kapat
23.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
İNANÇ DÜNYASI
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bankacılık: Kim kimi kurtarıyor?

Kriz bankaların çökmesiyle başgösterdi, düzeltilmesiyle sona erecek!

Toz duman dağıldıkça bankacılıkta kimin kimi kurtardığı düşünülmeye değer bir konu olarak ortaya çıkıyor. Bilindiği gibi, hükümet ihtiyaç duyan bankalara 4-5 milyar dolar aktararak tükenmiş olan sermayelerini güçlendirmeye karar verdi.fPara, bu sermaye enjeksiyonu olmadan sektörün sağlığına kavuşmasının mümkün olmadığını tespit eden IMF ve Dünya Bankası'ndan borç alınacak.

Kararın açıklanmasının ardından ortalık ayağa kalktı. Sanayiciler neden kendilerine değil de bankalara yardım edildiğini öğrenmek istediler. Halk "adi hortumculara" para verilmesini infial ile karşıladı.

Ama gerçek şu ki, ekonomik kriz bankacılık sektörünün çökmesi ile baş gösterdi, düzelmesi ile sona ermeye başlayacak. Ve esas hortumcu bankacılar değil, politikacılardır.

Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Bakanı Kemal Derviş ile ekibinin yapmaya çalıştığı, devlet maliyesini ayakta tutan bir sektörü ayakta tutmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Hazine bankalardan borçlanamasa, faturalarını ödeyemeyecek.

Hazine'nin en büyük alacaklısı Türk bankalarıdır. Bankalar ayrıca, Maliye'nin en büyük vergi kaynaklarından biridir.

Tasarlanan "banka kurtarma" operasyonu hükümetin sektörden çektiğinin bir bölümünü geri koymasından başka bir şey değildir. Hükümet, kendini besleyen güçlü bir kaynağı sağlama alarak kendi kendini de sağlama almaya çalışıyor.

Bir bankacı dostumdan aldığım şu hesaba bir bakalım:

Hükümet bankalara (bunların hangi bankalar olduğu belli değildir) 4-5 milyar dolar fon enjekte edecek (bunun ne kadarının nakit olacağı da belli değildir).

Buna karşılık sadece 2000-2001 döneminde hükümet bankalardan 4.5 milyar dolar ekstra para talep etti ve aldı. Bu olağan olarak alınan vergilerin dışında alınan bir para idi.

Bankalar, Hazine'ye 3 milyar dolar deprem vergisi ve 645 milyon dolar eğitime katkı payı ödemeye mecbur bırakıldı. Aynı dönemde peşin vergi ödeme periyodunun üç aya çekilmesi dolayısıyla ödenen miktar 745 milyon dolardır.

Bankacı dostumun hesabına göre son 11 yılda "bankacılık sisteminin maruz kaldığı mali yük" 13,3 milyar doları buluyor.

Bankacılık sisteminin toplam ödenmiş sermayesi bu miktardan azdır. Sonuç olarak, finansal sistemin zayıflamasının tek suçlusu bankalar değildir. Milletin birikimlerinin tümüne yakınını borçlanan, halkı ve şirketleri nakit kıtlığına mahkum eden politikacılardır esas suçlular.

Ama, iş bu raddeye geldikten sonra suçlu aramanın anlamı var mı? İngiliz şair T.S. Elliot'un (1888-1965) mısraı ile: "After such knowledge, what forgiveness?": Bu kadar çok şeyi öğrendikten sonra neyi bağışlamak?

Artık önemli olan, olanların bir daha olmamasını temin edecek önlemleri almaktır. Burada en büyük görev BDDK'ya düşüyor. BDDK dürüst ve yetkin bir kadronun elindedir ve etkin görev yapması için gerekli otoriteye sahiptir. Bu otoriteyi sapına kadar kullanmalıdır.

Korkacak kim veya ne kaldı?



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır