AB'nin Türkiye Tavsiye Raporu
Türkiye Kıbrıs sorununun çözümü yönündeki çabalara destek verdi ve vermeye de devam ediyor; BM Genel Sekreteri'nin barış planında sunulan çözümü benimsedi. Avrupa Birliği Konseyi Haziran 2004'te Türkiye'yi AB ve 25 üyesi adına Komisyon'la Ankara Antlaşması'nın yeni üye ülkelerin katılımını da göz önünde bulundurarak uyarlanmasına ilişkin görüşmeleri sonuçlandırmaya çağırdı. Komisyon bu amaçla Temmuz 2004'te sunduğu gerekli değişiklikleri içeren taslak protokol konusunda Türkiye'den olumlu bir yanıt bekliyor. Yanı sıra, katılım müzakerelerinin, bütün AB üyesi ülkeleri kapsayan bir Hükümetlerarası Konferans çerçevesinde yürütüleceği vurgulanmalı.
İlerleme Raporu'nun vardığı sonuçların, yanı sıra Türkiye'nin üyeliğin diğer kriterlerini karşılamak hususunda kat ettiği ilerlemelerin tam dökümü, Ek: Türkiye Hakkındaki İlerleme Raporunun Sonuç Kısmı'nda (yan sayfada) bulunabilir.
3- Üyelik perspektifinden kaynaklanan konuların değerlendirilmesi Türkiye'nin katılımı, hem AB hem de Türkiye için zorlu olacak; fakat iyi yürütüldüğü takdirde, her iki taraf için de önemli fırsatlar sunacak. Türkiye'nin üyelik perspektifinden kaynaklanan konular hesaba katıldığında, katılım için gerekli hazırlıkların önümüzdeki 10 yılda tamamlanacağı görülüyor. AB bu süreç boyunca gelişim gösterecek ve Türkiye'nin daha radikal şekilde değişmesi gerekecek. Müktesebat daha ileri boyutta gelişecek ve 27 veya daha fazla üyeli AB'nin ihtiyaçlarına cevap verecek. Bu gelişim, Türkiye'nin katılımına dair zorlukları ve fırsatları da önceden ortaya koyabilir. Komisyon, AB'nin mevcut politikaları ve bilgisi temelinde, gelecek yıllardaki daha kapsamlı sonuçlar ve analizler bakımından aşağıdaki ana konuları tespit etmiştir:
Nüfusu, büyüklüğü, coğrafi konumu, ekonomik, güvenlik ve askeri potansiyelinin bir arada yapacağı etkilerden dolayı Türkiye'nin katılımı geçmişteki genişlemelerden farklı olacak. Bu etkenler Türkiye'ye bölgesel ve uluslararası istikrara katkıda bulunma yeteneği kazandırmakta. Katılım ihtimali, Türkiye ile komşuları arasındaki ikili ilişkilerin, AB'nin kuruluş ilkeleriyle uyumlu biçimde geliştirilmesine vesile olmalı. Bu bölgelere yönelik AB politikalarına dair beklentiler de, Türkiye'nin komşularıyla mevcut siyasi ve ekonomik bağları hesaba katıldığında, büyüyecek. Bu da bizzat AB'nin, geleneksel olarak istikrarsızlık ve gerilimlerle karakterize edilen bölgelerde (mesela Ortadoğu ve Kafkaslar) orta vadede güçlü bir dış politika aktörü haline gelme göreviyle nasıl başa çıkacağına bağlı olacak.
Türkiye halihazırda, mentalitelerin hızlı gelişimini de içeren radikal bir değişim sürecinden geçiyor. Mevcut dönüşüm sürecinin devamı herkesin çıkarına. Türkiye çoğunluğu Müslüman olan nüfusunun özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı ve temel özgürlükler, yanı sıra hukukun üstünlüğünü kucaklamasıyla önemli bir model ülke olacak.
Türkiye'nin AB'ye katılımının ekonomik etkileri olumlu olacak, fakat bu olumluluk, Türk ekonomisinin ortalama hacmine ve katılım öncesinde zaten var olan ekonomik entegrasyona bağlı olarak, nispeten sınırlı kalacak. Bu büyük ölçüde Türkiye'nin gelecekteki ekonomik ilerlemelerine bağlı olacak. Katılım müzakerelerinin başlatılması, Türkiye'nin makroekonomik istikrarını sağlama ve yatırım, büyüme ve sosyal kalkınmayı ilerletme yönünde gösterdiği çabalara yardım edecek.
|