kapat
23.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
İNANÇ DÜNYASI
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
İntiharları anlayabilir miyiz?

Birkaç gündür çocuklarımızın intiharlarını tartışıyoruz... Bu intiharların arka planını görmek, anlamak, çözmek, istiyoruz.

Oysa anne babaların acıları üzerinden savcılık oynayarak bu işin altından kalkmak zor!

Hâlâ psikiyatristle psikolog arasındaki farkı bile öğrenememiş bir medya ile kişilik bozukluklarının veya ergen depresyonlarının trajik sonuçlarını tartışmayı başaramayız.

"Biz yetişkin olarak bu kadar acısını çektik hayatın da intihar etmedik, bu çocuklar nasıl yapabilir" türünden kaba mantıkla hiç çıkamayız işin içinden.

Öyle bir noktaya geldik ki...

Ders çalışmak dışında neredeyse her şeyi zararlı göreceğiz ve yasaklayacağız çocuklarımıza...

Onu oynama!

Şunu dinleme!

Bunu düşünme!

Neden?

İntihar etmesinler diye.

İyi de... Bu kez de sadece okul başarılarına kitlenmiş bir hayattaki kırgınlıklar yüzünden intiharın eşiğine gelmiş çocuklar gerçeği karşımıza dikilmiyor mu?

Babası "kötü karneyle eve gelme" dediği için kırıklarla dolu karnesiyle şehrin bir köşesinde hayatına son veren çocuklar karşısında neden bu kadar gürültü koparmıyoruz?

Çünkü itiraf edelim ki, kimi "iyi aile çocukları"nın "bu hayat pislik" deyip ölümü seçmelerinde derinden moralimizi bozan şeyler var! Bu yüzden şeytani güçlerle dolu heyecanlı öyküler aramaya girişiyoruz.

Oysa bin yıllık masalları bile yasaklamayı düşünecek kadar panikleyecek yerde şöyle durup halimize bir baksak...

O zaman göreceğiz: Ateşi bir parça yükseldiğinde çocuklarımıza gösterdiğimiz şefkatle ruh sağlıkları bir parça tökezlediğinde içine düştüğümüz şaşkınlık arasında dağlar kadar fark var.

O zaman göreceğiz: Çocuklarımızın midelerinin bulanmasına hazırlıklıyız da, zihinlerinin bulanabileceğini hiç aklımıza getirmemişiz.

Yani ilk yapmamız gereken şey ruh sağlığını sağlıktan saymayan, "ayıp" gibi gören zihniyeti kesinkes terketmektir.

İkinci olarak da şunu kabul etmeliyiz: Çocukları için saçını süpürge etmek onlara gerçekten ve ihtiyaçları olan ilgiyi göstermek anlamına gelmiyor.

Ekranda mutluluk, radyoda mutsuzluk
En güzeli ne biliyor musunuz? Mutluluk hissinin bazen bu kadar yalın olması...

Geçen hafta National Geographic kanalında "Kaplan haftası"ydı. Onlarca kaplan belgeseli günün belli saatlerinde ekrana geliyordu bu kanalda.

Kaplanlara bakmak ibadet gibidir benim için.

Eve gelip televizyonu açtığım her seferinde o ilahi ve mucizevi estetik karşısında takılıp kaldım. Bir yavru Sibirya kaplanıyla ekrandan da olsa sanki "göz göze gelmek" öylesine heyecan verici ki!

Ama birkaç gündür sabahları ve gece geç vakitlerde radyomu açtığımda Açık Radyo frekansından yükselen "uğultu" tadımı kaçırıyor. Çünkü RTÜK iki yıl önce yayımlanan Bukowski'nin bir öyküsü yüzünden 15 gün susturdu Açık Radyo'yu... Bilirkişinin "genel ahlâka aykırı bir durum bulunmadığı" raporunu umursamadı RTÜK.

Edebiyat yapıtları yüzünden kapatılan radyolar çağında yaşamak da başlı başına bir mutsuzluk doğrusu...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır