- 1997'de bir televizyon kanalının barmen Oğuz Atak'ı izinsiz çekmesinden kısa bir süre sonra Oğuz öldürüldü ve siz de barı kapattınız, bir daha da açmadınız. - Evet, aslında bu olaydan sonra mutlaka devam etmem söylendi. Ama o kadar çok kırıldım ve üzüldüm ki devam edemedim. Yapmadığımız, hiç alakamızın olmadığı şeyler varmış gibi gösterildi. O zaman İstanbul'u bıraktım. Düşünsenize Amerika'da televizyon kanalı, bir barın kapısını zorlayarak içeri girip, izinsiz çekim yapabilir mi? Gitsinler ara sokaklarda, ne tür olayların yaşandığı barlar var, onları çeksinler. Ama biz konuşuluyoruz ya, bizi çekip kötüleyecekler. Ben alkolün aşırısına ve uyuşturucuya karşıyım. Hatta tuvalette bir gece sevdiğim bir dostumu marihuana içerken yakaladım ve hemen attırdım. Bir daha da asla içeri giremedi. Tertemiz bir bardı bizimki! Olan bir cana oldu.
- Bir daha bar açar mısınız? - Açmam. Belki tenha bir bölgede olabilir ama şehirde asla. Türkiye'de kulüp patronu olmak dünyanın en zor işi. Bu iş aslında çok profesyonel bir iş. Ama ülkemizde öyle olmuyor. Ne popülerse onu çal, yap ne moda bir kokteyl, gelsin paralar şeklinde işliyor.
- Trendler hakkında ne düşünüyorsunuz? - Sahtelikleri sevmiyorum. Her yaz illa ki, bu yazın trendy içkisi diye bir şey çıkar. Ne kadar saçma bir şey ya, insan ne seviyorsa onu içer. İsterse barmenle sohbet eder, beş dakikada kendi içkisini yaratır.
Yayın tarihi: 28 Mart 2009, Cumartesi Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/28/ct/haber,BF68B7A6C03F4E8C9B6DCC675F5EFE12.html Tüm hakları saklıdır.