İnsafsız Emlak Vergisi uygulaması ile insanları kendi evinde kira gibi vergi ödemek zorunda bırakan hükümet anlaşılmaz bir vurdumduymazlık içinde... Milyonlarca ev sahibi "Bu vergi değil, soygun" diye feryat ediyor, kiracılar da "Eyvah! Ev sahibim bu parayı benden çıkaracak" diye korku içinde bekliyor...

Ama Maliye Bakanı Sümer Oral da televizyonlara çıkıp "Efendim itiraz hakkı var... Vatandaş itiraz etsin" diyor..

Pes!

Yani bu halk işi gücü bırakacak, avukat tutacak, mahkeme harçlarını yatırıp dava mı açacak?

Söyler misiniz Sayın Oral siz insanlarla alay mı ediyorsunuz? Siz Maliye Bakanı olarak sadece vatandaşın cebinde kalan üç beş kuruşu da almayı mı biliyorsunuz?

Vergiler yüzünden doğalgaz yakamaz olduk, çoluk çocuk titriyoruz... 150 bin liralık benzini vergi koya koya 1.5 milyon liraya çıkardınız araçlarımıza binemiyoruz...

Şimdi de Emlak Vergisi uygulaması ile bizleri evlerimizde kiracı haline getiriyorsunuz, sonra da kalkıp "Vatandaş itiraz etsin" diyorsunuz...

Kusura bakmayın ama siz bu milleti her halde enayi zannediyorsunuz...

Dünyanın neresinde vergiler aniden, gerekçesiz, mazeretsiz yirmiye katlanır... Ve dünyanın hangi ülkesinde bu uygulamayı milletine reva görenlere o millet katlanır? Sizler bizim kaderimiz değilsiniz...

Eğer amacınız bu millete zam ve zulüm ise yüreklilik gösterip bunu açık açık anlatın... Yok eğer hizmet etmeyi ilke edindiyseniz lütfen hizmetle eziyeti birbirinden ayırın...

Öğrencilerin isteği
Bir grup liseli "İmtihan kağıtlarına notu öğretmenlerimiz değil, biz kendimiz verelim" yazılı bir faks göndermiş...

Nasıl yani?

Onu da altında açıklamışlar:

"Eğer Başbakan Bülent Ecevit, Amerika'ya yaptığı geziyi kendisi değerlendirip kendi kendisine 10 üzerinden 10 veriyorsa, biz de kendi kağıtlarımızı değerlendirebilir, kendimize 10 üzerinden 10 verebiliriz"

Ne dersiniz?

Bence çocuklar yerden göğe kadar haklı...

Osman Bölükbaşı
SABAH'ta yayınlanan Osman Bölükbaşı dizisini satır satır okuyorum... Açık açık söylemek gerekirse Hulusi Turgut'un kaleme aldığı bu diziyi yutuyorum...

Çünkü bu dizi Bölükbaşı'ndan çok Türkiye gerçeklerini anlatıyor.. Türkiye'nin nereden nereye geldiğini, dünün eleştiriye tahammülsüz siyasilerini, yarım asır önceki demokrasiyi...

Yaşı 50'nin altında olanlar Osman Bölükbaşı'nı pek tanımazlar... Belki ismini bile işitmemişlerdir, bu diziye ilgi duymazlar... Oysa bu diziyi gençler okumalı... Okumalı ki; hâlâ emekleyen demokrasimizin bugüne nasıl geldiğini anlamalı...

Kırşehir'e kızıp, "Seni ilçe yaptım" diyebilen iktidardan, "il olmak istiyoruz" diye Ankara'nın kapısına dayanılan bugünlere nasıl geldiğimizi kavramalı...

Kısacası demokrasinin kıymetini anlamalı...

Ben Hulusi Turgut'a teşekkür ediyorum... Sadece bu diziyi kaleme aldığı için değil, bizlere demokrasinin erdemini bir kez daha hatırlama imkânı verdiği için...

Polisin satanist avı!
Lara'nın Boğaz Köprüsü'nden atlayıp intihar etmesi üzerine satanist avına çıkan İstanbul polisini televizyonlardan izlediniz mi?

Eminim ki Emniyet Müdürü Hasan Özdemir bu yazıyı okuduktan sonra yine sabah sabah telefon edecek ve "Sayın Bilallar.." diye başlayarak sitem dolu bir tarzda bilgi verecek... Ama gördüklerimi yazmadan edemeyeceğim...

Yüzlerce polis kameralar eşliğinde (dün eleştirdiğim şekilde) İstiklal Caddesi'ne giriyorlar ve önceden belirlenen mekânları didik didik ediyorlar...

Bununla da yetinmiyorlar, caddeden yürüyüp geçen gençler arasında tipini beğenmedikleri varsa durdurup ayaküstü sorguya çekiyorlar... Sanki Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği nüfus kağıtlarında "Satanist" yazıyormuş gibi kimliklerini kontrol ediyorlar...

Ardından ellerindeki kağıtlara isimleri yazılmış kitapların kitap sergilerinde olup olmadığını gözden geçiriyorlar...

Polisin bütün bunları iyi niyetle, çocuklarımızı korumak ve kollamak adına yaptığını biliyorum... Ama sadece iyi niyet yeter mi?

Gençleri ölüme götüren satanistlerle mücadele böyle mi yapılmalı? Bu operasyona katılan polislerin konuyla ilgili bilgisi, birikimi var mı? TV haberlerinde izlediğim gibi her saçı uzun, kulağı küpeli genç, tırnaklarına siyah oje süren potansiyel satanist mi?

Alıp götürülmeli mi?

Yanlış!
İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir eğer bu bela ile mücadele etmek istiyorsa bunun yolu belinde silahlı polislerle oraya buraya baskın yapmaktan geçmez... Kaldı ki; "Ben satanistim" diyen bir gence Türk Ceza Kanunu ceza vermez...

Peki o zaman ne yapılmalı? Polis, okul yönetimleriyle işbirliği kurmalı... Psikologlar, psikiyatristlerle çalışmalı...Yani sözün kısası çağdaşlaşmalı...

Yalakalık!
Azılı erkek düşmanı Duygu Asena erkekleri yerin dibine batırdı ya; Mahsun Kırmızıgül de kadınlara yaranmak için fırsatı kaçırmayıp hemen görüşünü açıkladı: "Bir yerde katılıyorum... Erkekler kaba varlıklar!" Tamam da, bunu en son söylemesi gereken sen değil misin Mahsun?

Kırmızı kart
Mehmet Ali Erbil'i her gün manşetlere taşıyan, Prof. Dr. Aykut Barka'yı ise tek sütuna sığdıran televole basına...

Hay ağzını öpeyim!
Eğer dikkatli gidersek, tekrar az tüketip üretime yönelirsek, alışkanlıklarımızdan değişiklik yaparsak 2002'nin iyi olacağına inanıyorum... (İşadamı İnan Kıraç)

Halkın sütunu: Kartzedelere yardım edin
Kredi kartı mağdurlarının yaşadığı sorunun çözümü için verilecek yasa tasarısının bütün partilerce desteklenmesini bekliyoruz. Milyonlarca insan temerrüt faizinin yüksekliği nedeniyle perişan durumda. Ankara'dakiler eğer halkı düşünüyorsa bu yasal düzenlemeyi en kısa zamanda yapar.

Işıl Toprak

Fıkra: Doğum yılı
Temel ikametgah belgesi çıkarmak için muhtara gider... Muhtar sorar:

- Doğum günün..

- 22 Kasim.

- Hangi yıl?

- Her yıl..

ALKIŞ
Çok para harcayıp rüküş olanlar var... (Modacı)

Canan Yaka