Gazeteciliğe ilk başladığı Kadınca dergisi ekibi ve Duygu Asena ile.
Dalga gibi geçti
MUHSİN AKGÜN - İSTANBUL
10.04.2009
Bu hafta kaybettiğimiz gazeteci Hızır Tüzel'i, kankası foto muhabiri Muhsin Akgün'ün Dalga Gibi Geçiyorum kitabı nedeniyle yaptığı söyleşi ile uğurluyoruz..
Çelebi ruhlu ve hınzır bir gazeteciyi yitirdik. Söyleşi ve röportaj ustası, fotomuhabiri, gazeteci ve editör Hızır Tüzel. 7 Nisan'da aramızdan ayrıldı. Tüzel'i, 'suç ortağı' ekürisi fotomuhabiri Muhsin Akgün'ün kendisiyle yaptığı söyleşi ile uğurluyoruz.
- Hızır Abi'nin bir kitabı çıktı, adı 'Dalga Gibi Geçiyorum'. Bileşim Yayınları'ndan çıkan kitapta, Radikal'de yayımlanan röportajlarından bir bölüm yer alıyor. Kitabı aldım, şöyle bir baktım. Açıkçası pek de ilgimi çekmedi. Zira, o söyleşilerin bir-ikisi hariç, hepsi gözümün önünde gerçekleşmişti. Hepsinin fotoğraflarını ben çekmiş, tüm konuşmaları sonuna kadar dinlemek zorunda kalmıştım. Yani o söyleşilerde benim de parmağım vardı.
- Hızır Abi, kısa bir özgeçmişini anlatır mısın? Ben biliyorum gerçi ama merak edenler olabilir diye düşündüm.
- Şöyle oluyor; 1956 yılında İstanbul'da doğmuşum. Baba tarafım silme denizci olduğu için Barbaros Hayrettin'den esinlenerek adımı böyle koymuşlar. İlkokuldan itibaren eğitime çok önem verdim. Öyle ki, ortaokulu tam hazmedemediğimi fark ettiğim için okulu altı yılda bitirdim. Sonra bir mesleğim olması gerektiğini düşünerek Haydarpaşa Meslek Lisesi Elektrik Bölümü'nden mezun oldum.
- Sonra da gazeteciliği mi bitirmiştin?
- Nayır. Atatürk Eğitim Enstitüsü'nde çok yüksek bir eğitim gördüm. 1980'li yıllar olduğundan hızlandırılmış eğitime tabi tutularak üç yıllık okulu tam altı ayda bitirdim. Sonra dört ay da askerlik yaptım. Al sana özgeçmiş.
- Hızır Abi, gazeteciliğe nasıl başlamıştın?
- Okulu bitirdikten sonra öğretmenlik yapmak için başvurdum ama bakanlık 'Senden öğretmen filan olmaz,' deyince, ailem tarafından Çukurova Holding'de muhasebecilik işine sokuldum. Dört ay sonunda holding yöneticileri iflasın eşiğine gelme nedenlerini araştırırken, benim tuttuğum tüm hesapların yanlış olduğunu fark ettiler. Durum ortaya çıkınca hemen işten ayrıldım. Lise yıllarında fotoğrafçılığa merak sarmıştım. 1982 yılı sonuydu işe başladım.
Derginin adı Nokta'ydı. İlk orada başladım işte.
Gelişim Yayınları'nın tüm dergilerine fotoğraf çekmeye başladım. Lakin tembellik her zamanki gibi had safhada olduğu için, bir süre sonra yazı yazmanın daha avantajlı olduğunu fark ettim.
Onyedi dergisine bir-iki saçma sapan yazı yazdım. Duygu Asena beğendi bunları. Bir yıl sonra filan fotomuhabirliğini tamamen bırakarak Kadınca'nın magazin muhabiri oldum. Sonra kısa bir süre Kim dergisi ve Aktüel'de çalıştım. Bir reklam ajansında metin yazarlığı bile yaptım. Dört yıl kadar 'Kadir İnanır'ın 'Böyle Gitmez' adlı televizyon programında ve 'Devriye'de editörlük yaptım.
Sonra da Radikal.
- Kitabın ismi neden 'Dalga Gibi Geçiyorum'.
- Dedim ya, benim sülalem denizci. Ben denizci olamadım ama denizde büyüdüm diyebilirim. Daha altı aylıkken beni şileple Amerika'ya götürmüşler. Okyanusu gemiyle geçmiş biri var karşında yani. Hâlâ da, sürekli olarak deniz yolculukları yaparım.
- Her gün düzenli olarak Kadıköy, Eminönü hattında deniz yolculuğu yapıyorum. Şaka bir yana. Röportaj yapmanın eski tadı yok. Eskiden birisiyle konuşurken belli bir kalite, belli bir heyecan oluşurdu. İşte karşındakini köşeye sıkıştırırdın, hiç kimseye söylemediği bir şeyi söyletirdin, yeni bir şeyler yazmak için çabalardın. Zaten bunu yapamazsan o yazı dergiye konulmazdı. Şimdi televizyon önem kazandı. Birisi bir şey söyleyecekse hemen o gün kameralara bunu açıklıyor ve ana haber bülteninde yayımlanıyor. Sonuçta bana yazacak pek bir şey kalmıyor. Dalga geçmekten başka bir şeyler yapacak şansım yok yani, onun için diyorum.
Yayın tarihi: 12 Nisan 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/04/12/pz/haber,8B3A3046A11E4420A89A1C6E3CABD9FB.html
Tüm hakları saklıdır.