kapat
20.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
İstanbul'un kadınları!

Büyükşehir Belediyesi'nin kadın araştırmasının sonuçları, İstanbul'un insan açısından bittiğini, tükendiğini, halkın bırakın kitap almayı gazete okumadığını ve bunun eksikliğini duymadığını gözler önüne seriyor... İşte rakamlar...

Kadınların yüzde 5'i okuma bilmiyor... Yüzde 27'si bir şekilde okumayı öğrenmiş ama okul yüzü görmemiş... Her 100 kadından 38'i ilkokul mezunu...

100 aileden 18'inin evine ayda 200 milyon liradan az para giriyor... 200-350 milyon liranın girdiği ev oranı yüzde 25... Yani yaklaşık 2 evden birine ayda giren para 250 doların altında... Türkiye için fakirlik sınırı olan 1 milyar liralık gelire, ailelerin ancak yüzde 3,6'sı sahip... Kısacası en iyimser tahminle İstanbullular'ın yüzde 75'i yoksulluk çizgisinin altında yaşama savaşı veriyor...

***
İstanbullu kadınların yarıdan fazlası çalışmıyor... Kocasının getirdiği para ile geçiniyor... Ve tabii ki bunun doğal sonucu olarak kadınların yüzde 44'ü evleri için bir günde 5 milyon liranın altında harcayabiliyor... Yüzde 39,2'sinin yaptığı günlük harcama ise 5-10 milyon liranın altında kalıyor.. Bu veriler, İstanbul'daki 100 evden 85'inin mutfağına, diğer zorunlu giderlerine harcanan paranın günde 5 doları geçmediğini ortaya koyuyor...

Peki kadınlar kendilerine günde kaç para ayırıyor... 5 kadından biri ancak 1 milyon lirayı kendine ayırabiliyor... Yani kuaförü, ruju için günde 1 milyon lirayla yetiniyor...

***
Sonuçta karnını doyuramayan bu insanlar kitap almıyor, gazete okumuyor, sinemaya, tiyatroya gitmiyor... Bunun doğal sonucu olarak da İstanbul gibi bir dünya kentinde tiyatrolar kapanıyor... Kitapçılar yerine ekmek arası dönerciler açılıyor... Binalar bırakın badanalanmayı, sıvanmıyor...

Kısacası; dünün İstanbul'undan bugüne sadece o doyumsuz silüeti kalıyor...

Trafik Vakfı!
İsmi bende saklı bir okurum Trafik Vakfı ile ilgili 6 soru göndermiş... Altına da bir not düşmüş: "Mertliğine inandığım Erdal Abi bu soruları yayınlar..."

İşte sorular:

- İstanbul Trafik Vakfı'nın kurucuları kimler?

- Trafik suçu işledikleri varsayılarak çekilen araçlara sadece vakıf ve otopark makbuzu kesilip, trafik cezası niye kesilmiyor?

- Garibanların otoları çekilirken, (Renault-Tofaş) diğerlerine neden dokunulmuyor?

- Neden ana caddelerdeki araçlar dururken ara sokaklardan araç çekiliyor?

- Araçların çekildiği otoparkları kimler işletiyor?

Bunlar devlet sırrı olmasa gerek... Eğer İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir veya trafikten sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Yaşar Ağdere zahmet edip cevaplarını gönderirlerse yayınlarım... Eğer göndermezlerse yine yayınlarım... 24 saat bekleyelim...

Kasımpaşalı
Bu köşede hep aynı şeyi yazdım; Türkiye'de siyaset yapmak için milletle barışık olmak yetmez, devletle de barışık olacaksınız... Devlete meydan okumayacaksınız, "Niye ben barışayım, devlet benimle barışsın" diyerek kestirip atmayacaksınız... Bu bazılarına pek demokratik gelmeyebilir.. Ama Türkiye'nin koşulları bu...

İşte; Tayyip Erdoğan da devletle barışmayı bir kenara bırakan, hatta Kasımpaşalılığı depreşip meydan okuyan bir tavır sergiledi... Sonuçta siyasi yasak yedi, hatta dünkü gazetelerin manşetlerine bakarsanız siyasi hayatı tamamen bitti...

İş bununla kalsa yine iyi; Yargıtay Başsavcısı Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki icraatları ve verdiği ihaleler yüzünden peşine düştü... Hatta rüşvet ve zimmet gibi yüz kızartıcı suçlardan soruşturma açılmasını istedi...

Sonuç mu? Bana göre plan çok güzel işliyor... Önce Fazilet bölünüyor... Bir parçası olan Saadet eriyor... AK'ın ise ampulü söndürülüyor...

Fıkra

Papağan
Adam kendisi için aldığı viagraların papağanı tarafından yutulmuş olduğunu farkeder... Papağanı ise ateş basmıştır... Adam sinirlenerek, ateşi düşsün, soğusun diye papağanı buzluğa atar...

4 saat sonra buzluğu açıp papağana bakan adam, papağanın hâlâ kan-ter içinde olduğunu görür ve şaşırır:

- Ne oldu sana? Niye terledin? Saatlerdir buzdolabındasın...

- Lan bu donmuş tavukların, donmuş bacaklarını hiç ayırmaya çalıştın mı sen?

ALKIŞ
İlik nakline ihtiyacı olan 1.5 yaşındaki Miraç Nur'un yaşaması için el ele verip yardım kampanyası başlatarak örnek bir davranış sergileyen Ereğli halkına...

Hay ağzını öpeyim!
Birini kullanarak bir yere gelinmez... Kartallar gökyüzünde tüm hakimiyeti ile süzülürken, partalların onların yerini almak istemesini anlamıyorum... (Hülya Avşar)

dYUH!
Ankara-İstanbul "hızlı tren" projesine 1975 yılından bu yana 252 trilyon lira harcayıp bir metre ray döşeyemeyenlere...

Doğru söz
Mazeret bulmayı iyi başaran kişinin başka bir işi iyi başardığı pek görülmez...

Kırmızı kart
9 yıl önce ölen eşinin ardından "Kocama sadık kaldım diye hayıflanıyorum. Onu aldatmadığım için pişmanım" diyen sosyetik dul Ender Mermerci'ye...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır