. O dahi tamam..

Ama, yıpratmak, hele Cumhuriyet'in temel kurumlarını, eline fırsat geçirdikçe yıpratmaya çalışmak, fitne laflar, fesat teorileri ile çürütme çabalarına girişmek.. İşte bunları öfke ve nefretle karşılıyoruz..

Kılınç Paşa ve Korkut Eken hakkında konuşan emekli generaller ile ilgili yazılan söylenenleri dikkatle izleyin. İçten fikir tartışmasına girenler, samimi eleştiriler yapanları derhal ayıracak, Ordu'yu yıpratmak için ellerinden gelen herşeyi yapıp, her bahaneyi en çirkin şekilde kullananları da göreceksiniz.

Sanırım, askerler de bu ayrımı gayet iyi yapacaklardır.

Körler ve sersemler..
"Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın" demiş, şair.. Tansu Çiller nam lider, belli ki okumamış.. O hala öyle sanıyor milleti..

"ANAP'a verilen oylar Refah'a gidecektir. Bu milleti Refah belasından ben kurtarırım" diye bağırmadık miting bırakmayıp oyları böyle topladıktan sonra Necmettin Hoca'nın kucağına oturup, onu Başbakan yapan Tansu Hanım, bakın neler diyor: (18 Mart Akşam/ Ergun Babahan ve Nuray Başaran'ın söyleşisi..)

Efendim Refah'ı iktidara getirmesi, Erbakan'ı başbakan yapmasının sebebi, bunları millete teşhir etmekmiş.. "Görün, tanıyın" diyecekmiş.. Millet de gerçeği görüp ve dahi Refah ve Erbakan'a bir daha zinhar oy vermeyecekmiş.. Ama bir bakmış ki, milletin hafızası zayıf.. Millet unutkan.. Millet hayal kırıklığı yaratmış, hanımda..

Bunu diyen profesör.. Bunu diyen bilim adamı..

Sonra ağlıyor..

"Şimdi olsa yapar mıydım.. Bana oy verenler kendilerini ihanete uğramış hissedebilir ama ben de ihanete uğradım.. Arkadan vuruldum.." (Arkadan vuran kim.. Süleyman Bey tabii.. Erbakan'ı o istifa ettirmiş de.. Buna rağmen Demirel onu başbakan yapmamış..)

..Ve en acıklısı..

Hala, irticayı, hala Refah düşüncesini tek başına durdurmak üzere göreve talip olduğunu ilan ediyor..

Milletin hafızası zayıf, millet unutkan ama, sandığınız kadar gerzek, ahmak değil, Tansu Hanım..

Bir Tavsiye

Bizimkilerden seçmeler!..
Gazetecilerin yazdıkları kitapların sayısı bir çığ gibi büyüyor!.

Gün geçmiyor ki, bir arkadaşımız, bir meslektaşımız bir kitap çıkarmasın!. Doğrusu yazanları kıskanmıyor değilim!.

Rahmetli Celal Bayar gibi bir gün "Ben de Yazdım" diyeceğim ama, ah şu zaman darlığı yok mu, işte yazmamamın bütün bahanesi o!.. Zaman bulanlara, yazanlara hayranım ve onların kitaplarını okumaktan, başka kitap okumaya da pek vaktim kalmıyor!.

Meslektaşların, elime gelen kitaplarını ikiye ayırdım. Sporla ilgili olanları bir araya getirip, ayrı bir yazı hazırladım. Onlar daha sonra..

Bugün, İzmirli gazeteci-yazar-şair dostum Okan Yüksel'le başlayayım; "Cumhuriyet Dönemi Gazeteci Şairler Antolojisi", onun kitabı!..

