kapat
23.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
İNANÇ DÜNYASI
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Atina'da bir akşam yemeği

Mikis Theodorakis sizi evine davet ettiği zaman, Akropolis'i ayrıca gezmenize gerek kalmaz. Çünkü üç katlı ev Akropolis'in tam dibinde ve üst katta oturduğunuz zaman muazzam yapı bütün haşmetiyle gözlerinizin önüne seriliyor.

Biz de akşam yemeği boyunca, 2500 yıllık bu yapıyı seyrettik ve kırmızı şarap eşliğinde 25 yıllık dostluğumuzu konuştuk.

80'ine yaklaşan Theodorakis evden pek çıkmıyor artık; o evde çok mutlu olduğunu söylüyor, espriler yapıyor, karısı Myrto'ya takılıyor.

Doktor olan eşi ise hep sağlığımızı soruyor, daha önceden hatırladığı hastalıklarımızın ne durumda olduğunu merak ediyor ve öğütler veriyor.

Yemekte Maria Faranduri de var.

Mikis Theodorakis, büyük Yunan trajedilerinden yarattığı opera eserleriyle de tanınır: Bunlardan Electra, Antigone ve Medea, 6 CD olarak bir albümde toplanmış. Onları veriyor bana; önceden imzalamış. Daha sonra sıra diğer plak ve kitaplara geliyor. Romanos yayınevinin bastığı nota kitapları, albümler; derken masada kocaman bir yığın beliriyor.

"Bunları taşımak için sana ekstra bir 'valica' lazım!" deyip gülüşüyorlar. Sonra bir 'valica' bulma telaşı kaplıyor ortalığı.

Theodorakis, Lysistrata operasını yeni bitirmiş. Atina ve Selanik'te sahnelendikten sonra eylül ayında da İstanbul'a gelecekmiş.

Sonra söz dönüp dolaşıp albüm satışlarına geliyor: Herkes Thedorakis müziğinin eskidiğini ve artık tarihe mal olduğunu düşünürken, yeni albüm öyle bir satış patlaması yapmış ki herkesin parmağı ağzında kalakalmış.

"Yunanistan değişti, artık öyle Seferis, Elitis, Hacıdakis, Theodorakis falan dinlemiyor millet, dansetmek istiyor" denirken olmuş bütün bunlar.

Paryos'un kaydettiği çift CD'li Theodorakis şarkıları, daha yeni çıkmış olmasına rağmen 2 platin plak kazanacak kadar satmış.

(Ertesi gün buluştuğum Stelyo Berberakis bu satışa bir yorum getiriyor ve diyor ki "Demek ki bu şarkılar hep varolacak. Paryos şarkıları ayrı bir kitleye taşıdı.")

Baz gazeteciler ise Theodorakis'in, şarkılarını niye Paryos gibi bir "piyasa şarkıcısı"na verdiğini soruyor.

Ama bence haklı. Herkesin seslendiği ayrı bir kitle var. Bestelerin her kesime ulaşması fena mı?

***
Akşam yemeğinde Theodorakis çok hoş bir şey anlattı. 1950'lerde genç Mikis stüdyoda çalışır ve bir parçayı orkestraya altı saat prova ettirerek ter dökerken, yaşlı bir besteci gelmiş yanına.

Demiş ki: "Kendini bu kadar paralama, yazıktır. Zaten senin bestelerin satmıyor. Ben sana çok satacak bestelerden günde on tane vereyim."

Gerçekten de o yaşlı bestecinin bütün eserleri çok satıyor ve dillerde geziyormuş.

Her gün nasıl on beste yapılacağını merak eden Theodorakis de bunun sırrını sormuş.

Yaşlı besteci demiş ki: "Çok kolay! Açarsın Ankara Radyosu'nu, programları banda kaydedersin. Al sana birinci sınıf besteler."

Maria da doğruluyor bu durumu ve hep birlikte bu "adaptasyon"ları hatırlamaya çalışıyoruz.

Derken sofraya zeytinyağlı imambayıldı geldiğinde "Zeytinyağlı yiyemem aman- Basma da fistan giyemem aman"ın Yunanistan'da çok ünlü olduğunu öğrenmez miyim?

Başlıyoruz bir Türkçesini söylemeye, bir Yunancasını.

Gün görmüş Akropolis ise durduk yere neşelenen biz fanilere inat, sessizliğini koruyor.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır