Hacettepe yenilgisi sonrası Bülent Korkmaz'ın eleştirilerle ilgili yaptığı yorum da şöyleydi:
"Ben eleştirileri ciddiye alan ve dinleyen birisi değilim. Yorumları bile okumam. Herkesin kendine göre doğrusu vardır."
Her iyi oyuncu için, her yıldız oyuncu için, efsane mertebesine ulaşmış her oyuncu için "İyi hoca olacak" diye bir kural yok. Çünkü sahada oynamakla, saha dışından saha içini yönetmek arasında dağlar kadar fark var.
Futbolu bırakıp hocalığa adım atan bir oyuncu, başarılı olmak istiyorsa önce üzerindeki futbolculuk ceketini çıkaracak. Farklı karakterlerden oluşan futbolcu topluluğunu yönetirken asla kendisiyle kıyaslamayacak. Eleştirilere karşı tahammüllü olacak. Gerektiğinde dik duracak, gerektiğinde eğilip bükülmesini bilecek.
Galatasaray son 5 sezonda iki efsane oyuncusuyla hoca olarak olarak çalıştı.
. Biri taraftarın sevgilisi Karpatlar'ın Maradona'sı Gheorghe Hagi, diğeri Galatasaray'da "Efsane" olan ve kaldırmadığı kupa bırakmayan Bülent Korkmaz.Hagi de, Korkmaz da kafa yapısı olarak "Dik" insanlar.. Hagi'nin eleştiriye tahammülü yoktu. Galatasaray'ın kaybettiği bir maçtan sonra basın toplantısında bir gazetecinin, "Otoriteler orta sahada zaafiyet olduğunu söylüyorlar" şeklindeki sorusuna Hagi şu cevabı verdi:
"Otoriteler kim? Burada otorite benim. Saha kenarından maçı çevirmek zor. Eskiden ben saha içindeydim. Bir frikik atıyordum ve işi bitiriyordum." Bernard Show'un sözüdür:
"Akıllı adamlar aklını kullanır. Daha akıllı olan adamlar başkalarının da aklını kullanır." Hagi de, Korkmaz da kendi akıl yollarında yürümeyi seçtiler. Üzerlerinden
"Futbolcu ceketi"ni çıkaramadıkları için, değişmeyi reddettikleri için, başkalarının aklını kullanmayı tercih etmedikleri için ve en önemlisi eleştiriye tahammül göstermedikleri için çalıştırdıkları kulüplerde uzun soluklu kalıcı olamadılar.
Hagi de, Korkmaz da futbolcu olarak mükemmel profesyoneldi. Hayatları hep ev ile antrenman sahası arasında geçti. Sosyal anlamda hiç güçlü ve faal olamadılar. Futbol sadece futbol değildir. Hocalıkta
"Sosyal olmak" büyük önem taşır. Sosyal eksiklik yüzünden ikisi de yıldızlarla sorun yaşadılar.
Hagi, gün geldi yönetime
"Petre giderse Ümit Karan da gidecek" diye kafa tuttu; gün geldi Ribery ile sıkıntısını çözemedi.
Bülent Korkmaz da önce Lincoln ile gereksiz bir kriz yarattı. Bu kriz büyüdükçe çözülmez hale geldi. Hatta bu kriz yerlilerle yabancılar arasındaki güç savaşının dışavurumu haline dönüştü.
KEWELL'A SAHİP ÇIKMADI Bülent Korkmaz, sadece yabancılarla değil, yerlilerle de sorunlar yaşadı. Ama orada da adil davranamadı; çifte standart uygulandı. Lincoln ile olan sorunda disiplin gösterisi yapılırken, Ayhan'ın kadrodışı kalışı
"sakatlık" diye açıklandı. Bugün Kewell ile Baros'un 2008 sonlarındaki havalarından, formlarından uzak oluşlarında Bülent Korkmaz'ın Lincoln ile yaşadığı sorunun payı olmadığı söylenemez.
Kewell'ın küskün görüntüsünde tek suçlu Korkmaz değil. Ama ihmali var. Yönetimin, Kewell'ı daha once söz verilip program yapılmış olmasına rağmen sadece TFF ile arasındaki gerginlik nedeniyle Avustralya Futbol Federasyonu'nun etkinliğine göndermeyişine Bülent Korkmaz hiç müdahele etmeyerek hata yaptı. Bu psikolojiye anlayacak yapıya sahip olsa, yönetimin önü
ne dikilir, "Futbolcuyu TFF ile aramızdaki soruna meze yapmayalım" diyebilirdi.
Bu eksikliği, bir karakter sorunu olarak görüyorum.
Mezarlıktan geri dönmeyi ve gömülmeyi reddeden tek şey insanın karakteriymiş.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 3 Mayıs 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/05/03//haber,2CE488FC3EE14CFC92C7279DB40AF0B9.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.