Son yıllarda unuttuğumuz antoloji türü eserlere bizi yeniden döndürüyor, Yüksel!.. Necip Fazıl'lardan, Nazım Hikmet'lerden başlayarak günümüze kadar gelen "Gazeteci-Şairler kuşağından" 70 kadarını ve şiirlerini antolojisine almış, sevgili Okan!. 400'den fazla şiir... Her okurun kitaplığında olması gereken bir eser!..Yüksel "Eksik olanlar var, ikinci basımda tamamlayacağım" diyor. (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, genel dağıtım: Kardak-Tel:0 212 528 66 89)

***
Aydın Engin'in "Tırmık'a Tırmık"ını, kendisi "Deneme" diye takdim ediyor ve ilave ediyor:

"Yazıcılık mesleğine adım atan gençler için/ Kötü deneyimlerden/ İstemeden düşülen yalınkatlıklardan/ Süzülmüş Notlar"

"Kitaplığımda bir sürü böylesi kitap var, hemen hiçbirini okumadım" diyor. Kendisi okumadıklarının aynısını yapıp, gazetelerde, dergilerde çıkmış köşe yazılarını, sohbetlerini, denemelerini, röportajlarını, anılarını kitap haline getiriyor; ilginç!. Ben onun gibi yapmadım ve kitabını okudum; keyif aldım, lezzet aldım!. Sanırım o da okumadıklarını okursa, hiç olmazsa bazılarından tad alabilecektir; gene de kendisi bilir!.. Böylece biz de biraz tırmıkladık!. (Can Yayınları-Tel: 0 212 252 56 75)

ocaluluc@beko.net

Gemi hâlâ limanda..
Vay Metin Ersoy vay!.. Pazar günü Tele-Pazar'da Metin Ersoy'u izlemediyseniz, çok şey kaybettiniz.. 60'lı yılların Calipso kralı, yerli Belafonte'si bir şov yaptı, olmaz böyle şey.. Stüdyoda, o yılları yaşamış akranlarım da vardı, 18'lerinde gençler de.. Nasıl birlikte coşturdu, her yaştan, her cinsten herkesi Metin..

Adam şovmen, adam eğlendirici..

Herkesi, ama herkesi ayağa kaldırdı.. Söyletti.. Güldürdü, eğlendirdi..

Size bir şey diyeyim mi?.. Hangi kulüpte çıksa, şovu götürür, seyirciyi eline alır..

Ama dünya unutmuş Metin'i..

"Vakit yok gemi kalkıyor artık" dedi finalde, ama geminin kalktığı falan yok.. Metin aslanlar gibi.. Sesi de, fiziği de, fizik kondüsyonu da bomba..

Metin Ersoy'u en kısa zamanda Tele-Pazar'a bir daha alacağım.. Size haber verdiğimde bu defa kaçırmayın..

Reklam Ormanı..
Mehmet Tezkan, lütfen, ama lütfen bir kamera gönder ve manzarayı çek.. Havaalanına dönerken, tam karşıda bir yeşil alan var.. Yeşile hasret İstanbul'da, hiç değilse alana gelip giden turistler, yabancı konuklar biraz yeşillik görsün diye düzenlenmiş gibi duruyor.. Çıkış düşüncesi güzel.. Çok hafif eğimli bir çim tepesi bu.. Üzerinde rengarenk çiçekler, hele bu günlerde rengarenk açan ağaçlar, erguvanlar olsa..

Olmaz.. Olamaz..

Bu yeşil parkı, üç kuruş para kazanmak için bir beton ormanına dönüştürmüşler.. Ağaç yerine onlarca Beton direk, kalın, kaba.. Ve o direkler üzerinde devasa reklam panoları.. Gene beton..

O beton direkleri, dikenlerin kafasında paralamak lazım.. Kimbilir kimlere kiralandı.. Belediye kaç para kazanacak bu direklerden.. Ahbab işi kiralayan özel şirketler kaç para.. Sadece bu mukayese bile, ülkeyi soymak için doğanın nasıl soysuzlaştırıldığının örneği..

Mehmet ne olur bu haberi yap.. Görsün millet.. Görsün ve tanısın, oy verip seçtiklerini..

SEVDİĞİM LAFLAR
Eğer bir örs isen kendini sabit tut, eğer bir çekiç isen zamanında vur. G. Herbert

TEBESSÜM
Şoför çarptığı yayayı teselli ediyordu. "Yine de şansınız varmış" dedi. "Bakınız, size çarptığım yer, tam da doktorun muayenehanesinin karşısıymış..." Yerde yatan hasta inleyerek cevap verdi: "İşte o doktor benim."



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır