Dikkat bu duygusal bir yazıdır!
Kırmızı kutunun içinden el emeği göz nuru patikler, yelekler çıktı. Mavi torbayla gelen yeleğin düğmeleri ise sarı lacivertti
Geçen hafta hiç beklemediğim kadar mutlu ettiniz beni. Oysa sadece bir cümle yazmıştım. O da Cem Yılmaz'ı konu alan bir yazıydı. Demiştim ki "Yedi aylık hamileyim!" Bir haftadır gelen tebrik telefonlarından başımı kaldıramaz oldum. Ama en özeli yine sizdiniz. Tanımadığım, bilmediğim, şimdiye kadar hiç karşılaşmadığım okurlarım. Mailleriyle bilgisayarımı mesaj bombardımanına tutan sizler... Bu yazı gördüğü ilgiden şaşırmış bir köşe yazarının, ne yapacağını bilmez halde kelimelere sığınma yazısıdır. Bu yazı bana gönderdiğiniz o hediyelere saatlerce gözyaşı döktükten sonra, "Ne yapsam da teşekkür edebilsem?" karmaşasının yansımasıdır. Bu yazı, buram buram hamilelik duygusallığı kokan bir yazıdır, ona göre! Önce kırmızı bir kutu geldi. Ellerim titreyerek açtım. İçinden el emeği göz nuru patikler, hırkalar ve yelekler. Üstelik düğmeleri göz boncuktan. Öyle bir mektup vardı ki içinde, ikizlerin annesinden... Taa Ankara'dan. Uzun süre kutuya bakakaldım. Sonra masmavi bir torba geldi. Bu sefer daha uzaktan, Gaziantep'ten. İçinde yine el emeği göz nuru patikler ve yelekler... Üstelik yeleklerin düğmeleri sarı lacivert. Bir de not düşmüş okuyucum, "Yeni bir Fenerli geliyor aramıza!" diye... Geçen hafta sadece Türkiye'nin dört bir yanından gelen paketleri açtım. Her biriyle saatler geçirdim, "Ben bunu hak edecek ne yaptım?" diye ağlayarak. Malum! Hormonlar! Uzaklarda birileri sadece karnımdaki bebeği düşünerek patik, hırka, yelek örmüştü. Düşünebiliyor musunuz? Böylesine güzel bir sevginin ancak Türkiye'de yaşanacağına inanıyorum. Benimle babamın kaybını paylaşanlar, bugün beni gülümsetiyorlardı. Pazar yazısının başına geçince ne yazacağımı bilemedim. Acaba, bir değil de iki bebek beklediğimi mi yazsaydım? Evdeki adamın, ultrasonda bir yerine iki kese gördüğündeki yüzünü mü anlatsaydım? Yedi aydır, ikizlere gebe olmanın nasıl bir his olduğundan mı bahsetseydim? Örneğin çok önemli bir toplantının gergin bir bölümünde karnımdakilerin oyun oynar gibi tekmeleyişlerini, benim de yerli yersiz güldüğüm durumları mı aktarsaydım? İkizlerle aramızda kurduğumuz o bağı anlatmaya kelimeler yetmez. Anne önce oğlanı rahatsız eder, oğlan kızı. Kız da anneye basar tekmeyi. Bu, gün içinde belli aralıklarla devam eder. Taa ki birileri anneye "Gerçek dünyaya dön," mesajı verene kadar. Yok yok aslında röportaj randevularını alırken düştüğüm komik durumdan bahsetmeliyim. Binbir güçlükle ikna ettiğim kişiye "Ya, benim bir de ufak bir sorunum var. Hamileyim. Uçamıyorum. Siz İstanbul'a gelebilir misiniz?" şeklindeki yüzsüzlüğümü anlatmalıyım. Aslında anne olanların yaşadığı her türlü komik olayı, sıkıntıları, güzellikleri, mutlulukları ben de yaşadım ve yaşıyorum. O yüzden sizi, size anlatacak değilim. Sadece teşekkür etmek istedim. Hepinize iyi pazarlar dilerim!
|