kapat
14.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Polis ayağımı kırdı

Filistinli eylemcilerle birlikte 24 yıl hapse çarptırılan Erden: Polisler, kaçmamam için ayağımı kırdılar. Hiç tanımadığım dört gerilla için yıllarca hapislerde çürüdüm
Türkiye'yi günlerce sarsan kanlı Mısır büyükelçiliği baskınında Filistinli gerillalar ile birlikte yargılanan ve 24 yıl hapse mahkum edilen Ömer Faruk Erden, yıllar sonra o günleri SABAH'a anlattı. Ankara Üniversitesi SBF mezunu olan Erden'in hayatı Gebze'de meydana gelen bir trafik kazasıyla değişti. Dilovasında Anadol marka bir araç ile bir Mercedes çarpıştı. Erden de Mercedes'te bulunan Lübnanlılar'a yardım etti. Erden, cezaevinde noktalanacak bu yardımı ve olayların başlangıcını şöyle anlattı: "Bir İranlı ile emlak ve traktör işi yapıyordum. SiirtLi olduğum için Arapça biliyordum.

Kaza sonrası tercüman olarak ilk beni buldular. Ben de yardım ettim. Onlara ticaret için Lübnan'da oturma izni almak istediğimi anlattım. Sonra onlarla Lübnan'a gittim. 1978 yılında olan bu olayla benim Ortadoğu maceram başladı. Ticaret için El Mısıri adlı oto galerisinin sahibi Ebu Selin ile tanıştırdılar. Buradaki temaslarımın ardından önce İtalya'ya daha sonra da Almanya'ya gittim. Sonra Türkiye'ye döndüm. Aradan bir süre geçtikten sonra Ebu Selin İstanbul'a ailesiyle beraber geldi. Ben de onları 10 gün ağırladım. Çok memnun oldular..."

SÜRPRİZ HEDİYE
Erden, 3 ay sonra Ankara'dan bir telefon aldığını ve Ebu Selin'in kendisine teşekkür için bazı hediyeler gönderdiğinin söylediğini belirtti ve şöyle devam etti:

"Gebze'den Ankara'ya gittim. Ebu Selin'in arkadaşları Ankara'da Uğrak Otel'de kalıyorlardı. Birlikte İstanbul'a gittik. Hediyeyi de orada vereceklerini söylediler. 1979'un Nisan ayı idi. Benim altımda o zamanlar tek olan 79 model 450 SLC tipi Mersedes vardı. Onlarda ise 76 model bir Pontiac vardı. Gebze'ye kadar geldik..."

İÇKİ İÇMEZDİM
Gebze'ye geldiklerinde kendisine gelen hediyelerin silah ve patlayıcılar olduğunu öğrendiğini belirten Erden, bu kişilerin kendisini ve ailesini tehdit ettiklerini vurguladı ve olayların akışını şöyle özetledi: "Silahları benim çiftliğimde saklayıp, Yunanistan'da bir eylem yapacaklarını söylediler. Arabanın bagajında kaleşler, el bombaları ve tahrip kalıpları vardı. Bunları daha sonra gelecek arkadaşlarının alacağını söylediler. Reddedersem beni ve ailemi öldürecekleri tehdidinde bulundular. Benim gözüm korktu. Çiftikte silahları sakladık. İki ay sonra adının Mervan olduğunu öğrendiğim kişi telefon açtı ve emanetleri alıp gitti. Bir hafta sonra 10 araba dolusu sivil polis geldi. Hemen çiftlikte dahil tüm evleri ve büroları aradılar. Örgüte ait silahları soruyorlardı. Ancak sadece bir kırma tüfek buldular. Onu da almadılar. Çiftlikle ilk sorguyu yapan polis, ayağımı bir tabureye soktu. Daha sonra iki kişi de kollarıma girdi ve tabureyi çevirdiler. Ayağım bileğinden kırılmıştı. (Kaçma diye kırdık) dediler. Korkum olsa Almanya'ya kaçardım. Ama kaçmamıştım."

Cezaevine girdiğinde 33 yaşında olduğunu söyleyen Erden, o güne kadar sigara ve içki içmediğini, herşeyle cezaevinde tanıştığını anlattı. ve Filistinli gerillalar ile de Mamak'da tanıştığını belirterek şöyle dedi:

"Cezaevinde hepimizi tek tek hücrelere koymuşlardı. Sıkıyönetimdeki davalarda, Filistinlilerin tercümanlığını da yaptım. Duruşmalarda benim konuyla ilgili hiçbir bilgimin olmadığını söylediler. Ama dönem kötüydü ve bizim dava dosyası 9 defa Yargıtay'a gidip gelmesine rağmen mahkeme kararında ısrar ediyordu. 1980 yılında dosya Ağır Ceza'ya nakil oldu. Ardından da 1980 ihtilali oldu. Filistinliler benden sürekli özür diliyor ve affetmemi istiyorlardı. Daha sonra Ebu Selin'in üst kademede bir lider olduğunu öğrendim. 4 Filistinliden Mervan Sebanu bir yüzbaşı, diğerleri ise erdi."

MERVAN SADİSTTİ
Sebanu'nun despot bir kişiliği olduğunu belirten Erden, "Bunların görevi Ankara'daki İsrail Büyükelçiliği'ne baskın düzenleyip içerdekileri rehin almakmış ama yaptıkları gözlemlerde buraya girmelerinin mümkün olmadığını anlamışlar. Daha az güvenliğin olduğu Mısır'da karar kılıp oraya girmişler. Polis ve bekçinin ölümüne çok üzüldüler. Ama Mervan tam bir sadistti demişti."

Serbest kaldıklarını SABAH'tan öğrendim
Erden, "Ben çıktıktan sonra her hafta aradılar ama ben gitmedim. Çünkü sanki bir daha içeri alacaklar gibi geldi" dedi. Cezaevi'nden çıktıktan sonra kalan mal varlığını yatırıma dönüştürdüğünü anlatan Erden, "Üç çocuğumu da okuttum. Tüm işleri de onlara devrettim. Ben zaten çalışmak istemiyorum. Dostlarımla beraber, ömrümüm geri kalanını değerlendiriyorum" dedi ve ekledi: "Şimdi anılarda kalan bu olayda tamamıyla iyi niyetimin cezasını çektim ama çok da akıllandığımı söyleyemem. Hala kendime ceza olsun diye insanlara iyi niyetli yaklaşıyorum."

Nasıl içinden gelmiş gerillayı öpmüş
Şehit bekçinin eşi Bakiye Babacan, Güneş'in, Mısır Büyükelçiliği Baskını'nı düzenleyen gerillaları öpmesini 22 yıl sonra öğrendi!

Mısır'ın Ankara Büyükelçiliği baskınında hayatını kaybeden bekçi Ali Babacan'ın eşi ve kızı, dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'in Filistinli gerillaları öptüğünü 22 yıl sonra öğrendiler. 1978'de askerliğini bitirdikten sonra emniyet teşkilatında bekçi olan Ali Babacan, henüz 23 yaşındayken Mısır Büyükelçiliği baskınında hayatını kaybetti. Ali Babacan ardında 4 yıllık eşi Bakiye Babacan ile 3 aylık kızı Nilgün'ü bıraktı. Babacan'ı şehit eden Filistinli gerillalar 22 yıllık bir cezaevi yaşamının ardından aftan yararlanarak serbest kalırken eşi ve kızı o günleri SABAH'a anlattılar:

Nilgün Öztürk, babası öldüğünde 3 aylıktı. Şimdi 22 yaşında olan genç kadın evli ve şehit dedesinin ismini taşıyan 4 yaşında bir oğlu var. Küçük Ali'nin anneannesi ve şehit bekçinin eşi Bakiye ise torununu "Ali'mizi küçülttük, şimdi yeniden büyütüyoruz" sözleriyle seviyor. Bakiye Hanım eşinin ölümünden sonra yeniden evlendiği için devletin bağlıdığı şehit maaşı kesilmiş. Eşini öldürenlerin afla çıktığını bizden öğrenen Bakiye Babacan hiç şaşırmıyor:

"İdam cezası verdiler ama idam etmediler. 22 yıl yatıp çıkmışlar, 100 yıl yatsalar da giden geri gelmiyor ki. Biz de onun anısıyla yaşıyoruz. Onu öldürenler de şimdi ellerini sallayarak gezecekler. "

GİDEN GERİ GELMİYOR
Şehit bekçinin kızı Nilgün Özdemir, sağlık sorunları nedeniyle Kırıkkale Valiliği'ndeki işinden ayrılmak zorunda kalmış. Şehit bekçinin eşi ve kızına dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'in, baskını gerçekleştiren Filistinli gerillaları öpmesi hakkındaki görüşlerini soruyoruz. Ancak sorumuza çok şaşırıyorlar, bunu yeni duyduklarını söylüyorlar. Bakiye Cihan, eşi öldükten sonra, uzun süre radyo ve televizyonu açmadıklarını, gazete okumadıklarını, dünyayla bağlantılarının koptuğunu anlatıyor ve İçişleri Bakanı'nın gerillaları öptüğünü hiç duymadıklarını söylüyor ve ağzından şu sözler dökülüyor:

ONLAR MASUMDU
"Türkiye kan ağladı, 2 aile yok oldu. Nasıl içinden gelmiş de öpmüş? Teröristler mahkemede "Bizim onlarla bir sorunumuz yoktu. Onlar masum insanlardı. Ama biz kendi adımızı duyurmak, reklamımızı yapmak için öldürdük" demişlerdi. Reklam için adam öldürenleri bir İçişleri Bakanı nasıl öpebilir?" Nilgün Özdemir de Güneş'in davranışına "Babam, hiç ilgisi olmadığı devlet meselelerine alet olmuş. Böyle bir şey olmaz. Bir bakana böyle bir davranışı hiç yakıştıramadım" sözleriyle tepki gösteriyor.

-BİTTİ-

Kemal GÖKTAŞ-Cengiz UYSAL - Ünsal ERGEL- Ali EKEYILMAZ



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır