Galatasaray kulübünde olanlara bakıp uzaktan "vah vah!" demek; "inanamıyoruuum!" nidalarıyla olan biteni seyretmek... Hepsi tamam!
Veya rakip takım taraftarıysanız belki içinizden rekabetle düşmanlığı birbirine karıştıran duygularla "Oh olsun!" bile diyorsunuzdur...
Fakaaaat...
Olup bitenler herkes için; bütün kulüpler ve kurumlar için anlamlı "dersler" taşıyor.
Sabah'ın spor sayfasında Galatasaray krizi "Terim ikna edilemedi; Lucescu kerhen görevde kaldı ama... Yönetim kaybetti" başlığıyla anlatılmıştı. Doğru!
Yazının sonunda Levent Tüzemen "acemi" yönetim diyordu.
Bu kadar şaşkınlığı, bu kadar yanlışı hangi acemilik yan yana getirebilir?
Futbolculara ceza vermeye kalkarken son maçta oynanan futbolu da bahane edecek kadar "dağılmak"; ilkelerden söz ederken bir bir ilkeleri çiğnemek; Terim'le anlaşmaya kalkarken kırk yıldır tanıdıkları Terim'in karakteristik özelliklerini birdenbire unutmak...
Güçsüz Lucescu'dan şikâyet ede ede, bir gecede daha da güçsüz ama görevinin başında bir Lucescu yaratmak...
Bu nasıl bir acemiliktir?
Bugüne kadar parayı konuşturmuşların parasızlıkta nasıl konuşacağını bilememesinin acemiliğidir.
Kıt kaynaklar konusunda şeffaf olmayı güçsüzlük sanan eski model yöneticiliğin acemiliğidir.
Her hatanın sorumluluğunu ve sonuçlarını medyanın sırtına yükleme kolaycılığının yıllar içinde yarattığı acemiliktir bu...
Gel de şimdi inandır taraftarı bütün suçun medyada olduğuna!..