kapat

25.04.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Yalakalar da sadece sokakta değil!..

Meslekdaşımız Sedat Ergin, "Holiganlar sadece sokakta değil" başlıklı yazısı ile, bizi "Gazete holiganlığı" ile suçluyor.

Eleştirilerimizi "Saldırı" diye niteleyen Sedat'ın bir meslekdaşı için alenen "Sokak serserisi" deyimini kullanmasındaki çelişki ilginç.

Sedat durup dururken, niye böyle bir avukatlığa soyundu, anlamam güç..

Çünkü yazısından, bizim haksız, Londra'daki Monşer'in haklı olduğunu gösteren birşeyler yok. Çala kalem, telaşla yazılmış bir savunma yazısı.. Yazının içeriği "Gazetecilik" olmayınca, geriye ne kalıyor, niçin yazılmış oluyor, onun yorumunu kendisi yapsın..

Sedat, Fatih Terim'i, büyükelçi aleyhine bir kampanya açmak ve bu kampanyada basını kullanmakla suçluyor. (Terim'in kullandığı medya da biz oluyoruz, dolayısı ile.)

Diyor ki..

"Büyükelçi'nin bu olayda tek bir hatası vardır: Fatih Terim Leeds'e vardığında uçağın merdiveninin önüne kırmızı halı serilmesini sağlayamamıştır."

Monşerin kendisinin bile cesaret edemeyeceği bu "Küstah" ifadenin sahibi, meslekdaşlarına "Holigan" diye saldıran, Sedat Ergin'dir.

Ve de Sedat bunları yazarken, hiç, ama hiçbirşey bilmemektedir.

Çünkü Monşer, gazetecilerin bile girmesinin yasaklandığı Leeds stadında Terim'i 40 bin kişi içinde "Piç" gibi yalnız bırakma dışında hiçbirşey yapmamıştır.

Terim uçaktan yalnız inmiş, Leeds'e yalnız gitmiş, maçı yalnız seyretmiş, uçağa gene yalnız dönmüştür.

Havaalanı- Leeds- Havaalanı arasındaki gidiş geliş ve güvenlik Londra Trafalgar Square'da çalışan Ronin Resources tarafından organize edilmiştir. Şirket Selahattin Beyazıt aracılığı ile bulunmuş, ve Galatasaray klübü tarafından görevlendirilmiştir.

Şirket, VİP seyahati ve VİP güvenliği sağlamıştır. Şirketin güvenlik elemanları, uçağın kalkışından sonra 30 dakika daha, bir geri dönüş ihtimalini dikkate alarak alanda beklemişlerdir.

Galatasaray klübü şirkete, her güvenlik elemanı için 450, güvenlikli VİP aracı için de 380 İngiliz Lirası ödemiştir.

Bu anlaşmanın tamamlandığını ve ödemelerin yapıldığını gösteren belgeler elimde Sedat..

Şimdi söyler misin, çok ama çok özel bir durumda, nerdeyse bütün milletin sevgi ve sempatisini toplayarak Leeds'e giden Fatih Terim'e muhatap bile olmayan, geçin bir Üçüncü katibi görevlendirmeyi, telefonla bile hatır sorup gönül almayı zül addeden Monşer, ne yapmıştır?.

Sedat,

Dışişleri Bakanlığı seyahat ile ilgili tüm bilgileri, hatta, gidilen uçağın kuyruk numarasına kadar detayları aldığı halde, bu kaygısızlık, bu umursamazlık, bu aldırışsızlık ortaya çıkmıştır.

Ve senin gazetecilik anlayışında, suç bunlar değil, bunları açıklamaktır öyle mi?.

Canlı yayında "Leeeds'e gidecek misiniz" diye soran televizyoncuya "Leeds klübünden izin istedik verirlerse gideceğiz" demenin adı, en kibar deyişle pısırıklık değilse nedir, Sedat?..

Cumhuriyetin temsilcisi, Leeds klübünden izin istemez.. Haber verir. Haber verir ve gider.. Kraliçelerinin dışişlerinin üzülmesinden çekinenler ise izin isterler.

İngilizlerin en ciddi medya organlarının bile, İstanbul'da olup bitenler hakkında sağlıklı bilgilere sahip olmadıkları ortada iken, hergün basın bültenleri dağıtmak, basın toplantıları yapmak, Fatih Terim'in, Faruk Süren'in fair play tarihine geçen sözlerini uygar İngiliz medyasına duyurmak, İngilizlerin öldükleri noktada oluşturulan çiçek yığınları ile, otobüste kıçını gösteren ve para yakanların görüntülerini o medyaya dağıtmak, Monşer'in görevleri içinde değilse, kimindir?. O zaman Monşerin görevi nedir?.

"Vizesi olan gelir maçı izler" diye işkembeden atarak vizelileri maça çağıran, ama sonunda, sadece Türk asıllı oldukları için staddan kovulan İngiliz vatandaşlarına dahi seyirci kalan ve susup oturan, Monşer değil midir?.

UEFA sadece 80 kişiye izin verirken bu seksen VİP'ten de "İyi hal kağıdı" isteyerek Türkiye'ye hakaret edenlere ne yanıt vereceğini ısrarla soran televizyon muhabirine "Hık.. Mık"tan başka şey söylemeyen kimdir Sedat?..

Cumartesi günü Sabah'ta yayınlanan Taki Doğan imzalı haberi okudun mu?..

Tam Monşer kafalı Büyükelçilik müsteşarının, Kraliçelerinin dışişlerinin gözünden düşmemek için Türklere nasıl işkence ettiğinin haberini..

Taki Ankara'da.. Bul sana anlatsın Sedat!..

Bak Sedat!..

Dünyanın dört bir yanından yağmur gibi e-mail yağıyor, bizi destekleyen.. Herkes yanık Sedat herkes yanık..

Monşerlerin avukatlığına soyunmadan önce halkının sesine bir kulak ver..

Ben bu meselenin peşini bırakmayacağım..

"Fatih Terim, Monşerden özür dilesin" diye yazan, yazabilen senin asıl kimden özür dilemen gerektiğini zaman gösterecek Sedat!..

Hıncal holigan.. Hıncal sokak serserisi..

Asillerin, monşerlerin avukatı olmaktansa, sokaktaki insanın duygularına tercüman olmayı her zaman yeğledim.

Çünkü benim insanım sokakta.. Benim paramla ile satın alınıp, dayatılmış, döşetilmiş sırça köşklerin kokteyl salonlarında, benim paramla monşercilik oynamıyor onlar..

Asillerin yalakası olmaktansa, sokakların serserisi olmayı tercih ederim Sedat!..

Hıncal sokak serserisi.. Okey.. Ama sokak serserilerinin de soru sorma hakkı ve özgürlüğü vardır, değil mi?.

Sorduklarıma, müvekkilin monşere de danışıp bir yanıt verebilir misin?..

Bir tek yanıt?..

Önce Tantan'ı okuyun.. Yarın sıra bizde..
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın "Türkiye Emniyet Müdürü gene sahnede" başlıklı yazımıza gönderdiği yanıtı, bugün aynen sunuyorum.

Bizim de söyleyeceklerimiz var tabii.. Yarın!..

***

Sayın Hıncal Uluç
19 Nisan 2000 tarihli Sabah Gazetesindeki yazınızı okudum.

Bizim hayatımızda mevki, makam beklentisi içerisinde davranmak, ilkelerini bu beklentilere göre oluşturmak ya da değiştirmek gibi anlayışlara yer yoktur. Bu anlamda dün ne isek, bugün de O'yuz; inşallah yarın da O olacağız!.. Bunun takdiri milletimize aittir!..

Sizin bizi değerlendirme ölçüleriniz değişmiş olabilir, buna bir şey diyemem, hakkınızdır. Ancak eleştiri hakkınızı kullanırken gerçeklerden hareket etmenizi beklemek de bizim ve okuyucularınızın hakkıdır. Aksine bir tutumun eleştiri değil olsa olsa gerçekleri tahrif edip; bahane yaratarak kişiliğe saldırmak ve böylece okuyucu da yanlış yönlendirmek anlamına geleceği açıktır.

Gerçeklere gelecek olursak:

Yayımladığımız genelge kanunların ve bu kanunlara dayanılarak çıkarılmış Bakanlar Kurulu Yönetmeliğinin uygulamasına yönelik bir genelge olup gerek kanun ve gerekse yönetmeliğe aykırı, ya da onlara eklemeler, çıkarmalar yapan hiçbir yönü yoktur.

Nitekim, yazınızın çıktığı günkü bir çok gazetede yer alan Sn. Turizm Bakanının açıklaması da bu yöndedir. Ve bana yönelttiğiniz bütün ithamlarınızı tekzip eder mahiyettedir.

Esasen hangi bölümünü soyut, muğlak ve karanlık bulduğunuzu belirtmeden dehşetengiz ifadelerle saldırdığınız genelgeyi okuyan aklıselim ve insaf sahibi tüm meslektaşlarınız; genelgenin kanun ve yönetmelikteki tanımlar uyarınca "Rahatsız edecek derecede gürültüyü" belirli saatlerde önlemeye matuf olduğunu ve iddia ettiğiniz gibi "saat 24"te müzik kesilecek" gibi bir hükme yer verilmediğini görmüşlerdir.

Ancak kişiliğe saldırı için bahane arayan bir zihniyet için olguların, gerçeklerin önemli olmadığı ortaya çıkmaktadır. Ne var ki bu zihniyet sahibi böyle davranarak öz saygısını ve karşısına aldığı kişiliğe saygısını önemsemediğini ortaya koymakla kalmadığını, aynı zamanda okuyucularına da en büyük saygısızlığı yapmış olduğunu bilmek zorundadır. Yazınızda hakkımda kullandığınız "Siyaset adamı değil, Türkiye Emniyet Müdürü" şeklindeki sıfat, eğer siyasi hiçbir kaygı gütmeden hiçbir ayrım yapmaksızın Türkiye'nin her tarafındaki insanlarımızın huzurunu, emniyetini, güvenliğini temin etmeyi esas almamdan kaynaklanıyorsa; bu sıfatı şerefle kabul ederim!...

Saygılarımla.

Sadettin TANTAN

Kobay!..
Uyanış - Awakening adlı filmi hatırladım, Kobay'ı izlerken.. Robert de Niro hasta, Robin Williams doktordu filmde.. Dış hiçbir uyarıya cevap vermeyen, bir bakıma uyuyan hastaları uyandırmak gibi bir mucizeyi başarmanın peşindeydi Williams.. Başarmıştı da.. Ama, ah o geriye dönüş olmasaydı?.. Uyanmışlar, yaşamışlar, sonra gene eskiye dönmüşlerdi.

Kobay, zeka geriliği olan bir hastanın öyküsü.. Aslı yabancı. Ali Poyrazoğlu, adapte etmiş, bizdenleştirmiş. Zeka düzeyi, IQ'su 50 civarlarında olan bir hastayı, yepyeni bir metodla deha düzeyine, 200'ün üstüne çıkarıyor doktorlarımız.. Sonra geriye dönüş başlıyor..

Ve Ali Poyrazoğlu müthiş oynuyor.. Müthiş..

Aslında oyun da sanki onun için yazılmış bir one man show..

Fındıkzade'de böyle şirin bir salon görünce şaşırdık. Salonu dolduran yöre halkını görünce daha da şaşırdık.

Doğrusu ya utandık.. Bu kadar zor bir oyunun, sadece elit semtler için olduğunu sandığımız için kendimizden utandık. İşin iyisini yaparsan, bu ülke insanı her yerde tiyatroya koşarak gidiyor. Onu görmenin gururunu ve keyfini yaşadık.

Barış Dinçel'in insan beyninin kapıların simgeleyen enfes dekorunu da alkışladık.

Kobay, dört dörtlük bir oyun..

İstanbul içinde başka sahneye de taşınmayacak.. Görmelisiniz ve görmek için bizahmet, Fındıkzade'nin yolunu tutmalısınız!..

TEBESSÜM
Fıkra A. Orhan'dan...

Yaşlı Sultan ölüm döşeğinde.. Çocuklarını yatağının etrafına çağırır:

"Ahmet, Mehmet, sen cariyem Ayşe'densin.. Safiye, sen ikinci cariyem Rüksan'dansın.. Ali, Veli, Hasan, Hüseyin, sen üçüncü cariyem Ruhsar'dansın..

Ve sen en küçük kızım Nilüfer..

Sen dördüncü cariyem Nurşah'dansın ama, senin baban kim bilmiyorum.."

BİZİM DUVAR
'Fazilet'te yapılan ankette Gül çıktı.

Anayasa Mahkemesi'nin vurduğu yerde Abdullah Gül biter.'

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
'Sabah koşularının verimli olması için, ya

arkasından koşacağınız genç bir kadın ya da

önünde koşacağınız sıkı bir köpek bulmalısınız'

Anonim (Teşekkürler Bahadır)

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır