kapat
14.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Çaktırmadan yaşamak

Sıkıldım ama belli etmemem gerek...Çocuklarına ekmek götürmek zorunda bir baba gibi davranmalıyım.

Babaların özgürlüğü yoktur, malum...

Zaten toplum olarak "belli etmeden" yaşıyoruz.

"Çaktırmıyoruz" yani...

Gibi yapmak
Özgür değiliz ama özgürmüşüz gibi yaşıyoruz...

Cahiliz, hem de zırcahiliz, bilgili numarası yapıyoruz.

Toplumu aldatmak için her yolu mübah görüyoruz ama "vatanperver" olduğumuzu zannediyoruz.

Peki bu "akılsızlık atmosferinde" nasıl boğulmadan yaşayacağız?

Ne yapacağız bu "akılsız" memlekette?

Tuzumuz da kuru değil ki, palavra bir dümen tutturup dalgamızı geçelim, hayatla...

Bohem yaşam derseniz bize göre değil...

Tırnakları pis olanı, dünya güzeli olsa otobüste yanıma bile oturtmam...

"Benim canım sıkıldı, yazarlığı da, gazeteciliği de bırakıyorum" deyip tatile çıkma şansımız da yok, cebimize harçlık koyacak bir babamız yahut kocamız olsaydı belki...

Eeee...

Ne halt edeceğiz birader?

Merkep gibi çalışmaktan başka çaremiz yok diye, bunca ahmaklığa katlanmak zorunda mıyız?

Ben görmedim
Yaranızı deşmek gibi olmasın ama...

Siz bu kadar andavallıyı bir arada hiç gördünüz mü?

Pantolon giyen bu kadar sığırla, etek giyen bu kadar embesilin hangi gezegenden ziyarete gelmiş olabileceklerini hiç sorguladınız mı?

Yazı yazıp düşünce üretenlerin çoğu, "beyinsel rahatsızlık" yarattıklarının farkında değil...

Televizyonlara çıkanların ezici kısmı, görsel zevkimizi perişan etmekte...

Sanat yaptığını zannedenler zırtapozluk üretmekte...

Zibidilik almış başını gitmekte...

Yöneticiyim diye gezeni, alıp bir eşeğin üzerine oturtsanız öteki tarafa düşer...

Yönetilen zavallı ise kendisine katır kadar değer verilmediğinin farkında değil...

Niye yoksuluz?
Sanmayın ki, herhangi özel bir sebeple karamsarlığa veya kötümserliğe sürüklendim de, bunu aksettiriyorum.

Hayır...

Sadece bir duygu, geldi enfarktıma yerleşti sanki:

Akılsızlıklardan rahatsızlık duygusu!

Yahu ne olur birazcık akıllı bir işler olsa da, toplumda, rasyonel bazı gelişmeler cereyan etse de, "yaşasın işte akıllı bir hadise" diye mutlu olsak, ne olurdu be?

Bazı kibar okuyucularım, zaman zaman kimi gerzekliklere neden çok ağır sıfatlar taktığımı soruyorlar.

Yetmez mi çektiğimiz akılsızlıklar?

Sizler de sıkılmadınız mı, beyinsizliklerden?

Teknoloji var, enerji var, bilgi var; eh, üç beş kuruş sermaye de var, emek dersen istemediğin kadar!..

Niye üretim yapamıyoruz, niye fakiriz, niye hep içerdeyiz ve niye krizlere yakalanıyoruz, peki, bileniniz var mı?

Niye Almanya, Fransa zengin de biz fakiriz?

Suçlu biziz
Sakın çıkıp da, onlar bizi sömürdükleri için zengin, diye yeni bir gerzeklik üretmeyelim!..

Kendini sömüren salağı herkes sömürür...

İşte başbakan bugün Amerika'ya gidiyor.

Ne isteyecek Amerika'dan...

Para, para, para...

Niye?

Bizde yok, onlarda var da, ondan...

Onlarda niye var da, bizde yok!..

Para, yani refah, zenginlik ve güç, "akıl"la doğru orantılıdır ve bu gerçeği "Doğulu" toplumlar anlamamakta inat ediyorlar hâlâ...

Hikayenin özü bu!..

Ne mi düşünüyorum?

Genç okuyucular soruyor:
"Solcu olduğunuzu sanıyoruz ama tam söyleminizi bilmiyoruz. Bir de cezaevlerindeki ölüm oruçları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?"

Kısaca cevap vereyim:

Solcu falan değilim. Kendimi sosyal demokrat hissetmek, sosyal demokrat yaşamak istiyorum. Fakat bırakmıyorlar. İlle solcu olmam gerektiğini düşünenler var. Lütfen arkadaşlar, ben almayım diyorum, anlamıyorlar... Canları sağolsun...

Söylemim şu:

Modern sosyal demokrasi, rasyonel bir çizgiyle, insanlığı refaha ve huzura götürecek yol gibi görünüyor.

Açlık grevlerine gelince:

Türkiye nasıl bir "budalalık çizgisine" düşürüldüyse, yukarıdaki yazıda aktarmaya çalıştığım gibi...

Türkiye'nin solcuları, devrimcileri ve gizli örgütleri de kendilerine özgü "budalalık çizgisinde" ısrar ediyorlar.

Böyle bir mücadele çizgisi olur mu?

Devleti "düşman" olarak tarif edeceksin. Sonra da düşmanın senin isteklerini yerine getirsin diye "açlık grevi" uygulayıp, kendi "askerlerini" birer birer öldüreceksin...

Siz tarihte, ordulardan birinin, öteki orduyu merhamete getirmek için açlık grevi yaptığı bir savaş duydunuz mu?

BÜYÜTEÇ
Recep Tayyip Erdoğan, "bir Tayyip gider, başka Tayyipler gelir" demiş...

Bu tehditten korkulur işte!..



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır