kapat
20.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 İSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Ediz Hun: Yararlı bir ayrık otuyum

Ayrık otu denildiğinde insanın ilk önce aklına tarlaları sarıp sarmalayan otlar geliyor. Buğdaygillerin başbelası olan otlar. Ama bir de siyasetteki ayrık otları var.

Ve bunu da ilk kez duymuyoruz. Ayrık otları yalnızca tarlalarda olmuyor, nerede hoşumuza gitmeyen birilerini görsek, "ah şu ayrık otları..." diye dökülüyoruz. Ediz Hun da bildiğimiz son ayrık otu. Ona, bunu yakıştıran da İTÜ Rektörü Prof. Gülsün Sağlamer.

Olayı anlatmama çok da gerek yok: 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde Ediz Hun'un Hülya Koçyiğit ile Prof. Gülsün Sağlamer'in koltuğunun arasına "ilişmesi", protokolü karıştırdı! Prof. Sağlamer kendisine sırtını dönen Hun'u ima ederek: "Siyasetteki ayrık otları temizlenmeli" dedi.

Parkta yürüdük söyleşi öncesinde... Ayrık otu muhabbetimiz politikanın kaygan zeminine, cilvelerine, güven bunalımına takılı kaldı.

TUNCELİ'DEN GELMİŞTİM
* Şimdi İTÜ Rektörü Prof. Gülsün Sağlamer'le karşılaşsanız nasıl davranırsınız?

Karşılaşmamayı temenni ederim ama karşılaşırsak da asla kötü bir davranışım olmaz.

* Siz yanlış anlaşıldığınızı söylüyorsunuz, Prof. Sağlamer ise sizi çok ağır bir dille eleştirdi. Şimdi olaydan günler geçti, ne düşünüyorsunuz?

Ben o gün çok yorgundum. Tunceli'deki kutlamalardan geliyordum. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın da bulunduğu salona biraz geç intikal ettik. Salona girdiğimde Hülya Koçyiğit Hanım'ı gördüm. Çok uzun zamandan beri de görüşmediğimiz için yanına ulaşmak istedim. İki dakikalığına ilişmiştim ama salondaki hengameden olsa gerek tanımama rağmen Prof. Sağlamer Hanım'ı görmemişim.

* Nereden tanışıyordunuz Prof. Sağlamer'le?

3 sene önce ortak bir arkadaşımız yine bir ödül töreninde tanıştırmıştı. Ben kendisini tanıyamadım, bu yüzden de sırtım dönük otururken biraz geç özür diledim. Ancak bu hareketi kendisi farklı değerlendirmiş, çok üzüldüm.

* Siz genel başkanınıza yakın olmaya mı çalışıyordunuz?

İlgisi yok. Mesut Bey önde oturuyordu. Hatta kendisine "Genel Başkanım... Hülya burada, 5 dakika buradayım" da demiştim. Hülya Hanım'la Mesut Bey de selamlaştılar.

* Sonra mı ayrık otu oldunuz?

Galiba öyle oldu. Adım 'Ayrık otu Ediz' diye kalabilir! Ama ben yararlı bir ayrıkotuyum.

NEZAKETİMİN KURBANI OLDUM
* Siz Prof. Sağlamer'e, "Kalkın ben oturacağım" demediniz mi?

Ben bana ayrılan yere zaten oturacaktım. Yalnızca hanımefendiyi geç tanıdığım için o an bir kez daha özür dilemeyi düşündüm, hatta kendisine çiçek göndermeyi planladım ama ben salondan ayrıldıktan sonra o konuşmayı yaptığını öğrenince vazgeçtim. Çok kaba ifadeler kullanmış.

* Sanatçı kimliğinizle aynı davranışta bulunsaydınız böyle olur muydu?

Asla.

* Siz kurban mısınız?

Nezaketimin kurbanı oldum. Hülya Hanım'dan ayrı oturmak istemedim. Gidip onun önüne oturmak istemedim. 30 film çekmişiz. Bir buçuk ay sürse, neredeyse 4 yıl beraber çalışmışız. Yanında olmak istedim.

* Sizce o ifadeler yalnızca size mi yönelik yoksa diğer politikacılar da nasibini alıyor mu?

1995'ten beri siyasetteyim. Şunu görüyorum: Toplumda siyasetçilere karşı bir öfke var. Ankara'da yalnız yaşıyorum, ailem İstanbul'da. Örneğin markete alışverişe gidiyorum, vatandaşlardan bana, "Sizin gibi birinin siyasette ne işi var" gibi eleştiriler geliyor.

* Size göre bu öfkenin nedeni ne?

Toplumu suçlamak yanlış olur. Bumerang gibi. Gelir dağılımı eşitsizliği var, ekonomik kriz herkesin belini büktü, sorunlar bir türlü çözülemiyor diye görüyor vatandaş ve bunun sorumlusunu da politikacılar olarak tespit ediyor. Bu yüzden de öfke var. Sosyal refah sağlansa bence böyle öfke patlamaları yaşanmaz.

* Aynı zamanda "koltuk sevdalısı" olmakla suçlandınız. Sanatçı kimliğiniz bir yana Ediz Bey, insan koltuğa, makama alışıyor mu?

Ben zaten tanınıyordum. Politikayla tanınmadım. Şu an politikacı olmasam da sevgi, saygı ve ilgi görürüm. Diğer yandan ben politikacı kimliğini o dediğiniz anlamda kullanmıyorum.

BU BENİM İÇİN KASIRGA
* Daha önceki görüşmemizde İstanbul-Ankara arası tren yolunu kullanıyorum demiştiniz, ANAP Kadın ve Gençlik Kolu Başkanı olduktan sonra da devam ettiniz mi bu alışkanlığınıza?

Şimdi otobüsle gidip geliyorum. Bu olayı şöyle yorumluyorum: Bazen insanlar kasırgalardan kaçamıyor. Bu benim için kasırga. Allah bir daha bana bunu göstermesin.

* "Çok etkilendim, uyuyamadım" dediniz... Yaşamınıza baktığınızda, sizin hayatınızda bu olayın nasıl bir yeri var?

60 yaşındayım, böyle bir şey yaşamadım. Bu benim için kabus, ama oldu.

* Bu olaydan siz nasıl bir ders çıkardınız?

Siyasete girerken iki misyonu üstlenmek istedim. Biri sanata, kültüre hizmet, diğeri de çevreci yanımdır. Bunları hala gerçekleştirmek istiyorum. Ama artık şunu biliyorum; siyasetçinin en ufak bir hareketi dahi çok farklı biçimde topluma yansıyabiliyor. Hedef teşkil ediyorsunuz. Herhangi bir davranışınızdan dolayı çok çabuk rencide edilebiliyorsunuz. Çıkıp bu ödülü alacak olanların seçiminde ben de vardım. Ödül töreninde bu şekilde bir duruma düşeceğim aklımın ucundan geçmezdi.

EDİZ HUN: POLİTİKA GENÇLEŞMELİ

Meclis'te 50 kadın Milletvekili olmalı
* Siyasetten soğudunuz mu?

Tam olarak bunu ifade etmek istemiyorum, ama siyaset zemininin ne kadar kaygan olduğunu gördüm. Artık daha dikkatli olacağım.

* Genel başkanınız Mesut Bey'le bu konuda görüştünüz mü?

Kendisi beni iyi anladı.

* Siz Kadın ve Gençlik Kolları'ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı görevindesiniz. Prof. Sağlamer, kadınların önünü tıkayanlar olarak sizi örnekledi...

Ben tüm Türkiye'de geziyorum, kadınları ve gençleri aktif politikaya katılıma çağırıyorum. Elif Hanım, Türkiye'de kaç tane sizin gibi kadın var?

* Nasıl yani?

65 milyonda kaç kadın var çalışıp, ayakları üzerinde duran. Biz öncelikle bu sayıyı artırmalıyız. Ben buna çalışırken konu nereye geldi dayandı? Türkiye'de seçilme yaşı 30, seçme yaşı 18. Bu olur mu? Nüfusun yüzde 64'ü 30 yaşın altında. Hanımefendi bana "Böyle milletvekili olmaz olsun" diyor.

Ben gerçekten de bu söylemi kendisine ve kimliğine hiç yakıştıramadım. Bütün samimiyetimle söylüyorum, politika kesinlikle gençleşmeli. 21'inci yasama döneminde 550 milletvekili seçildi. 30 ile 40 arası yüzde 14, geri kalan yüzde 86, 40 yaş üzerinde. Genç nüfusu olan bir ülkede bu olmamalı. Ayrıca en az 50 kadın olmalı Meclis'te.

* Siz bu olaydan sonra kırıldığınızı ifade ettiniz, peki yıldınız mı politikacı olarak?

Seçimlere kadar var gücümle çalışacağım. Moral bozulabilir ama düzelir de. Önümüzdeki seçimlerde aday gösterilir miyim bilemem. Sarsılmış güvenin yeniden temini zordur. Şimdi üzülüyorum. Ayağınız hemen kayabiliyor. Namuslu ve dürüst Türk çocuğu olarak hizmete devam edeceğim. Asla yılmam.

* Neden bunlar benim başıma geldi diye düşünüyor musunuz?

Aklıma soru işaretleri de takılıyor. Acaba diyorum, Mesut Bey'in çabalarıyla AB'ye girmek için mücadele veriyoruz. Ama biliyorsunuz Türkiye'de de AB'yi istemeyenler var. İstemeyenler hedefler mi oluşturuyor? Bu hedeflerden biri Ediz olabilir. Bunları da düşünmeden edemiyorum.

Elif ERGU



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır