Antik toplumlarda insanlar, toprağa yerleşmek için birbirini boğazlıyordu.

Ordulara asker bulmak için en etkili yöntem, zaferden sonraki ganimet vaadi ve paylaşımı idi...

Bir nevi promosyon...

Adamı, "hadi atla atına bizimle gel, Kartaca'yı yenmeye gidiyoruz" diyerek karısının sıcak koynundan çıkarıp, aylarca dağ taş dolaştırmak ve ölümü göze aldırmak için elbette promosyon gerekiyordu.

Peki, modern toplumlara geldik de, acaba bu ganimet olayı bitti mi?

Bitmedi!

Size 100 puanlık kolay bir soru:

Modern toplumlardaki en büyük ganimet nedir?

En büyük ganimet hâlâ "devlet"tir.

Kanuni'nin bile dayanamayıp "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi" diyerek, neyi itiraf ettiğini bilirsiniz.

Bütün dünyaya hükmeden koca Kanuni, kendi çevresindekilerin kuduzlar gibi devletten pay koparmaya saldırdığını görünce dayanamayıp, vec”z sözleri sarfetmiştir.

Şimdi demokrasiye geldik de, hadise değişti mi?

Bir bürokrasi sınıfı devleti yönetiyor.

Bu sınıf, Karl Marks'ın sınıflar tahlilinden sonra ortaya çıkmış yeni bir sınıftır.

Proletarya'nın haydi haydi, burjuvazinin bile üzerindedir ve inim inim inletebilmektedir.

Demokrasi ile bakanlığa gönderdiğimiz, güçlü siyasetçileri bile parmaklarında oynatacak kadar, güçlüdür bu sınıf...

Rapor oyunları, mevzuat atraksiyonları, yönetmelik taklaları, tüzük akrobasisi, tutanaklar, müfettiş olurları, şerhler, itirazlar falanlar filanlar...

Bir bürokrat isterse, herşeyi yapar, hele hele şeffaf olmayan toplumlarda...

Peki niye şeffaf değiliz ve bir türlü şeffaflaşamıyoruz, transparana bu kadar düşkün olduğumuz halde...

Çünkü, ganimetin açıklanması hır çıkartır.

Ganimetin nasıl ve kimler arasında paylaşıldığı açıkça ortaya konursa, yeni istekliler zuhur eder.

Peki daha somut olarak nedir bu ganimet?

Ganimet, çil çil altınlar gibi hazineye gönderdiğimiz vergilerimizdir.

Hani vergi kutsaldır diye kandırıp da tıpış tıpış elimizden aldıkları paralar...

Merkez bankamızdaki deste deste dövizlerdir, ganimet...

Sonra, "makam"lardır en büyük ganimet!

Sonra, erk ve kudrettir, o makamlardan ilham alan...

Hükmetmektir, en büyük ganimetlerden biri...

Hasılı kelam!

Siz siz olun, tıpkı sevgili halkımızın önemli bir kısmının da kuyruğundan tutmak için her yolu denediği gibi, devletin kuyruğuna asılmaktan sakın vazgeçmeyin...

Ne varsa devletin kuyruğunda var!

Kadının Adı Yok!
Duygu Asena tahrik etmiyor beni, tahrik eden medyanın kendisi...

Yazar arkadaşımız, tuttu, ehl-i vukuf sayıldığı erkek milleti üzerine konferans verirken, İzmir'de keskin bir laf etti:

"Erkekler maymundur" dedi.

Şakadan anlamayan medya, lafa balıklama atladı, tuzağa düştü.

Nail Büyükerman, Mehmet Gül, Abdurrahman Dilipak ve de Kadir İnanır gibi, ülkemizin erkeklerini başarıyla temsil eden zevattan görüş aldılar...

Değerlendirmeler, Duygu'ya dümdüz gitme, şeklinde ortaya çıktı.

Yahu bi durun be dostlar!

Duygu size maymun deyince, maymun mu olmuş oluyorsunuz? Hayır!..

O zaman ne bu öfke?

Duygu'ya göre, Kadının Adı Yok'tur ama yıllardır erkeklere uygun bir isim arayıp duruyordu.

Sonunda bulmuş demek:

Maymun!..

İşin en ilginç tarafı, bütün bu müstesna maymunları, kadınların yetiştiriyor olması...

Anası tarafından yetiştirilip, karısı tarafından yönetilen zavallı maymunlar!..

BÜYÜTEÇ
Çocuk doğurmak için erkeğe gerek kalmayacakmış. İyi ki zamanında doğmuşuz, yoksa babasız büyüyecektik.