kapat
20.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKÝKA
 EDÝTÖR
 YAZARLAR
 HABER ÝNDEKS
banner
 EKONOMÝ
 FÝNANS
 MARKET
banner
 TÜRKÝYE
 DÜNYA
 POLÝTÝKA
 ÝSTANBUL
 SPOR
 GALOP
 MAGAZÝN
 SAÐLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 ÝNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 GÜNAYDIN
 ÞAMDAN
 CÝNSELLÝK
 EMÝNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KÝTAP
 SÝNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARÝH
 SUNNY
 HÝGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODÝ
 ASTROLOJÝ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFÝK
 ÞANS&OYUN
 ACÝL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARÞÝV
 

Varlýk Vergisi için bir valiz altýn bozdurduk

Devlet, "Mill” Mensucat Fabrikasý" ortaklarýna yüklü bir "Varlýk Vergisi" koydu. Nuri Has, bu vergiyi ödeyebilmek için, evindeki gömülü altýnlarý bozdurmak üzere, oðlu Kadir'le Ýstanbul'a yolladý

Kadir Has, bir valiz altýnla, Sirkeci'deki Özipek Palas Oteli'ne indi. Torbalar içindeki altýnlarý, otel odasýna býrakarak, acele Beyoðlu'na eðlenmeye gitti. Yaptýðý hatayý ise, ancak geceyarýsý farkedecekti

Bilindiði gibi I. Dünya Savaþý, 1918 yýlýnda Osmanlý'nýn yenilgisi ile noktalanmýþ, hemen ardýndan, Adana ve çevresi Fransýzlar tarafýndan iþgâl edilmiþti. Savaþ süresince ve iþgâl yýllarýnda, Osmanlý uyruðundaki Ermeniler ve Rumlar, maalesef Türkler'le savaþan ülkelerin saflarýnda yer almýþtý. Yabancý kuvvetler, bu azýnlýklarla iþbirliði içindeydi. Ticareti de, onlar yönetiyordu.

Mustafa Kemal Paþa, 19 Mayýs 1919'da Samsun'da Mill” Mücadele'yi baþlatýyor, 5 Ocak 1921 tarihinde de Adana, düþman iþgâlinden kurtarýlýyordu. Artýk, "Mill” Devlet"in temelleri atýlmak üzereydi. Osmanlý'ya ihanet edenler, huzursuzdu. Yeni geliþmeler karþýsýnda, daha düne kadar "vatan" bildikleri topraklarý, terketmeye hazýrlanýyorlardý. Aslýnda onlar, Çukurova'da, Osmanlý'nýn son dönemlerinde sanayileþmeyi baþlatmýþlardý. 29 Ekim 1923 tarihinde, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" resmen kuruldu. Mustafa Kemal Paþa Cumhurbaþkanlýðý'ný, Ýsmet Paþa Baþbakanlýðý, Mill” Mücadele'de "Galip Hoca" diye anýlan Celâl Bayar ise, yeni Devletin Ekonomi Bakanlýðý görevini üstlenmiþti. Genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, savaþýn yaralarýný hemen sarmasý gerekiyordu.

MÝLLÝ SANAYÝE ÝLK ADIM
Adana'da, gayrimüslimler tarafýndan iþletilen fabrikalar, bir anda sahipsiz kaldý. Azýnlýklar, yaþadýklarý yöreleri terketmeye baþladý. Adana'nýn yerli halký, kendisini tamamen tarým iþlerine vermiþti. Bunlar, iþletilmeyi bekleyen fabrikalara sahip olmak istemiyorlardý. Bu arada, yine Adana'daki Simyonoðlu Bez Fabrikasý âtýl (iþlemez) vaziyette kalmýþtý. Ankara Hükžmeti, Kayseri Milletvekili Nuh Naci Yazgan'dan, özellikle, Adana'da çalýþtýrýlmayý bekleyen fabrikalarýn hayata geçirilmesini istiyordu. I. Dünya Savaþý sonrasý, ekmek parasý için gurbete çýkan pek çok Kayserili, Çukurova'ya gelmiþ, iþe ticaretle baþlamýþtý. Ardýndan toprak sahibi olan Kayserililer'i, bu defa yeni bir görev bekliyordu: Sanayicilik.

Nuh Naci Bey, Ankara Hükžmeti'nin tâlimatý üzerine, Adana'daki sanayii yeniden canlandýrma görevini üstlenirken, milletvekilliðini de býrakýyordu.

