kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Nisan 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

"Çağdaş yaşama" darbe mi?

Özellikle Türkan Saylan'ın evinin aranması, birçok çevrede tepki ile karşılandı. Saylan'ın önderliğinde 39 bin öğrenciye verilen bursların yanı sıra hastalığı da, "bu ne münasebetsizlik" denilmesine yol açtı.
Önce ufak bir hatırlatma yapmak istiyorum: Türkan Saylan, İstanbul, Çağlayan mitinginde "Ne şeriat, ne darbe" cümlesini sarf ettiği için, daha sonra İzmir mitinginde konuşturulmamıştı. Bu engelleme, onun darbe karşıtı olduğunu gösterdiği kadar, cumhuriyet mitingi organizatörlerinin kimliğini de ele vermekte.
İkinci bir husus da şu: Hem Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, hem de Çağdaş Eğitim Vakfı hakkında "misyonerlik" iddiaları mevcut. Bana göre, açıkça yapılan bir misyonerlik faaliyeti, din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde mütalâa edilmelidir. Ama bu konuda MİT'in ve Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın yazdığı iki rapor var. Raporda, misyonerliğin yanı sıra, başka suçlamalar da yer alıyor. İki vakfın finans kaynağı olarak Dünya Kiliseler Birliği' nin Türkiye'de temsilcisi olduğu söylenen Amerikan Bord gösteriliyor.
Türkan Saylan ortaya çıkan bu belgeler üzerine MİT aleyhine dava açmıştı.
Türkan Saylan'ın değil ama, Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer' in üzerinde durmak isteriz. Gülseven Yaşer'in, Ulusal Birlik Hareketi' nin kurucularından olduğu belirtiliyor. Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde, Şener Eruygur tarafından Cumhuriyet Çalışma Gurubu kurulmuş, bu kuruluşun yönlendirmesiyle Ulusal Birlik Hareketi Sivil Toplum Kuruluşu Platformu faaliyete geçmişti. 225 ayrı sivil toplum kuruluşunun Ulusal Birlik Hareketi ile işbirliği sağlanmıştı. Cumhuriyet mitingleri de, bu yapı vasıtasıyla organize edilmişti. Gülseven Yaşer'in baş harflerine, Zihni Çakır'ın "Ergenekon'un Çöküşü" kitabında da rastlıyoruz. Çakır, Aralık 1999'daki bir toplantıda, G.Y.'ye, Fethullah Gülen cemaatinin önünün kesilmesi görevinin verildiğini yazıyor. Bu çerçevede düşünüldüğünde, Ergenekon dava dosyasındaki bir email belgesi daha dikkat çekici hale geliyor. Gülseven Yaşer, postayı, "hayricanoz" rumuzlu şahsa, 23.1.2002'de gönderiyor: "...Fethullah davasıyla ilgili aleyhte yeni tanıklar bulmalıyız. Avukat Hüseyin, Eyüp ve Serhat alçaklarının her an karşı tarafa dönebileceğini söyledi. Acilen yeni tanıklar bulmalıyız. Fevzi Paşa ve Kemal Yavuz Paşa vasıtasıyla görüştüm. MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç ile bu konuda görüşeceğiz. Sakın telefonda açık konuşma. Dünya Kiliseler Birliği'nden Lionslardan Arif Bey vasıtasıyla yardım sözü aldım. Şu PKK'lı Ramazan denilen çocuğa burs vermeye devam ediyorum. Ama resmi kayıtlarda göstermiyorum. İkna edebilirsek Fethullah aleyhine tanık yapalım..."
Mahkûm olmayan herkes masumdur ama "şüphelidir"; bunu aklınızdan çıkarıp, her tutuklananın arkasından "Hukuk darbesi" diye lütfen feryat etmeyin. Mahkeme kararını bekleyin.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın