Prodi'nin Avrupa Parlamentosu'ndaki konuşması
Başkan Prodi'nin Türkiye hakkındaki İlerleme Raporuna ilişkin 6 Ekim 2004'te Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşma.
Bu bizim olumlu ama aynı zamanda ihtiyatlı konumumuzun sebebini açıklamaktadır. Bugün çekilen fotoğrafa bakıldığında, halen bulanık alanlar olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ancak uzun vadeli fotoğrafı göz önüne alırsak, bizim demokratik değerlerimize ve standartlarımıza doğru ilerleme isteklerini açık bir şekilde yansıtan ve bu yönde hızlı ilerleme kaydeden, ve giderek artan ölçüde aktif bir Türk sivil toplumunu ve kurumlarını görüyoruz. Bizi EVET demek için harekete geçiren de budur. Ancak aynı zamanda, bu gelişmelerin gerçekten geri dönülmez olduklarını ve sonuna kadar sürdürüleceğini teminat altına almamız gerekmektedir. Kabul edilen tüm bu önemli reformların hem kadın hem erkek Türk vatandaşları için günlük hayatın bir gerçeği olmasının sağlanması için gerekli zamanı tanımalıyız. Ve aynı zamanda Türk partnerlerimize açıkça ve sakin bir şekilde, tıpkı Avrupa Birliği'nde uygulandığı gibi demokrasi, insan hakları, temel haklar ve hukukun üstünlüğüne yönelik süreçte herhangi bir aksamanın otomatik olarak müzakereleri durma noktasına getireceğini de söylememiz gerekmektedir.
Tamamıyla farklı bir açıdan yaklaşıldığında, etki raporumuz genel dengenin olumlu olduğuna işaret etmektedir. Tüm ilgili unsurları dikkate alarak, Türkiye'nin AB'ye katılımının Birliğe olumlu bir katkı sağlayabileceğine inanıyoruz. Bununla birlikte ülkenin ölçeği, bölgesel güç olarak coğrafi konumu ve gelenekleri, savunma kapasitesi, nüfusu ve demografik büyümesi, mevcut kalkınma düzeyi, bölgeler arasındaki farklılıkları, altyapısı ve kırsal ve çiftçilikle geçinen nüfusunun ölçeği, Türkiye'nin entegrasyonunun, 50 yılı aşkın bir süreden bu yana inşa etmekte olduğumuz yapıyı zayıflatmasını engellemek için katılım müzakerelerini yürütürken derin bir şekilde düşünmeyi ve kesin önlemleri gerektirmektedir.
Bugün sunduğumuz etki raporu, iddialarında mütevazıdır. Ayrıntılı olmaya ya da Türkiye ve Avrupa Birliği'nde ekonomik büyüme gibi temel parametrelerin belirsiz olduğu bir durumda geleceği tahmine çalışmamaktadır. Bununla birlikte, özellikle kırsal politika ve çiftçilik politikası gibi, Türkiye'nin politikalarında uzun hazırlık ve uyum süreçlerini gerektirecek çeşitli sektörlere halihazırda dikkat çekmektedir. Uzun geçiş dönemlerine ihtiyaç duyulacaktır ve bazen kişilerin serbest dolaşımında olduğu gibi daimi koruyucu şartlar gerekli olabilecektir.
Türkiye'nin katılımının bütçe üzerindeki etkisine ilişkin bir tahmin yapılmıştır. Söylediğim gibi, belirsiz parametrelere dayalı rakamların yorumlanmasına gelindiğinde gerek duyulan tüm yöntemsel ihtiyat payları dikkate alınarak yapılan bu tahminden alınması gereken siyasi ders, Türkiye'nin entegrasyonunun, 2007-2013 bütçe perspektifine dahil edilemeyeceğidir. Zira, bu bütçe planıyla ilgili görüşmeler, Komisyon tarafından birkaç ay önce sunulan önerilerle başlamış bulunuyor. Bu da, Türk katılım antlaşmasının mali etkileri olan başlıklarına ilişkin müzakerelerin, ancak bir sonraki döneme ait mali değerlendirmeden sonra başlatılabileceği anlamına gelmektedir. Bu, daha önce atıfta bulunduğum müzakerelerin ihtiyatlı hızıyla uyumludur.
Son olarak, özellikle raporumuzun işaret ettiği kadar karmaşık olan tüm müzakere süreçlerinde olduğu gibi, sonucun önceden varılmış bir netice olmadığını vurgulamamız gerekmektedir. Kabul etmemiz gereken ve Türkiye'ye de kabul etmesini söylediğimiz riskler vardır. Ancak Avrupa için, Türkiye'nin sağlam biçimde demir atmadığı bir gelecek hayal edemeyiz.
Saygıdeğer Üyeler, bugün size Komisyon adına iletmek istediğim mesajın ana fikri budur. Günter Verheugen'ın da ekleyeceği bazı ayrıntılar olacaktır. Tüm sorularınızı yanıtlamaya hazırız ancak önce Türkiye'ye ve sonra sizin aracılığınızla Avrupa halkına hitap ederek konuşmamı bitirmek istiyorum.
|