|
|
Al kadını, vur erkeğe
Erkek dediğin nasıl olmalı? "Erkek dediğin dosdoğru olmalı. Vefadan, sabırdan yana nasip almalı. Bir çınar gölgesi kadar emin ve olgun; ve bir salkım söğüt kadar ince olmalı. Erkek dediğin kadınının babası, arkadaşı, en son, eşi olmalı. Baktı mı gözlerindeki mağrur kıvılcım, yalnız, kadınını yakar olmalı." Ama tabii "Nerdeeee öyle errrkek? Varsa da, sayıları Çin'de yaşayan 'pandalar' kadar. Ama gel gör ki biz de az değiliz hani... Belki de bu yüzden bu zamana kadar kadınları öven bir yazının, bu köşede yer alıp almadığını pek hatırlayamadım. Her daim huzursuz, her koşulda huysuz, kendini dünyanın merkezine kurulmaya 'tabii ki' layık gören, sürekli sürpriz bekleyen, dünyanın tüm yükü omzundaymış gibi sürekli "Off ne çok işim var," şikâyetiyle inleyen, 'demir leydi' pozlarıyla erkeğine caka satarken, aslında, "Yağmurda ıslanmış bir minik kuşum... Çaresiz ve ürkek!" demeye çalışan ve bunu karşısındakinin anlamasını isteyen, bunu yapmadığında da 'Yahu ne anlayışsız adamsın,' konulu bir kavga çıkarmaya bayılan bir cinsin mensubu olarak, yerimi biliyorum yani. Nasıl sevgili pandalar? Okları kendi cinsime yöneltince biraz içiniz soğudu mu bari? Birbirimizden beteriz aslında. Toplumlar, kadın ile erkek arasındaki biyolojik farkı abartınca, ortaya kadın ve erkeğin birbirine tamamen yabancı iki yaratık gibi algılandığı bir durum çıkmış. Bundan gerisi hikâye işte!
|