Yazgan, Simyonoðlu Fabrikasý'nýn satýn alýnmasý için, babama ortaklýk teklifi getirdi. Ayný þekilde Kayserili Mustafa Özgür ve Seyit Çavuþ'a da (Tekin), ortaklýk teklifi yaptý. Bu teklif, kýsa zamanda hayata geçirilerek, Türkiye'nin ilk ulusal mensucat fabrikasý üretime hazýr hale getirildi.

Azýnlýklardan, Türkler'e geçen bu tesise konulacak isim de çok önemliydi. Bu ismin, ayný zamanda Türk ve dünya kamuoyuna mesaj vermesi gerekiyordu. Çünkü Türkiye, yabancýlarýn iþgâlinden kurtulmak için, bir büyük Kurtuluþ Savaþý vermiþti. Þimdi, ülkenin mill” ekonomiye kavuþmasý için çalýþýlýyordu. Ýþte böylesine önemli bir dönemde, babamlarýn fabrikasýna verilecek isim için çok düþünüldü, taþýnýldý. Ülkedeki, Türkler'e ait ilk sanayi yatýrýmýnýn ismi, düþmanlara karþý verilebilecek en iyi cevap olmalýydý. Sonra, aranan ve özlenen isim bulundu. Bu isim, Türk Sanayii'nin de kilometretaþý idi: "Mill” Mensucat Fabrikasý."

Düþünebiliyor musunuz, daha o güne kadar, sanayie el atmamýþ olan Türkler, ilk defa bir fabrika sahibi oluyordu. Bu, hem anlamlý, hem de gurur verici bir teþebbüstü. Kalkýnmak için, çiftçiliði býrakýp, sanayici olmak gerekiyordu. Ülkenin üretime ve istihdama ihtiyacý vardý. Fabrika bacalarý tütmeli, ithalâta verdiðimiz dövizler, ülkemizde kalmalýydý.

SABANCI, PAMUK TÜCCARI
21. asýrda yakaladýðýmýz baþarýnýn temelleri, iþte 70-75 yýl önce böyle atýldý. Mill” Mensucat Fabrikasý, 40'lý yýllarda Türkiye'nin iftihar ettiði bir sanayi kuruluþu olmuþtu. Fabrika, Çukurova'nýn pamuðunu iþliyordu. Fabrikanýn sahibi olan babam Nuri Has ile, Nuh Naci Yazgan, Mustafa Özgür ve Seyit Çavuþ (Tekin) hayatlarýndan çok memnundu. Hemþehrimiz Hacý Ömer Sabancý da, piyasadan temin ettiði pamuklarý, babamlarýn fabrikasýna satmaktaydý. Hacý Ömer Aða, çok gayretli, çok çalýþkandý. Daha þafak sökmeden, pamuk piyasasýna girer, kaliteli mallarý toplayýp, Mill” Mensucat'a sevkederdi. Fabrikanýn ortaklarý, Hacý Ömer Aða'yý çok seviyor ve kendisine fazlasýyla güveniyordu.

1942 yýlýna gelinmiþti. II. Dünya Savaþý üç yýldýr sürüyordu. Türkiye savaþa katýlmamýþtý ama, ekonomi durma noktasýna gelmiþ, halk fakirleþmiþti. Vergi toplayamayan Devlet, fakirleþmiþti. Ýsmet Paþa (Ýnönü), Cumhurbaþkaný idi. Ona, "Mill” Þef" denilirdi. Baþbakanlýk görevini ise, Þükrü Saracoðlu yürütmekteydi. O yýllarda devlet çarkýnýn iþlemesi için, "Varlýk Vergisi" adýyla bir yasa çýkarýldý. 1942-1944 yýllarý arasýnda uygulanmasý öngörülen yasa, daha çok, gayrimüslim zenginlerden vergi almayý amaçlýyordu.

Varlýk Vergisi toplamak için, her þehirde, vergi miktarýný belirlemek amacýyla komisyonlar oluþturuldu. Ýþte bu komisyonlardan biri de, Adana'da, Vali'nin baþkanlýðýnda kurulmuþtu. Komisyon üyeleri, kafalarýna göre vergi tahakkuk ettiriyordu. Gayrimüslimler için konulan vergi, zaman zaman amacýndan saptýrýlýyordu. 1944 yýlýnda babamla birlikte ortaklarýna konulan vergi, biraz Kayserili-Adanalý rekabetinden kaynaklanýyor gibiydi.

Mill” Mensucat Fabrikasý ortaklarýna, o günün rakamlarýyla, her ortaða 300 bin TL. Varlýk Vergisi konulmuþtu. Demek ki; 4 ortaktan toplam 1 milyon 200 bin lira vergi alýnacaktý. Bu, 1944 yýlý için, çok, ama çok büyük bir rakamdý. Varlýk Vergisi Tahakkuk Komisyonu, keyf” olarak vergi koyarken, Mill” Mensucat Fabrikasý'na da yine keyf” þekilde bir ortak tayin etmiþti. Bu yeni ortaðýn adý, "Hacý Ömer Sabancý" idi. Aslýnda Sabancý, fabrikanýn ortaðý deðil, yukarýda da ifade ettiðim gibi, Mill” Mensucat'a pamuk temin eden bir tüccardý.

Ama, o günün tek partili anti-demokratik ortamýnda, Hacý Ömer Aða'nýn fabrikaya ortak olmadýðýný devlete anlatmak ve hatadan dönülmesini saðlamak, deveye hendek atlatmaktan daha güç bir iþti.

VERGÝ VERMEYEN, AÞKALE'YE
Baþa gelen çekilecekti. Bu bir haksýzlýktý ama, baþka çaresi yoktu. Mill” Mensucat'ýn ortaklarý gibi, Hacý Ömer Aða da, paþa paþa o vergiyi ödeyecekti. Rahmetli babam, kendisine gelen vergiden çok, Hacý Ömer Aða'ya haksýz bir biçimde konulan vergiden dolayý fazlasýyla üzülmüþtü. Çaresiz kalan Sabancý, "Þeri'at'ýn kestiði parmak acýmaz" diyerek, devletin kasasýna o parayý yatýracaktý.

Varlýk Vergisi'ni bir ay içinde ödeme zorunluluðu vardý. Eðer bu süre içerisinde ödenmezse, vergi mükellefinin tüm malvarlýðýna el konuluyor, malý-mülkü ve parasý bulunmayan ise, vergisini "bedenen çalýþarak ödeme" mecburiyetinde kalýyordu. Bu duruma düþenler, Erzurum'un Aþkale ilçesine gönderilip, taþocaklarýnda çalýþtýrýlýyordu.

Babamlarýn ödemesi gereken Varlýk Vergisi'nin, çok büyük bir miktar olduðunu söylemiþtim. O parayý, o günün þartlarýnda, hiç kimse, kasasýndan çýkarýp verebilecek durumda deðildi. Tabii, bankalarýn da böyle bir gücü yoktu. Babam, bir gizli servetine güveniyordu.

BABAMIN GÝZLÝ HAZÝNESÝ
Hiç unutmuyorum, bir gece vakti, evimizin mutfaðýndan gürültüler gelmeye baþladý. Gürültünün olduðu tarafa gittim, iþçiler çalýþýyordu. Zemin betonu kýrýlmýþ, toprak kazýlmýþtý. Mutfakta, akümülatör kutularý içinde Reþat altýnlarý duruyordu. Zannedersem, bu kutular, altýnlarýn rutubete karþý korunmasý için seçilmiþti. Bunlar, babamýn yýllardan beri tasarruf amacýyla biriktirdiði çil çil Reþat altýnlarý idi.

Babam, vergi ödemek için kaynaðý bulmuþtu. Þimdi, bu altýnlarý paraya çevirtmek gerekiyordu. Bu görev de, bana verilmiþti. Torbalara yerleþtirilen altýnlarý, bir valize koydum. Adana'dan, Ýstanbul'a gidecek olan Baðdat Ekspresi'nin yataklý vagonundan da bir kompartman ayýrttým. Valiz, gülle gibi yerinden kalkmýyordu. Adana Ýstasyonu'nda, altýn dolu valizi taþýrken çok müþkilât çektim. Kolum adeta sünmüþtü. Hamallar etrafýmda pervane oluyordu. Valizin içinde ne olduðunu kimsenin anlamamasý için çaba harcýyor, bu yüzden hamala bile vermiyordum. Güç belâ, yataklý vagona çýktým. Aðýr yükümü, kompartýmana yerleþtirdim. Derin bir nefes aldým.

Adana'dan Ýstanbul'a 32 saatte ulaþtýk. Haydarpaþa'ya geldiðimde, yine hamallarýn hücumuna uðradým. Valizi güçlükle kaldýrýp, pencereden aþaðýya doðru sarkýttým. Altýnlar, valizin sarkan ucuna doðru kaydý. Altýn torbalarý, hacý yatmaz gibi valizin içinde oradan oraya yer deðiþtiriyordu. Hamal, eline gelen valizi tutmakta güçlük çekiyor, bir yandan da "Sanki içinde altýn var. Nasýl aðýr bir þey bu?" diye söyleniyor, ben de býyýk altýndan gülüyordum.

Haydarpaþa'dan, Avrupa yakasýna geçtim. Ýstanbul'a her geliþimizde ailece kaldýðýmýz Sirkeci'deki Özipek Palas Oteli'ne yerleþtim. Valizi açtým. Torbalar içerisinde yatan altýnlarý kontrol ettim. Daha sonra, bu torbalarý valizden çýkarýp, gardroba koydum, önüne de kirli çamaþýrlarýmý yerleþtirdim. Sözüm ona, altýnlarý kamufle etmiþtim. Bu arada kýlýk kýyafet deðiþtirip, Beyoðlu'na gitmeye hazýrlandým.

Gardrobu kitlemiþtim. Uyduruk bir kilit sistemi vardý. O sýrada, hiçbir þey düþünecek hâlim yoktu. Öðrencilik yýllarýndaki Beyoðlu özlemi, bana altýnlarý unutturmuþtu. Ýki yýl önce býraktýðým o güzelim semte gitmek için çok sabýrsýzlanýyor ve "Altýnlar yerinde dursun, ben de bu akþam felekten bir gün çalayým." diye düþünüyordum.

ALTINLARI OTELDE UNUTTUM
Beyoðlu'na ulaþtým. Evet, felekten bir gün çalmak için, havaya girdim. Gezdim, dolaþtým. Biraz içki içtim. Tam çakýr keyif olmuþtum ki; altýnlar aklýma geldi. Sonra, telaþla otele dönüp gardrobu açtým, torbalara baktým, her þey yerli yerinde duruyordu.

40'lý yýllarda, Ýstanbul'daki sarraflarýn 20-30 tanesi, Eminönü'ndeki Balýkpazarý'nda idi. Bu altýnlarý, orada bozdurmamýz gerekiyordu. Altýnlarý alýp, önce Recep dayýmýn halý maðazasýndaki güvenli kasaya yerleþtirdim. Elimde çok fazla altýn olduðu için, bunlarý parça parça satmam gerekiyordu. Sonra piyasaya girýp, altýnlarý sürmeye baþladým. Piyasa, bir anda düþtü. Sarraflar, bol miktarda altýn bozdurduðumu duyup, fiyatlarý aþaðýya çekmiþti. Ben de uyarý üzerine, çok az miktarda altýn satmaya baþladým. Fiyat, yükseldi. Bugün gibi hatýrlýyorum; Reþat altýnlarýnýn tanesini 9 liradan bozdurdum. O gün topladýðým paralarý Adana'ya yolladým; babamlar da, korkulu rüyalarý olan Varlýk Vergisi'ni böylelikle ödedi.

Babam Nuri Has, Vehbi Koç'tan daha zengindi
Babam Nuri Has, olaðanüstü, hatta insanüstü çalýþmanýn mükâfatýný, 30'lu, 40'lý yýllarda fazlasýyla görecekti. O tarihlerde ülkemizde, zengin iþadamý olarak, sürekli merhum Vehbi Koç'un ismi geçiyordu. 1930'larda, Vehbi Koç'un Ankara'da açtýðý yeni iþyerinden bahsedilirdi. Ama, yine o yýllarda, babamýn, Vehbi Bey'den daha zengin olduðu konuþuluyordu. Fakat ben, o yeni yetmelik çaðýmda, "servet" kavramýný pek bilmiyordum. Sadece, o günden bu güne, babamýn, kulaðýma söylediði þu söz kalmýþtý: "Oðlum, ben, Vehbi Koç'tan daha zenginim."

Kadir Has'tan Hayat Dersleri
Ticari hayatýmýn ilk yýllarýnda, litre litre gazyaðý sattým, ama hiçbir iþi küçümsemedim. Taahhüdünü kasten yerine getirmeyen insanlarla, bir daha alýþveriþ yapmadým. Turistik amaçlý yurtdýþý gezilerimde dahi, daima yeni ve orijinal iþ imkânlarý araþtýrdým.

YARIN
* Nuri Has'ýn Antakya'da kurduðu fabrika, Suriyeliler'e nasýl bir mesaj veriyordu

* Akbank'ý kimler kurdu, "Ak" adý nereden geliyor

* Akbank'ta yönetim, Sabancý Ailesi'ne nasýl geçti



<< Geri dön Yazýcýya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGÝ BASIM YAYINCILIK SANAYÝ VE TÝCARET A.Þ. - Tüm haklarý saklýdýr