kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Nisan 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Güneşi gören naif fotoğraflar

ENİF YAVUZ
10.04.2009
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Kamil Fırat'ın 'Günebakan Art/a/kalan' fotoğraf sergisi, 14 Nisan'a kadar Galeri G-art'ta izlenebilir. Sergide Fırat'ın ayçiçekleri metaforuyla, izleyici hayatın süreçleriyle yüzleşiyor..
Öncelikle bu serginin hikâyesi nedir?
- İnsanın kendine yakın bulduğu, ilişki kurduğu birtakım nesneler var.
Ayçiçekleri de benim kendime yakın bulduğum ve çok iyi metafor olduğunu düşündüğüm bir nesne. İçinde yaşadığımız dünyayı anlatabileceğimiz bir bitki gibi geliyor bana. Aynı zamanda da bütün süreci çok fotografik buluyorum. Önce tarlaya tohum atılır, ayçiçekleri ortaya çıktığında aslan yeleleriyle bakan yüzler gibi gelir bana.
Ve süreç devam ettikçe başkalaşım başlar. O başkalaşım içinde de biz her aşamada başka bir estetik bir yapıyla karşılaşırız. Çoğu nesnede onu tanımlayan estetik bir dönem diyebileceğimiz zaman dilimi vardır.
Orada çekersiniz onun dışında çoğu zaman insanlar o nesnelerle alışveriş içinde olmazlar. Ayçiçekleri daha doğrusu günebakanlar için bu söz konusu değil.
Tarlalarda sarı halleriyle de fotografik, paramparça olup tarlada düşmüş halleriyle de fotografik.

- Sizin zaman kavramıyla felsefi bağlamda bir derdiniz, anlatma çabanız olduğunu düşünüyorum. Metafor olarak ayçiçekleri de gerek güneşle kurduğu ilişki, güneşe yönelmeleri, güneş gittiğinde kapanmaları gerekse tüm hayatta kalma süreçleriyle sizin zaman kavramıyla ilgili derdinizle örtüşüyor değil mi?
- Doğru. Zaman kavramı çok önemli bir yer tutuyor. Çoğu kişi içinde yaşadığı zaman dilimini düşünür. Benim uğraştığım daha geniş bir zaman dilimi.
Zamana dair göstergeleri günebakanların üzerinden anlatıyorum.

- Bu fotoğrafları ne kadar sürede çektiniz?
- Bazı işleri çok uzun süre çalışıyorum.
1996'ta Kapadokya kitabı çıkarmıştım ama sonra da o projeye devam ettim.
1983'ten beri Kapadokya'yı çekiyorum.
Bu fotoğrafları 2000'li yılların başında çekmeye başlamıştım. Trakya'nın coğrafyası ve atmosferi beni fotoğraf olarak çok etkiliyor. Benim çalışmalarım geniş zaman istiyor bir haftada, bir ayda bitirmeyi tercih etmiyorum.

FOTOĞRAF BİLDİRİ DEĞİLDİR
- Sizin hayata karşı gayet net, köşeleri belirgin bir politik görüşünüz var. Neden fotoğraflarınızda naif, dolaylı anlatımı tercih ediyorsunuz?
- Benim hayata bakışım çok net. Beni tanıyan herkes bilir, hiçbir muğlaklık yoktur. Fotoğraf üretirken de o bakışımızla bakıyoruz. Fakat fotoğraf üretirken yaptığımız işi o işin diliyle ifade etmeye çalışıyoruz.

- 1994 fotoğraf albümünüz aslında çok politik ama söyleminizi kimsenin gözüne sokmuyorsunuz...
- 1994 çok göndermesi olan bir albüm. Bu kadar açık başka bir işim yoktur.
Kendi tavrımla anlatıyorum. Ben bir partinin üyesi değilim veya bir söylemin temsilcisi değilim. Fotoğraflar bildiri değildir. Benim fotoğraflarımdaki siyaha bakan onu algılamalı. Yerde parçalanmış birtakım bitkiler var. Seni, senin düşünceni temsil ediyor. O bitkinin güneşle olan ilişkisi bile bizim dünya görüşümüzü temsil ediyor olabilir.

- Projelerinize çok uzun süre ayırıyorsunuz ve sıradan, çok günlük nesnelerin peşinden koşuyorsunuz. Dünyanın bir ucunda bir şeyin fotoğrafını çekmek sizi heycanlandırmıyor mu?
- Bir hanımın fotoğrafta güzel görünebilmesi için güzel olması gerektiği yani çekilen konunun güzel olması gerektiği düşünülen genel bir görüş var.
Ayrıca bir de 'Ben Kafdağı'nın arkasına gittim', 'ben bu fotoğrafı çekmek için 3200 metreye çıktım' gibi fotoğraflarını efsane haline getirme eğilimi var. Bu fotoğraf değil. Evet Endonezya'nın senede bir kere açan bilmem ne çiçeğini çekmeye gidersin, bu bilim açısından önemlidir ama tutup da 'Kafdağı'nın arkasına gittim, adamları çektim ağaçları çektim,' diyenlere gülüyorum. E burda da var adam, ağaç var. Komşunun kızı var, yandaki çaycı var. Fotoğraf efsaneler inşa etmek üzerine olunca olmaz.

- Türkiye'de fotoğrafların satılmasına pek alışık değiliz.
Sergideki fotoğraflarınız satılık, değil mi?
- Fotoğraflar yedi kopya, sayılı üretilmiş ve evet satılıyor.

- İlerleyen dönemde fotoğraf koleksiyonerleri ülkemizde de yaygınlaşacak mı? Bir umudunuz var mı bu konuda?
- Türkiye bu konuda biraz daha geriden geliyor. Ama bu böyle gitmeyecek. Dünyada fotoğraf çok kabul gören bir disiplin. Belki de Batı sanatı içinde satılabilir olanın içinde en çok satılan sanat yapıtları fotoğraflar.
Haberin fotoğrafları