TEFAF Sanat Fuarı, antikalar ve sanatla iç içe.
Avrupa'nın en lüks fuarı!
Maastricht'in seçkin antika ve sanat eseri fuarı Tefaf çatısı altında, milyon dolarlık eser pazarlıkları yapılıyor. Adalet Cingöz, fuar koridorlarındaki dedikoduları aktarıyor..
Geçen hafta, bugün sona erecek olan uluslararası Tefaf Sanat ve Antika Fuarı'na gitmek üzere uçağa atladım. Maastricht Sergi ve Konferans Salonu, gri, modernist bir bina... Burası sanat dünyasının en serbest piyasası, dünyanın en iyi 120 sanat tacirinin kendilerine ait bölgelerde, modern resim, Çin porseleni, Tiffany mücevheri sattığı bir fuar. Adeta ortaçağdan kalma bir lonca teşkilatını andıran Tefaf, The European Fine Art Fair, her sene en az 70 bin ziyaretçi çekiyor. Bu 70 binin içinde dünyanın en iyi ve takıntılı koleksiyonerleri bulunuyor. Bu yıl ilk kez açılan Tasarım bölümünde Art Deco, Art Nouveau tarzı özel mobilyalar arasında, Zeynep ve Metin Fadıllıoğlu'nu da gördüm. Hayranlıkla, Gaudi'nin bir sandalyesini seyrediyorlardı. Biraz, Van Gogh'un karşısında vakit geçirdim. St. Paul Hastanesi'ndeki Park tablosu 25 milyona satılıyordu. Almak üzere pazarlık edenler arasında dünyanın en çılgın rakamlarla yaptığı alışverişlerle tanınan Katar'lı Şeyh Al Thani de vardı... Onun yanı sıra eşlerini mücevher bölümüne sürüklemek isteyen Balenciaga çantalı, dünyanın en zayıf bedenli ve kadın dudaklı kadınları Rubens almak konusunda kararsızlık yaşıyorlardı. Bazı satıcılarla yaptığım ayaküstü sohbetlerde, konu elbette ekonomik krizin fuardaki satışı etkileyip etkilemeyeceğiydi... Satıcılar gayet umutluydu. Hatta tutkulu koleksiyonerlerin bu krizle birlikte tekrar ortaya çıkacağını düşünüyorlardı... Dediklerine göre yatırım nedeniyle değil, zevk için sanat ya da obje toplayan alıcıyı özlemişler.
TÜRK SANATI? SENEYE!
Suşi kornerları, saat başı yapılan şampanya ikramıyla, dünyanın en lüks sanat fuarının dünyadaki üç elçisinden biri de Moiz Zilberman'dı. Casa Dell'Arte galerisinin ortaklarından, koleksiyoner Zilberman, seneye Tefaf'da çağdaş ve modern Türk sanatını tanıtmak için kolları şimdiden sıvamıştı. Fuarda yeri olan 120 alıcının içinde elbette henüz bir Türk yoktu. Ama Zilberman'a göre olmaması için bir neden de yoktu. Bir Fontana eseri önünde şampanyamı yudumlarken, Venezuela kökenli, Rus ikonaları toplayan Amerikalı bir hanımefendi ile karşılaştık. Bana, geçen Tefaf'da mücevher bölümünden çalınan 1.8 milyonluk kolyeden söz etti. Kolyeden hâlâ ses seda yokmuş. Adeta Hitchcock filmi!
Yayın tarihi: 22 Mart 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/22//haber,E74ACC7F55794E678E700C893199C25B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.